Alman basınından özetler
19 Eylül 2013Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi, Almanya’daki genel seçimler öncesinde küçük partilerin elde edeceği başarının genel parti kültürünü değiştireceği yorumunda bulunuyor.
"Eğer seçimler sonrasında Euro karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) partisi Federal Meclis’e girecek olursa, bunun diğer ufak siyasi partiler açısından kesin bir takım sonuçları olacaktır. Klasik ikili koalisyon hükümet modeli, uzun vadede geçerliliğini yitirecek. Birçok Alman’ın şu an gönlünde yatan, Sosyal Demokrat Parti ve Hrıstiyan Birlik Partilerinden (CDU&CSU) oluşan bir büyük koalisyon ise istisnai bir durum olacak. O zaman Hür Demokrat Parti’den (FDP) Sol Parti’ye kadar tüm ufak partilerin kendilerine yeni bir rol bulması gerekecek. Rahatça oturup çoğunluk oluşturmaya yardım etmek yerine bireyselleşip kendi ayakları üzerinde durabilmek zorunda kalacaklar."
Seçimlerde oy kullanmayan vatandaşların sayısı giderek artıyor. Stuttgarter Zeitung yorumunda sandığa gitmeyenleri eleştiriyor:
"Bazı çevrelerde, seçimlere katılmamak modern bir davranış gibi görülmeye başlandı... Oy vermeye gitmemekte kararlıların savunduğu argümanlar, siyaseti hor görme üzerine kurulu ve ciddi bir yanlış anlamaya dayanıyor. Tamı tamına her bir seçmenin dilediği gibi davranan ideal siyasi parti ve politikacı talep etmek, saflıktır. Seçme hakkından feragat eden, siyasî nüfuzdan da feragat etmiş olur. Anayasamızın egemen konumuna yükselttiği seçmen, egemen olmayan bir şekilde davranıyor. Seçimlere katılımın düşmesinin partiler demokrasisini bir nevi arınmaya zorlayacağına inanmak ancak bir yanılsamadır."
Märkische Oderzeitung ise Suriye’yi yorum sütunlarına taşıyor. Gazete, Suriye'nin kimyasal silahlarının imhası konusundaki ABD-Rusya mutabakatını, Esad’ın hayatta kalma garantisi olarak görüyor.
"Suriye’nin kimyasal silahlarının imha edilmesine yönelik diplomatik çekişme uzadıkça, ABD-Rus mutabakatının anlamı daha bir açıklık kazanıyor. Bu en azından şimdilik Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın hayatta kalma garantisi anlamına geliyor. İmha planının hayata geçirilmesi için Esad'a biçilen kilit rol, Cenevre mutabakatıyla da resmîlik kazanmış oldu. Bu Rus diplomasisi açısından kuşku götürmez bir başarı. ABD Başkanı Obama da kendi çizdiği kırmızı çizgiden sonuçlar çıkarmak zorunda olmadığı için rahatladı."
Basın turumuzu, Frankfurter Allgemeine Zeitung’un Batı’ya ılımlı mesajlar veren İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Ruhani’yi ele aldığı yorumu ile noktalıyoruz.
"Arap Baharı’nın üçüncü yılında, tam da İran gibi bir ülke karanlık tablonun aydınlanmasını sağlıyor. Yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Yahudi soykırımını inkâr etmiyor, hatta Yahudilerin yeni yıl bayramını kutluyor. Selefi Ahmedinejad’dan farklı olarak tüm dünyanın sinirine dokunmuyor, aksine bir devlet adamına yakışır biçimde işbirliği sunuyor… Tahran’ın tonu değişti, yavaş yavaş özü ortaya çıkıyor. Ruhani, ülkeyi yıllardır dibe çeken ideolojik yükü üzerinden atıyor. Peki, Ruhani, İran’ın nükleer programı nedeniyle oluşan gerginliği yumuşatacak ve ülkeyi izolasyondan kurtaracak kişi olabilir mi? İşte gözler bu bağlamda, gelecek hafta salı günü Obama ve Ruhani’nin aynı gün konuşma yapacağı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısı’na çevrildi."
©Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Başak Demir
Editör: Beklan Kulaksızoğlu