'AB mesajı aldı'
2 Mart 2013Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) katılmasına yönelik açıklamalarıyla gündeme gelen dış politikadaki yönelim tartışmaları devam ediyor. Avrupa Birliği’nde özellikle 2010 yılında Yunanistan’la başlayan ve yayılan ekonomik kriz sonrası gerek hükümet çevrelerinde, gerekse kamuoyunda AB üyeliğine desteğin düşüşe geçtiği biliniyordu. Şanghay çıkışı sonrası Fransa’nın üyelik sürecinde 22’nci faslın açılmasına yeşil ışık yakması ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Ankara’yı ziyareti de, bazı çevreler tarafından Türkiye’nin AB hedefinden uzaklaşmasından duyulan endişe olarak algılandı.
Kamuoyunda bilinen adıyla “Şanghay Beşlisi“ne katılımın ne gibi sonuçlar doğurabileceği, söz konusu söylemin arkasındaki nedenler ise merak konusu. Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyelik, bu ülkelerle ticaret anlamında kuşkusuz olumlu etkide bulunacak. Ancak bugünkü verilere baktığımızda dış ticarette bu ülkelerle Türkiye aleyhine ciddi bir ticaret açığı görülüyor. Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre bu ülkelerle geçen yıl toplam 11 milyar 520 milyon dolarlık ihracata karşılık, 51 milyar 170 milyon dolarlık ithalat yapıldı.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kuruluşunda Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan yer alıyordu. 1996 yılında kurulan Şanghay Beşlisi’nin üye sayısı 2001’de Özbekistan’ın da katılımıyla altıya çıktı. Bu altı ülke, dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 25’ine, doğalgaz rezervlerinin ise yaklaşık yüzde 45’ine sahip... Ayrıca ülkelerin dev uranyum kaynakları var.
Güvenlik eksenli
Ancak ŞİÖ, başlangıçta ekonomik işbirliği örgütü olarak kurulan bir topluluk değildi. Temel kuruluş belgesinde ülkeler arası işbirliğini geliştirmek gibi genel konuların yanı sıra; bölge ülkelerinin ayrıkçılık, aşırılık ve terörizm karşıtı önlemler alması, karşılıklı işbirliğinin artırması, görüş ve istihbarat alış verişinde bulunulması gibi güvenlik eksenli maddeler da bulunuyordu.
Ekonomik boyut ise örgütün son yıllarda müzakere etmeye başladığı bir diğer konu. Enerji nakil hatları ve ortak projelerin geliştirilmesi gibi konular müzakere edilirken, örgütün bugüne kadarki faaliyetlerine bakıldığında entegrasyondan ziyade işbirliğini geliştirmek öne çıkıyor. Türkiye ise örgütün çalışmalarına örneğin yıllık antiterör tatbikatlarında olduğu gibi diyalog partneri olarak katılıyor.
Konuya sadece ekonomi açısından bakmak, analizlerde eksik değerlendirmelere yol açabilir. Rusya’nın dış ticaret verilerine baktığımızda ŞİÖ’ye üye ülkelerin günümüzde kendi aralarındaki ticaret hacminin pek yüksek olmadığı görülüyor. 2012'de 837 milyar dolar dış ticaret hacmine sahip Rusya’nın AB ülkeleri ile toplam ticareti 410 milyar dolarla toplam dış ticaretinin yüzde 49’unu oluşturuyor. Çin ile ticaret ise, 87,5 milyar dolar, yani bunun toplam içindeki ağırlığı yüzde 10,5. 2011’de bu 79,2 milyar dolar idi. Çin’in toplam dış ticaret hacmi içinde (3,6 trilyon dolar) bu rakamın ağırlığı pek hissedilmiyor denilebilir.
'Kıyaslamak yanlış'
İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr.Vügar İmanov, Rusya’yı aslında Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurmaya sevk eden nedenlerden birinin Çin’i bu bölgede dengelemek olduğuna dikkat çekerek, tüm bu çerçevede ŞİÖ’yü AB ile kıyaslamanın yanlış olacağı söylüyor.
“Şanghay şu anki manzarada uluslar üstü bir yapıyı öngörmüyor, AB ise uluslar üstü karar alma mekanizmalarına sahip ve hayatın her alanında entegrasyonu içeren bir projedir. Başbakan Erdoğan’ın açıklaması, kendi anlam çerçevesi içinde değerlendirilmelidir, yani AB üyelik müzakereleri sürüncemeye bırakılan Türkiye’nin bir nevi mesajıdır” diyen İmanov’a göre, Fransa ve Almanya gibi başlıca karar alıcılara bu mesaj ulaştı.
Hazar Strateji Enstitüsü Ekonomi ve Kalkınma Araştırmaları Uzmanı Dr. Cemil Ertem ise AB’nin siyasi ve iktisadi olarak kendini yenilemesi gerektiğine işaret ediyor. Ertem'e göre Almanya’nın belirleyeceği bu süreçte iki seçenek var: “Ya İtalya, İspanya, Yunanistan gibi ülkeleri periferi kabul ederek daralacak, ya da doğuya doğru Türkiye, hatta Gürcistan, Ukrayna ve Azerbaycan’ı da içine alarak genişleyecek. Ortadoğu’nun enerji alanları yeniden düzenlenecek” Bu süreçte Almanya-Rusya ittifakının önemli olduğun belirten Ertem, “Almanya yanlış yolu, yani daralmayı seçerse Rusya bölgede daha da güçlenir. Avrasya Birliği’nin Rusya’nın öngördüğü biçimde devam etmemesinde kilit ülke Almanya. Başka çıkış yolu yok” diyor.
AB'ye mesaj
ŞİÖ’nün Türkiye’nin ne ekonomik, ne de siyasi anlamda AB’nin alternatifi olmadığını belirten İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Doç. Dr. Fatih Özbay ise “Rusya’nın bile dış ticaretinin yarısından fazlası AB ülkeleri ile” diyor.
Peki ŞİÖ, Türkiye’yi almaya hazır mı? Analistlere göre değil. ŞİÖ’nün Rusya ve Çin gibi iki büyük oyuncusu olduğunu ve Türkiye gibi büyük bir aktörün aralarına girmeleriyle bölge kontrolünü üçe bölmek istemeyecekleri değerlendirmesinde bulunan Özbay, “Rusya açısından Orta Asya, Çin açısından Doğu Türkistan hassas bölge. Türkiye buralarda olabildiğince pasif olmalıdır bu iki ülke açısından. ŞİÖ Türkiye gibi bir ülkeyi hazmetmeye hazır değil” diyor.
©Deutsche Welle Türkçe
Haber: Kıvanç Özvardar /İSTANBUL
Editör: Banu Wöltje