1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"AB sürecinde rasyonaliteye geri dönüş"

1 Haziran 2017

Geri Kabul Anlaşması’nın yürürlüğe girmesinin birinci yılı doldu. Doç. Dr. Çiğdem Nas, referandum sonrası AB ile ilişkilerde rasyonaliteye geri dönüldüğünü ve ülke yönetebilmek için normal ilişkiler gerektiğini belirtti.

https://p.dw.com/p/2dx5e
Griechenland Lesbos Rückführung von Flüchtlingen in die Türkei
Fotoğraf: Reuters/G. Moutafis

1 Haziran 2017 itibariyle Geri Kabul Anlaşması'nın tüm hükümleriyle yürürlüğe girmesinin birinci yılı geride kaldı. Anlaşmaya göre, Danimarka ve İrlanda dışındaki tüm AB üyesi ülkeler, Türkiye üzerinden AB topraklarına kaçak yollardan giriş yaptığı tespit edilen göçmenlerin geri gönderilmesini Türkiye'den talep edebiliyor.

Mülteci krizinin aşılması kapsamında önemli bir adım olan anlaşma, Türkiye ile AB ilişkileri açısından da yeni bir döneme girilmesine yol açtı. Birinci yılında anlaşmayı değerlendiren İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas, son dönem gerilimin arttığı Türkiye-AB ilişkilerinde, ekonomik işbirliği ve Türkiye'de OHAL'in kalkmasının ardından canlanma olabileceğine işaret ediyor. Nas, referandum sonrası ilişkilerde rasyonaliteye geri dönüş olduğunun altını çizdi.

DW Türkçe: Geri Kabul Anlaşması’nın tüm hükümleriyle yürürlüğe girmesinin birinci yılı tamamlandı. Mülteci krizinin çözümünde önemli bir adım olarak kabul edilen anlaşmanın ilk yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Die Türkei, Parlamentswahl, EU - Prof. Cigdem Nas, Generalsekretärin der Stiftung für Wirtschaftliche Entwicklung
Doç. Dr. Çiğdem NasFotoğraf: DW

Çiğdem Nas: Anlaşma Yunanistan ile Geri Kabul Anlaşması kapsamında başladı. Bu açıdan bakarsak özellikle Türkiye üzerinden Yunanistan'a düzensiz göçün, göçmen kaçakçılığının engellenmesine yönelik önemli sonuçlar verdi. 18 Mart mutabakatının birinci yılına yönelik raporda, sayılarda azalma olduğu görülüyor. Ekim 2015’te neredeyse bir günde on bin kişi Ege üzerinden geçmeye çalışırken, bunun günlük 40-43 gibi bir orana düştüğü belirtildi. Yine anlaşma kapsamında 4 bin Suriyeli mülteci AB üye ülkelere yerleştirildi. Yunanistan’dan Türkiye’ye mülteci statüsü almadığı için Türkiye’ye gönderilenlerin sayısı ise 916. Yunanistan ile Geri Kabul Anlaşması bu çerçevede ilerliyor, ancak asıl bizim tüm AB ile olan Geri Kabul Anlaşmamız buzdolabında diyebiliriz. Vize serbestîsi gerçekleşmediği için diğer üyelerle aramızda bir Geri Kabul Anlaşması söz konusu değil.

DW Türkçe: Anlaşma Türkiye’ye gerekli şartları tamamlaması karşılığında vize serbestîsi uygulanmasını da kapsıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO liderler zirvesinde AB yetkilileriyle yaptığı görüşmelerden sonra ise Türkiye-AB ilişkilerinin canlandırılması mesajı verildi. AB’den bir adım bekliyor musunuz?

Nas: Bekliyorum tabii ki. AB, Türkiye'yi dışlamaz. Türkiye’nin tamamen işbirliği yapılamaz bir ülke haline gelmesini de engellemek istiyor. Türkiye’deki siyasi gerçekleri de bir ölçüde kabul etmiş oluyorlar ama her zaman şunu da söylüyorlar; bizim kriterlerimiz belli, bu kriterleri yerine getiremezseniz üyeliği düşünemezsiniz. Yani şu aşamada üyelikten uzağız biraz, ancak bir partner olarak Türkiye’yi düşünüyorlar. Türkiye açısından da tam üyelik hedefinin devam ettirilmesi önemli. Sadece içte değil, dışta da itibarı için bu önemli. Özellikle Gümrük Birliği gelişmeye müsait bir alan. Gümrük Birliği’nin güncellenme müzakerelerinin en azından bu senenin sonuna doğru başlaması düşünülebilir. Yeni bir yol haritasından da bahsediliyor. Vize serbestisi ise hemen olmayabilir. Muhakkak Türkiye’den bazı talepleri olacaktır geri kalan kriterlerle ilgili.

DW Türkçe: Cumhurbaşkanı Erdoğan referandum sonrası Brüksel'de AB liderleriyle ilk kez bir araya geldi. 13 Haziran’da siyasi diyalog toplantısında nasıl bir mesaj çıkmasını bekliyorsunuz?

Nas: Avrupa Birliği'nin Türkiye'de olan gelişmelere tavrı belli. Raporlarda da yer aldı. Özellikle ifade özgürlüğü, medya özgürlüğü, hukukun üstünlüğüyle ilgili endişeleri var. Bu konularla ilgili yine bir görüşme olabilir. Türkiye'nin de bu eleştirilere dair söylediği en önemli şey; 23 ve 24. başlıkların yani serbest dolaşım, adalet ve içişleriyle ilgili başlıkların açılması ve müzakerelerin bu şekilde devam ettirilmesi. Şu an için bunun aşılması Kıbrıs engeli nedeniyle biraz zor gözüküyor. Ayrıca diğer bazı ülkeler de bunların açılmasını çok istemeyebilir. Kıbrıs sorununun çözümüyle bağlantılı olarak belki müzakerelerde bir canlanma öngörülebilir. Ancak Kıbrıs sorununun çözümünde de bir belirsizlik olduğu için 23 ve 24 açılır diye bir şey söylemek mümkün değil. Türkiye'nin de masada kalması gerekiyor. Birkaç ay önce idam cezasını konuşuyorduk. Türkiye'nin de bu yoldan dönüp Avrupa'ya daha olumlu yaklaşması önemli.

DW Türkçe: Türkiye ile AB arasındaki siyasi gerilimde Avrupa Parlamentosu'ndaki en büyük grup olan muhafazakâr Avrupa Halk Partisi'nin (EVP) Başkanı Manfred Weber, bu tarihte Türkiye ile müzakerelerin durdurulmasını talep ediyor. Bu mümkün mü?

Nas: Onu yapacaklarını sanmıyorum. Çünkü zaten fiili olarak durmuş durumda. Dışişleri Bakanları toplantısında da söylenmişti, açılması mümkün olan üç fasıl var fakat biz de açmak istemiyoruz, Türkiye de açmak istemiyor. Dolayısıyla yeni fasıl açılmak istenmiyor gibi bir ifade vardı. Ancak Türkiye'de normalleşme süreci ya da OHAL'in kalkmasıyla bir canlanma olabilir. AB'nin daha da Türkiye'yi dışlayacak bir adım atacağını düşünmüyorum. Avrupa Parlamentosu zaten Kasım ayında, müzakerelerin geçici olarak askıya alınması tavsiyesinde bulunmuştu. AB Komisyonu ya da Avrupa Konseyi'nin bu yönde bir karar alacağını düşünmüyorum. Daha ılımlı yaklaşmaya çalışıyorlar. İlişkilerde gerçek bir yakınlaşma, zaman alacak. Türkiye ve Avrupa'daki gelişmelere bağlı. Medya üzerinden suçlayıcı ithamlar, hakarete varacak sözlerin olmaması, şu an için en önemli kazanımlar. Gümrük Birliği Anlaşması'nın yenileme sürecinde, siyasi bazı kriterlerin de devreye gireceğine yönelik sözler var ancak bunun olacağını düşünmüyorum. AB bunu zora sokmayacaktır, en azından ekonomik işbirliğini geliştirerek bunun dolaylı olarak ilişkileri yumuşatması umuduyla hareket edecektir.

DW Türkçe: Ankara, AB ile yaşanan siyasi gerilimde, üyelik perspektifinden vazgeçilmediğini, çabanın süreceğini açıkladı. Sizce Türk hükümeti referandum öncesi sert çizgisinden neden vazgeçti?

Nas: Bunun referandum süreciyle büyük ilgisi var. Referandum öncesi Evet ile Hayır arasındaki oy farkı azdı, orada seçmeni yönlendirme çabası oldu.  Belki tabii olaylar da bu yönde gelişti. Ama sonuçta Türkiye'nin AB ile karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi var. İhracatımızın yüzde 48'ini AB'ye yapıyoruz, yabancı yatırımların yüzde 64'ü AB ülkelerinden geliyor. Türkiye ekonomisi için Avrupa çok önemli. Bu nedenle hükümet ve karar alıcılar akılcılığa geri döndüler. Karşılıklı yüksek gerilimden biraz daha rasyonaliteye geri dönüş oldu. Ülkeyi yönetebilmek için AB ile ilişkilerin de daha normal şekilde ilerlemesi, işbirliği alanlarının tıkanmaması gerekir. AB ile konuşulmayacak duruma gelmiştik. Bu Türkiye açısından son derece hatalı. Gerçekten AB ile ilişkilerin düzelmesi için Türkiye'nin de biraz daha temel hak ve özgürlükler açısından reform sürecine geri dönebilmesi en iyi çözüm olacaktır.

© Deutsche Welle Türkçe

Gezal Acer

Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümün'nde öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Çiğdem Nas, İktisadi Kalkınma Vakfı'nın Genel Sekreteri ve Avrupa Takımı Uzmanı olarak görev yapıyor.