1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AİHM 28 Şubat’ı mahkum etti

2 Şubat 2016

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 28 Şubat döneminde “yaşam tarzı” nedeniyle Ankara merkezden Gaziantep’e atanan dönemin vali yardımcısı Ramazan Sodan'ın açtığı davaya ilişkin kararını verdi.

https://p.dw.com/p/1HoDJ
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/R. Jensen

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 28 Şubat döneminde vali yardımcısı olarak görev yapan Merkez Valisi Ramazan Sodan'ın özel yaşam ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine hükmetti.

Vali Ramazan Sodan, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararı temelinde 16 Haziran 1998 mülkiye başmüfettişleri tarafından hazırlanan bir rapor ile fişlenmişti. Raporun sonuç bölümünde, “Ankara Vali Yardımcısı Ramazan Sodan, İçişleri Bakanlığı’nda merkezde de görev yaptığı için Bakanlıkça da yekinen tanınan ve bilinen bir kişidir. Yıllardan beri eşinin türbanlı olması, genel davranış ve tutumu ile içine kapalı bir kişiliğe sahip olmasının herkesçe bilinmesi mülki idare amirliği görevini yürütmede olumsuzluk yarattığı kanısını oluşturmuştur. Mülki idare amiri, çağdaş bir görünüş ve çağdaş görüşe sahip örnek bir vatandaş olması, kamuoyunun da beklediği bir husustur. İrticai bir faaliyetinin görülememesi ve kanıtlanmaması Ankara Vali Yardımcısı olarak görevine devam etmesine bir gerekçe olamayacağı, görüşüne başvurduğu kişilerin de aynı kanı da olmaları nedeniyle Ankara Vali Yardımcısı Ramazan Sodan, irticai bir faaliyette bulunduğu kanıtlanmamış ise de temsil yetkisi olmayan bir kadroya atanması uygun olacağı kanaat ve sonucuna varılmıştır” ifadelerine yer verilmişti.

Rapor üzerine 23 Temmuz 1998 tarihinde Gaziantep’e vali yardımcısı olarak atanan Sodan’ın, karara karşı 2004 yılına kadar Danıştay önündeki girişimleri sonuç vermemiş, konu 2005 yılında AİHM gündemine taşınmıştı. Sodan, AİHM’ye yaptığı başvuruda, hakkındaki tayin kararının “dini inançları ve eşinin başörtülü olmasından kaynaklandığını” söylemiş, Türk hükümeti ise Sodan’ın, dini inançları nedeniyle değil, “içine kapalı kişiliği mülki idare amirliği göreviyle uyuşmadığı” gerekçesiyle tayin edildiği şeklinde savunma yapmıştı.

Türk hükümetinin savunmasını ikna edici bulmayan AİHM, Ramazan Sodan hakkındaki atama kararını “üstü kapalı ceza” olarak tanımladı. Kararın, “özel yaşamı ilgilendiren unsurlar üzerine oturtulduğunu” not eden Mahkeme, “bir bireyin dini bir harekete gerçekte veya sözde bağlılığının, o birey hakkında olumsuz önlem alınması için yeterli gerekçe oluşturamayacağını” kaydetti. Atama kararının “demokratik toplumda gereksiz bir uygulama” olduğu sonucuna varan Strasbourg mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özel yaşama saygıyla ilgili 8’inci maddesinin ihlal edildiğine hükmetti.

Ramazan Sodan davasında kararını 10 yılda açıklayan AİHM, davacının Türk mahkemeleri önünde 6 yıl 2 ay süren uzun yargı sürecinin “makul olmadığı” sonucuna da vardı ve bu nedenle AİHS’nin adil yargılanmayla ilgili 6’ıncı maddesinin ihlal edildiğini belirtti. Karar gereği Ankara davacıya 9 bin euro manevi tazminat ödeyecek.

Milletvekilinin ifade özgürlüğü ihlal edildi

AİHM, 13 Ağustos 2002 tarihinde Milliyet gazetesinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in sağlık durumuyla ilgili söylentilerden oluşan bir haber nedeniyle tazminat ödemekle cezalandırılan eski DSP İstanbul milletvekili Yücel Erdener’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.

Erdener ve DSP Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı, Başkent Hastanesi’ndeki tedavisi sırasında Ecevit’in “öldürülmek istendiğini” iddia etmiş, bunun üzerine, başta Prof. Mehmet Haberal olmak üzere Ecevit’in tedavisinde görev yapan doktorlar manevi tazminat davası açmıştı.

AİHM, gündemine 2005 yılında taşınan bu davada kararını bugün açıkladı. Kararda, Türk yargısının, hastanenin çıkarları ile Erdener’in ifade özgürlüğü arasındaki adil dengeyi tutturamadığı, kullanılan gerekçelerin Erdener’in ifade özgürlüğünün kısıtlanması için yeterli olmadığı vurgulandı. Erdener hakkındaki tazminat cezası, “toplumsal yaşamı ilgilendiren konularla ilgili özgür kamusal tartışma açısından caydırıcı” olarak nitelendi. Erdener'in iftiradan suçlu bulunmasının “demokratik toplumda gereksiz ve orantısız bir ceza” olarak değerlendirildiği kararda, AİHS’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu maddesinin ihlal edildiğine hükmedildi.

AİHM, Türk hükümetini davacıya 9 bin 840 euro maddi ve manevi tazminat, bin euro da mahkeme masrafı ödemekle cezalandırdı.

Aydın Çetinkaya adil yargılanmadı

AİHM, cinayet suçundan 1993 yılında 24 yıl hapis cezasına mahkum edildikten sonra 2002 yılında şartlı salıverilen Aydın Çetinkaya’nın açtığı “gözaltında işkence” davasında da kararını bugün açıkladı. Çetinkaya, şartlı tahliyeden iki hafta sonra “evinden suç örgütü yönetmek” ve “adam kaçırma girişiminde bulunmak” şüpheleriyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Dairesi tarafından gözaltına alındı. Hakkındaki suçlamaları mahkeme önünde reddeden Çetinkaya, gözaltındayken polisten işkence gördüğünü öne sürmüş, bu iddiaya rağmen 9 yıl 5 ay hapis cezasına mahkum edilmişti.

Çetinkaya’nın işkence iddiaları konusunda 6 polis memuruna karşı Türk mahkemeleri önünde açtığı dava sonuç vermeyince konu 2005 yılında AİHM gündemine taşındı. Ancak AİHM, “iç hukuk yollarını tüketmediği” gerekçesiyle Çetinkaya’nın işkence iddialarıyla ilgili başvurusunu geri çevirdi. AİHM, buna karşılık, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin Çetinkaya hakkında “işkence altında alınan ifade temelinde karar vermiş olmasını” AİHS’nin adil yargılanma hakkına aykırı buldu.

AİHM, Çetinkaya’nın 1 milyon euro’luk manevi tazminat talebini gerçekçi bulmadı. Kendisine 2 bin euro manevi tazminat, 5 bin euro da mahkeme masrafı ödenmesini kararlaştırdı. AİHM, Çetinkaya’nın AİHS’nin 6’ıncı maddesi ışığından yeniden yargılanması gerektiğine de hükmetti.