15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden altı yıl geçti. Sivil, polis ve asker 251 kişi, darbeyi engellemek isterken katledildi, binden fazla kişi yaralandı. Yakın tarihimizin en garip ve en kanlı darbe girişimine giden bu yolun taşları nasıl döşendi? O gün darbe yapılacağı ihbarını alan MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve o geceki görüntülerinin sadece bir kısmını gördüğümüz eski Genelkurmay Başkanı, bugünün Savunma Bakanı Hulusi Akar süreci tam olarak nasıl yönettiler, nasıl roller üstlendiler?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a darbe girişimini istihbarat teşkilatından önce, nasıl oldu da eniştesi haber verdi? Enişte Hasdal Kışlası’ndan yola çıkan tankları gördüğünde, olan bitenden MİT’in haberi yok muydu? Sadece bu iki ismin bilebileceği ve Cumhurbaşkanı ile paylaştığı şüphe götürmeyecek ayrıntılar, Meclis'ten ve kamuoyundan neden saklandı? Bu kişiler darbe girişiminin ardında yer alanları biliyorken, nasıl oldu da onca günahsız insan binbir türlü şekilde cezalandırıldı?
Cezalandırılanlar arasında yüzlerce askeri öğrenci de vardı. Gözaltına alınan, hapis yatan, sonra yurt dışına çıkan bazı askeri öğrenciler 15 Temmuz'un yıl dönümü öncesinde Mavi Otobüs adında bir belgesel yayınladı. YouTube'da izleyebileceğiniz bu belgeselde, 15 Temmuz gecesinin tanıkları olarak yaşadıklarını anlattılar.
Aslında mahkeme salonlarında anlatıp duyuramadıklarını, herkesi aradan çıkararak kamuoyuyla paylaşmak istediler. Özetle, olan bitenden bihaber, tek bildikleri emir komuta zinciri olan emir erleri olarak fırtınanın içine çekilmek istendiler. Gece gece tatbikata götürüldüklerini zannediyorlardı, kendilerini taşıyan mavi otobüste uyuklarken, gözlerini bir lincin içinde açtılar.
Öğrencilerin masumiyetini Tümgeneral bilmiyor mu?
Yalova'daki eğitim kampından Boğaz Köprüsü'ne getirilen askeri öğrencileri, sivil kıyafet ve beyaz çelik yelekle kimliğini gizleyerek karşılayan, onları kalabalığın içinden almaya çalışan biri vardı. Dönemin 52. Taktik Zırhlı Tümen Komutanı Yavuz Türkgenci. Köprüdeki durumu yakından takip eden bir isim de, dönemin Birinci Ordu Komutanı Ümit Dündar'dı. İki isim de o gece İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan ile irtibatlı şekilde köprüde bulunuyordu.
Bugün 3. Ordu Komutanı olan Korgeneral Yavuz Türkgenci, o gece linç kalabalığının içinden bizzat çekip çıkarmaya çalıştığı askeri öğrencilerin masumiyetini bilmiyor muydu? Bu gençleri oraya sürükleyenin kim olduğu, onların darbe girişiminde rol almadığı konusunda neden tanıklık yapmadı? Darbe sonrası terfi ettirilen bu generaller, onlara emanet edilen gençleri o ortamda koruyamadılar, peki neden lehlerinde tanıklık etmediler? Öğrencilerin öfkeli kalabalığa engel olmaya çalıştığını söyledikleri üstleri Teğmen Emre Demirbilek'in nasıl öldürüldüğünü gördüler mi, görmediler mi?
Yargıtay: "Darbe girişimini karakolda öğrendiler"
Yukarıdaki sorular darbe girişiminin ardından 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü olarak anılan Boğaz Köprüsü'ne getirilen 44 askeri öğrenciye dair. Yalova'daki kamptan apar topar Fatih Sultan Mehmet (FSM) Köprüsü'ne getirilen 70 askeri öğrenciyse, altı yıllık mahpusluğun ardından Yargıtay'ın kararı bozması üzerine geçenlerde tahliye edildi. Onların arasında, askeri öğrencilerin uğradığı haksızlığın duyulmasında en büyük pay sahibi olan Melek Çetinkaya'nın oğlu, 26 yaşındaki Furkan Çetinkaya da vardı.
Furkan ile ilk kez 15 Temmuz akşamı telefonda konuştuk. Tahliye olduğu için elbette mutluydu ama aklı cezaevindeki diğer arkadaşlarındaydı. Hala iyi uyuyamıyordu. Bir kabus gibi olmalı diye düşündüm. Gece başlarını koydukları yastıkta uyumayı düşünürken, ertesi gün kendilerini işkence edilen bir spor salonunda, sonra da Silivri'de müebbet ceza yemiş şekilde bulmayı hiçbiri tahayyül edemezdi. Altı yıl süren bir kabusun etkisi de bir anda bitebilecek gibi değildi elbet.
Yargıtay FSM davası kararında, sabaha karşı 03.00'te köprü yakınlarında trafiğin durduğunu, askeri öğrencilerin sabaha kadar araçlar içerisinde beklediklerini, bunun dışında herhangi bir olaya karışmadıkları gibi, darbe girişimini de karakolda öğrendiklerini belirtmişti. Aynı durum, bazıları tarafından aceleyle ve ısrarla "hain" ilan edilen diğer askeri öğrenciler için de geçerli. Muhtemelen onlar da yakında aynı şekilde serbest kalacak.
Peki onların kaybolan altı yılının, çiğnenen onurunun hesabı kimden sorulacak? İtibarları iade edilecek mi? O gece lince katılan ve bunu sosyal medyada övünerek paylaşanlar hakkındaki takipsizlik kararları öylece kalacak mı? "O askerin kafasını ben kestim" diyene ne olacak? "Tuzla-Orhanlı gişelerinde Harbiyeliler'in üzerine 50-60 mermi boşalttım" diyenin olayların seyrini değiştirip değiştirmediğini bilebilecek miyiz? Darbe girişiminde öldürülen askeri okul öğrencilerinin avukatına, "Bizim başımızı yakmayın. Yapabileceğimiz bir şey yok" diyen savcılar bir gün konuşacaklar mı?
15 Temmuz darbe girişimi mahkum edilirken, o gecenin karanlıkta kalan taraflarına dair sorular cevaplanmadan adalet sağlanamayacak. 15 Temmuz dosyası, belgeselde konuşanlardan öğrencilerden birinin söylediği gibi, "yem edilmek istenen" bu gençlerle ilgili hakikat ortaya çıkmadan kapanmayacak.
"Çıkar gelirim belki,
Pamuk şekeri bir gökyüzü,
Çayları demle sen annem,
Sevdiğim en kırmızı.
Her basamağında,
terlediğimiz bu hayat!
Kavuşturur saklı
cennetinde belki bizi…"
Hava Harbiyeli Ali Saklı - Silivri Cezaevi