ABD'de gazetecilik zorlaşıyor
7 Ağustos 2013
Bazen tek bir cümle bile farklı bir döneme girildiğinin işareti olabiliyor. 23 Haziran 2013 tarihinde ABD’nin en önemli ve en eski siyasi sohbet programı olan „Meet the Press“in sunucusu David Gregory‘nin, NSA skandalını gün ışığına çıkaran Guardian gazetesi yazarı Glenn Greenwald'a, eski CIA ajanı Edward Snowden'e destek olduğu için hakkında dava açılıp açılmaması gerektiğini sordu. Bu soru ve Greenwald’ın cevabı, internette hızla yayıldı. „Kendini gazeteci olarak tanımlayan birinin, açık bir şekilde başka bir gazetecinin ağır bir suçtan dolayı yargılanıp yargılanmaması konusunu irdelemesi, gerçekten çok sıra dışı“ diyen Greenwald, vatan hainliği konusunda suça iştirakle suçlanmasının hiç bir tutar yanı olmadığı cevabını veriyordu. Cumhuriyetçi Kongre üyesi Peter King, kısa bir süre önce Greenwald’ın cezai mesuliyeti olduğunu iddia etmişti.
Kaynağını söylemeyene hapis
Gizli bilgilerin gazeteciler tarafından kamuoyuna sızdırılması, resmi makamları hep rahatsız eden bir durum. ABD’de gazeteciler mahkeme kararı ile haber kaynaklarını açıklamaya zorlanabiliyor. Bu alandaki en ünlü vakalardan birisinde 2004 yılında New York Times muhabiri Judith Miller, kaynağını açıklamaya yanaşmadığı için 18 ay hapis cezasına çarptırılmış, 12 hafta hapis yattıktan sonra muhbirinin isminin açıklanmasına izin vermesinden sonra serbest kalmıştı.
Ancak gazeteciler için hapis cezaları genelde istisnayı oluşturuyor. Ne Vietnam Savaşı hakkında yayınlanan Pentagon Belgeleri, ne de Başkan Richard Nixon’un görevinden istifa etmesine neden olan Watergate skandalı bir gazetecinin yargılanmasına neden olmuştu.
Virginia Üniversitesi’nden anayasa hukuku uzmanı Frederick Schauer, ABD’de gazetecilerin güvenlik konusundaki bilgilerini açıklamaya zorlanmasının uzun süredir mümkün olduğunu, ancak çoğunun buna yanaşmadığını söylüyor. Fakat hükümet gizli bilgilerin kamuoyuna sızdırılması konusunda olduğu gibi, gazetecilere yönelik tutumunda da çizgisini sertleştiriyor.
Savcılar gazetecilere karşı
Şu anda, ABD yönetiminin gazetecileri haber kaynaklarını ve ellerindeki bilgileri açıklamaya zorladığı veya istihbarat servisi yöntemleriyle ele geçirdiği üç vaka mahkemelerde.
Bu vakaların en çok yankılananı, haber ajansı Associated Press’in (AP) telefon konuşmaları verilerinin gizlice ele geçirilmesi olmuştu. ABD Adalet Bakanlığı iki ay boyunca haber ajansının beş ofisinde 20’den fazla telefon ve faks bağlantısını izlemiş ve verileri kaydetmiş, ayrıca birçok muhabirin de cep telefonu hakkındaki veriler gizlice ele geçirilmişti. Associated Press ise tüm bu olanlardan 2013 Mayısında haberdar oldu, yani bu gizli operasyonun bitmesinden tam bir yıl sonra. Devlet bu operasyon konusunda herhangi bir gerekçe göstermedi. Haber ajansı, engellenmiş bir terör saldırısı hakkında geçtiği haberler nedeniyle bu gözetlemenin yapılmış olduğu kanısında.
İkinci vaka ise, New York Times muhabiri ve istihbarat uzmanı James Risen hakkında. Bir temyiz mahkemesi, temmuz ayı sonunda aldığı bir kararla Risen’in bir casusluk davasında eski bir CIA çalışanı hakkında ifade vermesine hükmetti. Savcılık söz konusu CIA çalışanını, gizli bilgileri Risen’e vermekle suçluyor. Bu bilgileri CIA hakkında yazdığı ve 2006 yılında çıkan kitabında kullanan Risen ise ifade vermeyeceğini ve gerekirse hapse girmeye de hazır olduğunu söylüyor.
'Suça iştirak' olarak görülüyor
Üçüncü ve belki de en önemli vaka, Fox News mensubu James Rosen ile ilgili. Adalet Bakanlığı, sadece telefon konuşmaları ve elektronik posta iletişiminin verilerine el koymakla kalmayıp, Washington Post gazetesinin haberine göre, Fox News’in en önemli isimlerinden olan Rosen’in Dışişleri Bakanlığı gibi resmi kurumlara ziyaretleri üzerinden bir hareket profilini de çıkarttı.
Rosen, eski Dışişleri Bakanlığı çalışanı Stephen Kim hakkında yürütülen soruşturma sırasında savcılığın hedefi haline geldi. Kim, Kuziy Kore hakkında gizli bir raporu sızdırmakla suçlanıyor. Rosen de bu rapordan bilgiler içeren bir makale yazmıştı.
Arama emrinde Rosen’in resmi olarak komploya iştirak ile suçlanması, bu vakanın asıl çarpıcı yanı. Daha önce böyle bir şey olmamıştı. ABD’de şimdiye kadar hiç bir gazeteci gizli bilgilerin yayınlanması yüzünden casusluk suçlamasıyla karşı karşıya kalmamıştı.
New York Times'e yazan hukukçu James C. Goodale, bu arama emri ile Başkan Obama’nın, daha önce hiç bir başkanın izlemediği bir rota seçtiğini vurguladı. Goodale, basın özgürlüğüne verilen zarar konusunda Obama’yı sadece Richard Nixon’un geçebileceğini kaydediyor.
Yayınlama riski artıyor
Minnesota Üniversitesi’nden Medya Ahlakı ve Hukuku Profesörü Jane Kirtley, pek uzak olmayan bir gelecekte, gizli bilgileri ifşa ettikleri gerekçesiyle gazetecilerin casuslukla suçlanabileceğine inanıyor.
ABD’de, yasaların bu yönde yorumlanabilmesi için gerekli hukuki dayanak bulunmuyor. Zira gazeteciler gizlilik anlaşması imzalamıyor. Ancak Kirtley, hükümet ve bazı Kongre üyelerinin gizli bilgilerin internette yayınlanmasının teröristlere ya da düşmanlara teslim edilmesiyle aynı anlama geleceğini savunduğuna dikkat çekiyor.
Wikileaks davası
Irak ve Afganistan savaşlarıyla ilgili gizli belgeleri Wikileaks sitesine sızdıran er Bradley Manning'e yönelik askeri mahkemede görülen davada da savcı işte bu argümanı getirmiş, ancak hâkim bunu reddetmişti. Fakat gözlemciler bu davanın, sırların açıklanması konusunda akla gelen ilk isim olan Wikileaks kurucusu Julian Assange’ye açılacak davanın provası olduğu görüşünde. Bu davada gündeme gelecek sorulardan biri de hiç kuşkusuz 21. Yüzyılda gazeteciliğin tanımı olacak.
© Deutsche Welle Türkçe
Michael Knigge / Aydın Üstünel
Editör: Ahmet Günaltay