ABD seçimleri: Ufukta Erdoğan’ı zor tercihler bekliyor
31 Ekim 2020Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dikkatler ABD seçimlerine, Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile Demokrat Partili Joe Biden’ın başkanlık mücadelesine çevrildi.
ABD’nin yeni başkanı olacak lider, Washington’un Türkiye konusunda atacağı adımlarda son sözü söyleyecek, alacağı kararlar Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini belirleyecek.
DW Türkçe, ABD-Türkiye ilişkileri konusunda en yetkin uzmanlardan olan düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Başkan Yardımcısı Ian Lesser, ABD’li emekli korgeneral Ben Hodges ve Washington Enstitüsü'nün Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner Çağaptay ile görüşerek, geleceğe ilişkin değerlendirmelerini aldı.
Kritik dönemeç
Ankara-Washington hattında son yıllarda birbirini izleyen siyasi krizler, her iki tarafın artık neredeyse hiç telaffuz etmediği "stratejik ortaklık" ilişkilerinin raydan çıkmasına yol açtı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Trump ile ikili ve kişisel diyaloğu, iplerin kopmasını önlemiş olsa da, iki devlet arasında güven bunalımı derinleşiyor. Erdoğan’ın geçen hafta, Rus yapımı S-400 denemeleri yapıldığını doğrulamasıyla gerilim yeniden tırmandı, bir kez daha ilişkiler uçurum eşiğine geldi.
ABD yönetimi, NATO ittifakının "ortak hasım" olarak gördüğü Rusya’dan satın alınan S-400’lerin "ittifak topraklarında" test edilmesini sert bir dille kınadı. "Kırmızı çizgi" restini çeken Washington, hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler tarafından desteklenmesine rağmen bir süredir ötelenen yaptırımların artık masada olduğu mesajını Ankara’ya iletti.
Seçimler öncesinde artan bu gerilim, ABD’nin yeni başkanının önündeki en sıcak dosyalardan biri durumunda olacak.
Yaptırımlar kaçınılmaz mı?
Alman Marshall Fonu (GMF) Başkan Yardımcısı Ian Lesser, Türkiye’nin S-400’lerden vazgeçmesi gerektiği konusunda ABD siyasetinde güçlü bir uzlaşının olduğuna işaret ederken, sorunun çözülememesi durumunda, ister Biden isterse Trump seçilsin, yaptırımların kaçınılmaz olacağını söyledi.
Erdoğan liderliğindeki AKP hükümetinin önümüzdeki dönem attığı adımlara ve özellikle siyasi retoriğine çok dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Lesser, şu değerlendirmeyi aktardı:
"Amerikan Kongresi’nde, Türkiye’ye yaptırımlar uygulanması konusunda bu kadar güçlü bir mutabakat varken, Erdoğan’ın 'yaptırımın neyse geç kalma, yap' diye açıklama yapması, hassas sürece hiçbir yapıcı katkı sunmuyor. Hele ki Türkiye ekonomisi bu kadar zayıfken… Böyle devam ederse Biden yaptırım uygulamakta tereddüt dahi etmez, olası bir Trump Yönetimi de etmeyebilir.”
Biden, Ankara’dan adım bekleyecek
Demokratlar’ın adayı Biden kamuoyunda Türkiye konusunda daha katı çizgisi ile bilinse de, Lesser’e göre, bu konuda şimdiden hızlı sonuçlara varmak, karamsar yorumlarda bulunmak için erken.
Washington’da yeni göreve başlayan yönetimlerde "bir önceki yönetim tarafından bozulan ilişkileri onarma geleneği olduğuna" işaret eden Lesser, "geçmişte de Türkiye hep bu ülkeler listesinin ilk sıralarında yer aldı" bilgisini paylaştı.
Ian Lesser, "Hatta hatırlarsınız Obama ilk denizaşırı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmişti… Biden da Türkiye ile ilişkileri onarmak isteyecektir. Ama bunun için Türkiye’den somut jest beklentisi olacaktır. Çünkü gerçek şu ki Kongre'de, Amerikan Yönetimi'nin siyasi, dış politika ve güvenlik ayağında, Türkiye’ye yaptırım uygulanması gerektiği konusunda geniş bir mutabakat var" diye konuştu.
ABD için Türkiye'nin önemi sürüyor
Washington Enstitüsü'nün Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner Çağaptay da seçimlerin hemen ardından S-400’ler konusunun iki ülke ilişkilerinin gündemindeki önemli konuların başında yer almaya devam edeceği görüşünde.
Başkanlık seçimlerinden galip çıkacak liderin, Türkiye’yi ABD’nin yanında tutmaya çalışacağını söyleyen Çağaptay, "Trump, İran konusunda şahin olacak, Biden da Rusya konusunda şahin olacak. Her iki ülke Türkiye’nin komşusu olduğuna göre, kimin seçildiğinden bağımsız olarak her iki başkan için Türkiye önemli bir ülke olmaya devam edecek" değerlendirmesini yaptı.
Bununla birlikte Çağaptay, Türkiye’nin S-400’leri fişe taktığı an, ABD Başkanı'nın Kongre’den geçen yaptırım paketini uygulamak zorunda kalacağına vurgu yaparak, "Biden’ın da, Trump’ın da eli bağlı… Amerika’da güçler ayrılığı ilkesi var, yürütmenin başında olan Başkan, yasama olan Kongre'nin geçirdiği talimatları uygulamak zorunda" dedi.
"Erdoğan ABD Başkanı ne istiyorsa ona dönüşüyor"
Ankara’nın Biden’ın seçimleri kazanması ihtimaline karşı hazırlık yaptığı siyasi kulislere yansımış durumda. Peki, bu ne kadar mümkün? Erdoğan’ın kendisini "otokrat" olarak eleştirdiği Biden ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açması mümkün olur mu?
"Evet, mümkün. Cumhurbaşkanı Erdoğan artık ABD başkanlarının sarrafı oldu diyebiliriz" diyen Çağaptay, şu ilginç gözlemini aktardı:
"ABD başkanları Türkiye liderinde neyi görmek istiyorsa Cumhurbaşkanı Erdoğan ona dönüşüyor, örnek vereyim: Başkan Bush döneminde, kendisi muhafazakar ve dindar bir Hristiyandı, Erdoğan kendisini muhafazakar, bir dindar Müslüman lider olarak gösterdi. Obama geldiğinde Müslüman dünyasına erişmek istiyordu, Erdoğan onun Müslüman dünyasına megafonu görevini üstlendi. Trump, iş dünyası kökenli olduğu için dünyaya 'ben herkes ile anlaşma yapabilirim önemli olan anlaşma yapmaktır' gözüyle baktı, Erdoğan da onun anlaşma yapmada partneri olarak gündeme geldi. Şundan eminim: Biden seçildiği takdirde Cumhurbaşkanı Erdoğan onun gönlünü kazanmak için ne gerekiyorsa onu yapacak. Bunda da muhtemelen başarılı olacaktır."
Türkiye ABD için vazgeçilmez mi?
Ancak Çağaptay’a göre Ankara’nın pazarlık gücünü dikkatlice ayarlaması gerekiyor. ABD için önemli olmakla birlikte Türkiye’nin stratejik hedefleri bakımından "elzem" bir konumda bulunmadığını, Ankara’nın kendisini "vazgeçilmez" olarak görmemesi gerektiğine vurgu yapan Çağaptay, "Türkiye burada pazarlık gücünü iyi ayarlamazsa, 'olmazsa olmaz' ülke olduğunu düşünürse, Amerika tabii ki başka müttefikler bulacaktır" görüşünü kaydetti.
ABD yönetiminin son dönemde Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de attığı adımlar bu yöndeki görüşleri destekliyor.
ABD’li bakan ve üst düzey yetkililerin son aylarda Yunanistan, AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti, Mısır ve diğer bölge ülkeleriyle yoğun temasları, siyasi, askeri ve ekonomik işbirliğini güçlendirme adımları dikkat çekiyor. ABD yönetiminin bu adımlarıyla, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi izole eden ittifakların oluşumuna destek verdiği yorumları yapılıyor.
"Türkiye yalnızlaştı"
Geçmişte özellikle Yunanistan ile Türkiye arasında denge politikası izleyen ABD’nin, Türkiye ile yaşanan gerilimlerin ardından bu stratejisini de değiştirmesi dikkatlerden kaçmıyor.
ABD’nin silah satışlarını askıya aldığı Türkiye ile stratejik alandaki işbirliği gerilerken, son aylarda Yunanistan ile askeri, güvenlik ve savunma sanayi alanlarındaki derinleşen stratejik işbirliği dikkat çekiyor.
GMF Başkan Yardımcısı Lesser, bu konudaki politika değişikliğinin göz ardı edilemez olduğu görüşünde.
"Doğrusu şu ki Washington’da bu dengenin gözetilmesine imkan tanıyan yaklaşım silindi gitti. Yunanistan ile ilişkiler, hiç olmadığı kadar iyi, Türkiye ile ilişkiler ise çok kötü bir noktada" tespitini aktaran Lesser, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki aşırı iddialı ve kavgacı politikalarını sürdürdüğü müddetçe yalnızlaşacağını, dost diyebileceği ülke sayısının da hızla azalmaya devam edeceğini savundu.
"Türkiye’nin bu politikalarını Katar, Kıbrıs Türk kesimi ve kimi marjinal aktörler dışında destekleyen ülke de yok zaten, Türkiye yalnızlaştı" görüşünü dile getiren Lesser, Ankara’nın bunun nedenlerini sorgulaması gerektiğini söyledi.
"S-400'leri yeniden paketlerine geri koyun"
Türkiye’yi çok yakından tanıyan ve ABD güvenlik politikalarında uzman bir isim olan, Amerika’nın eski Avrupa Kuvvetleri Komutanı emekli korgeneral Ben Hodges da, DW Türkçe’nin sorularını yanıtlarken, Türkiye’nin S-400 adımının yarattığı derin güven bunalımına dikkat çekerek, ilişkilerin geleceği açısından bunun anahtar önemde olduğuna işaret etti.
Halen, Avrupa Politika Analiz Merkezi'nin (CEPA), Stratejik Araştırmalar bölümü başkanlığını yürüten Hodges, "İster Biden ister Trump seçilsin. ABD ve Türkiye mutlaka ilişkileri yeniden yapılandırılmalı ve taraflar arasındaki güven yeniden inşa edilmeli" görüşünü vurguladı. Hodges, Ankara’nın S-400 konusundaki "hatasını düzeltmesi" ile bu çabalara katkı sunacağını da sözlerine ekledi.
Türkiye’nin ABD için, ABD ve NATO’nun da Türkiye’nin güvenliği için büyük önem taşıdığının vurgulayan Hodges, şu önerisini dile getirdi:
"Benim Ankara’ya önerim şu: S-400’leri kutusuna geri koyup, başka bir yere gönderin. Orada test edilsin. S-400’lerin nasıl çalıştığı hakkında elde edilebilecek yararlı istihbarat diğer NATO müttefikleri ile paylaşılsın ve bu sistem bir daha asla kullanılmasın. O zaman tekrar ABD, Fransa ya da başka bir ülke ile masaya oturup, 'evet, bizim füze savunma sistemine ihtiyacımız var, önerilerinizi görelim' deyip, bu konuyu artık geride bırakalım."
Hodges, ABD ile Türkiye'nin birçok alanda ortak çıkarları bulunduğunu savunurken, gelecek dönemde dikkatlerin Karadeniz’e çevrileceğine işaret etti.
Hodges, "Karadeniz bölgesinin önemi artacak, Türkiye’nin Ukrayna ile işbirliğini güçlendirmesi, daha yakın bir işbirliğine yönelerek Karadeniz’de Rusya’ya karşı caydırıcılığı güçlendirmesi, önümüzdeki dönemde Washington’da muhakkak ki çok olumlu bir adım olarak görülecektir" görüşünü kaydetti.
Şimdi gözler ABD’deki 3 Kasım seçim sonuçlarına çevrildi. Görünen o ki Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini, ABD’de bir sonraki başkanın kim olacağı kadar, Erdoğan’ın atacağı adımlar ve yapacağı tercihler belirleyecek…
Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe