7 Haziran’dan İzmir’deki saldırıya nasıl gelindi?
18 Haziran 2021HDP İzmir İl Binası’na yapılan saldırı siyasetteki tansiyonu yeniden yükseltirken, HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar’a göre "bir kaos planı, iç çatışma hesabı" devreye sokulmaya çalışılıyor.
DW Türkçe olarak İzmir saldırısından hareketle, 7 Haziran seçimi ve çözüm sürecinin bitişinden itibaren yaşanan ve çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve zorlu geçen süreçteki dönüm noktalarını derledik.
Yaklaşık 6 yıl önce, 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP yüzde 13,1 oy alarak 80 milletvekili çıkardı ve AKP 2002’deki genel seçimlerde iktidara geldiği günden bu yana ilk kez tek başına hükümet kurmayı başaramadı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da partisinin son grup toplantısında bu kritik tarihi yeniden hatırlatarak, partililere şu uyarıyıyaptı:
"Ülkemizin üzerine belirsizlik kara bulutlarının çöktürülmeye, eski Türkiye özlemlerinin tekrar canlandırılmaya çalışıldığı, terör örgütleri eliyle siyasetin dizayn edilmeye kalkışıldığı 7 Haziran 2015 seçimlerinin asla unutulmaması gerekiyor."
Peki 7 Haziran seçimleri bir milat olarak kabul edildiği takdirde bugüne kadar gelinen süreçte neler yaşandı?
7 Haziran-1 Kasım dönemi
Yaklaşık 5 ay süren ve hala bilinmeyenlerle dolu olarak değerlendirilen bu dönemin belki ilk işareti 7 Haziran’ın hemen öncesinde 5 Haziran’da ortaya çıktı.
Diyarbakır’daki HDP mitingine yapılan ve IŞİD tarafından üstlenilen bombalı saldırıda 5 kişi yaşamını yitirirken, 400’e yakın kişi de yaralandı.
Türkiye 7 Haziran seçimine bu gergin atmosferde girerken, HDP'nin Meclis'teki sandalye dağılımını kökten değiştirmesiyle bir hükümet kurma krizi ile de karşı karşıya kalındı.
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu koalisyon hükümeti için partilerin kapısını çaldığı sırada, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın İmralı’daki Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla "PKK'nın silah bırakabileceğini" söylemesine PKK’dan sert yanıt geldi. Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK, silahlı mücadeleyi bırakma iradesinin tamamen kendilerine ait olduğunu, böyle bir çağrıyı ne HDP ne de Öcalan’ın yapabileceğini açıkladı.
Bu esnada Suriye’de Rojava’da yaşanan gelişmeler nedeniyle gerginlik artarken, PKK 7 Haziran seçimlerinden kısa bir süre sonra yol kesme, şantiye basma türü eylemlerine yeniden başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 17 Temmuz 2015'te, daha önce AKP ve HDP'lilerin katılımıyla açıklanan 10 maddelik "Dolmabahçe Mutabakatı"nı tanımadığını söyledi. Ardından da zaten karşılıklı sert açıklamalarla bir süredir yalpalayan çözüm süreci rafa kalkmış oldu.
Bu gelişmelerin akabinde canlı bombalarla düzenlenen intihar saldırıları gündeme oturdu. 20 Temmuz'da, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde Kobani'ye yardım göndermek için toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerinin basın açıklaması sırasında intihar saldırısı düzenlendi. IŞİD tarafından üstlenilen saldırıda 33 genç yaşamını yitirdi.
Suruç saldırısından iki gün sonra 22 Temmuz'da Şanlurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis evlerinde başlarından vurulmuş şekilde bulundu. Polisleri kimin öldürdüğü tam olarak netleşmezken, PKK saldırıyı önce üstlendi ardından merkezden bağımsız bir fedai timinin gerçekleştirdiğini ileri sürdü. Bu olay PKK’ya yönelik politikalarda dönüm noktalarından birisi oldu.
PKK’nın bölgedeki asker ve polis hedeflerine yönelik yoğun terör eylemleri sürerken, TSK da 3 yılın ardından ilk kez PKK’ya hava saldırısı düzenledi.
10 Ağustos’ta ise Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) de içinde olduğu Şırnak Halk Meclisi, "öz yönetim" ilan etti. 11 Ağustos'ta açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu açıklamayı kimler yapıyorsa ağır bir bedel öderler" dedi. KCK da 12 Ağustos’ta Kürtlerin yoğunluklu olduğu il ve ilçelerde "demokratik özerklik" ilan ettiğini açıkladı ve toplam 4 il ve 15 ilçede öz yönetim kararı alındı.
Ağustos 2015-Mart 2016 arasında Türk güvenlik birimleri tarafından Cizre, Sur ve Nusaybin merkezli operasyonlar başlatıldı. Nihai hedef ise PKK tarafından açılan hendeklerin kapatılması olarak belirtildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK ve gençlik yapılanması YDG-H arasında 10'a yakın kent ve ilçede yaşanan çatışmalar, ağır can kaybı ve yıkıma neden oldu. Resmi verilere göre, 7 Temmuz 2015 - 27 Mart 2016 tarihlerini kapsayan 265 gündeki çatışmalarda 3 bin 583 örgüt üyesi ve 355 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. Aynı dönemde 285 sivil de yaşamını yitirdi; yüz binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Ankara Garı katliamı
10 Ekim 2015'te Ankara Garı’nda bazı sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ile HDP’nin de katılımıyla düzenlenen "Barış mitingi", iki canlı bombanın saldırısıyla kana bulandı. IŞİD tarafından düzenlenen saldırıda 102 kişi yaşamını yitirdi. Başbakan Davutoğlu saldırıda IŞİD ve PKK iş birliği olduğunu savunarak, "kokteyl terör" ifadesini kullandı.
7 Haziran seçimlerinden sonra 5 ay boyunca Türkiye, çözüm sürecinin çöktüğü, ardı ardına kanlı terör eylemlerinin yaşandığı ve PKK’nın saldırılarını yoğunlaştırdığı acılarla dolu bir döneme şahit oldu. Bu atmosferde 1 Kasım’da yeniden seçime gidildi.
AKP, yüzde 49,5 oy ve 317 milletvekili ile sandıktan tek başına iktidar olarak çıktı. HDP ise seçim barajını kıl payı aştı ve yüzde 10,7 oy aldı.
Seçimin ardından şiddet durmadı
1 Kasım seçim sonuçları siyasi olarak tansiyonu düşürmüş görünse de, Türkiye'yi şiddetin son bulmadığı yeni bir süreç bekliyordu.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi 28 Kasım’da Sur ilçesinde 4 Ayaklı Minare'nin önünde öldürüldü. Elçi cinayeti ile ilgili karanlıkta kalan konular hala tam olarak aydınlatılamadı.
2015 yılının son günlerinde 28 Aralık’ta Diyarbakır ve Ankara Cumhuriyet başsavcılıkları, Selahattin Demirtaş hakkında soruşturma başlattı.
11 Ocak 2016'da 1128 akademisyen "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisiyle "Hendek operasyonları" sırasındaki sokağa çıkma yasaklarının ve şiddetin sona ermesi için çağrı yaptı.
Ancak şiddet son bulmadı. 17 Şubat'ta Ankara'da Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelini taşıyan servis araçlarının hedef alındığı saldırıda 29 kişi hayatını kaybetti.
13 Mart 2016'da ise yine Ankara'da, Kızılay'da bir otobüs durağında PKK’nın bombalı araçla düzenlediği intihar saldırısında 37 kişi yaşamını yitirdi.
Dokunulmazlıklar kalkıyor: Demirtaş ve Yüksekdağ’a tutuklama
Gerginliğin siyasi ayağındaki önemli bir dönüm noktası, aralarında Demirtaş ile HDP’nin diğer Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’ın da olduğu 59 HDP milletvekilinden 50'sinin dokunulmazlığının 20 Mayıs’ta TBMM’de kaldırılması oldu.
Çalkantılı bir dönemden geçen Türkiye’de 2016 yılının 15 Temmuz’unda gerçekleştirilen darbe girişimi partileri kısa bir süre de olsa birleştirdi. TBMM’de HDP’nin de katıldığı ortak açıklama ile darbe girişimi kınanırken, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım "Gece boyunca sergilenen çalışma yeni bir sürecin de başlangıcıdır" dedi. Ancak o geceki iş birliği uzun sürmedi ve HDP Yenikapı’da düzenlenen mitinge davet edilmedi.
Darbenin ardından ilan edilen OHAL'de çıkartılan kanun hükmünde kararnameler ile Eylül 2016’da 28 belediyeye kayyum atandı. Kayyum atamalarının devam ettiği süreç içinde HDP’li bazı belediye başkanları tutuklanırken, 10 Ekim'de AKP'nin Van Özalp İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Muştu, 11 Ekim'de ise AKP Diyarbakır Dicle İlçe Başkanı Deryan Aktert PKK tarafından öldürüldü.
4 Kasım 2016’da dokunulmazlıkları kaldırılmış olan HDP milletvekillerine yönelik operasyonlarda 12 kişi gözaltına alındı. Eşbaşkanlar Demirtaş ve Yüksekdağ ile 9 vekil tutuklandı.
Tutuklamalara tepki gösteren HDP, TBMM çalışmalarından ayrılma ve bundan sonraki sürecin kararını almak için ülkenin demokratik kesiminin önerilerini toplama kararı aldı.
10 Aralık 2016’da terör bir kez daha tırmandı ve İstanbul Beşiktaş’ta TAK tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısında 39 emniyet personeli ve 7 sivil yaşamını yitirdi.
17 Aralık 2016’da ise Kayseri'de içinde askerlerin bulunduğu özel halk otobüsüne bombalı araçla saldırı düzenlendi, 13 asker hayatını kaybetti. Bu saldırının ardından HDP’nin başta Kayseri olma üzere bazı illerdeki parti binalarına saldırılar düzenlendi.
2017 yılının ilk aylarında ve ilerleyen süreçte çok sayıda HDP’li milletvekili ve parti çalışanı tutuklanırken, bazıları daha sonra serbest bırakıldı.
HDP’ye yargı kıskacı
2017 ve 2018 yıllarından itibaren bir yandan HDP'lilerin yargı süreçleri ve hükümetin partiye yönelik yalnızlaştırma politikası devam ederken, diğer yandan geçmiş yıllara kıyasla daha az şiddetin olduğu bir dönem başladı.
24 Haziran 2018’de düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’nin adayı cezaevindeki Demirtaş olurken, genel seçim sonucunda HDP bir kez daha barajı aşarak Meclis’e girdi.
Bir yıl sonra Mart 2019’da yapılan yerel seçimler ise HDP’li seçmenlerin de oylarıyla İstanbul ve Ankara başta bazı önemli büyükşehirleri muhalefetin kazanması ile sonuçlandı. HDP, daha önceden kayyum atanan 96 belediyeden 48'ini geri alırken, yenilenen İstanbul seçimlerinde AKP’nin ikinci kez yenilmesi HDP oylarının önemini bir kez daha gösterdi.
Yerel seçimin üzerinden birkaç ay geçmesiyle HDP’nin kazandığı belediyelere yeniden kayyumlar atanmaya başlandı. Kayyum atamalarına tepki olarak izleyeceği tutumu tartışan HDP, meclis ve belediyelerden çekilmeme kararı aldı ve "demokratik mücadeleyi sürdüreceğini" duyurdu.
2020 yılının Ekim ayı başında ise Kobani olaylarıyla ilgili olarak aralarında Ayhan Bilgen’in de olduğu 17 HDP’li tutuklandı.
Şubat 2021’e gelindiğinde TSK’nın Irak’ın Gara bölgesine operasyonu nedeniyle PKK elinde esir tuttuğu 13 askeri infaz etti. Bu gelişmenin ardından Cumhur İttifakı, HDP'ye yönelik terör söylemini sertleştirirken HDP'nin kapatılmasından da daha sık bahsetmeye başladı.
17 Mart'ta Yargıtay’ın hapis cezasını onadığı HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkındaki hükmün TBMM'de okunmasıyla Gergerlioğlu'nun milletvekilliği düşürülürken, aynı günün akşamı HDP için kapatma davası açıldı.
Anayasa Mahkemesi eksikliklerin tamamlanması istemiyle iddianameyi iade ederken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı iddianameyi yeniden hazırlayarak geçtiğimiz günlerde tekrar AYM'ye gönderdi. AYM’nin ikinci iddianameyi 21 Haziran’da ele alması bekleniyor.
Gülsen Solaker
©Deutsche Welle Türkçe