Alman hükümeti neden dağılmanın eşiğinde?
5 Kasım 2024Almanya'da Eylül 2021'de düzenlenen genel seçimler sadece 16 yıllık Angela Merkel dönemini sonlandırmakla kalmadı, seçimler sonrası Merkel'in ait olduğu Hristiyan Birlik (CDU ve CSU partileri) bloğu da 16 yıl sonra muhalefet sıralarına geçti. Birinci olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) de yıllar sonra bir başbakan çıkararak Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile üçlü koalisyon kurdu. SPD-Yeşiller ortaklığı benzer vaatleri nedeniyle zaten beklenen bir birliktelikti. Yıllarca kan kaybeden ve eyalet parlamentolarına girmekte dahi zorlanan liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ve lideri Christian Lindner de federal hükümette kesinlikle yer almayı istediğinden oldukça uzlaşıcı bir tutum sergilemişti. Ancak piyasa dostu liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ile sosyal devlet çizgisindeki SPD ve Yeşiller'in nasıl çalışacağı merak konusuydu.
Nihayetinde başlardaki uyum kısa süre sonra kayboldu. Anayasa Mahkemesi'nin korona pandemisi döneminde oluşturulan, ancak kullanılmayan 60 milyar euroyu hükümetin enerji ve iklim fonuna, dolayısıyla 2022 bütçesine aktarmasına karşı çıkması çatışmaların fitilini ateşledi. Kendini sıfır borçlu bütçe prensibinin de savunucusu olarak gören FDP, 60 milyarın bütçeden çıkarılmasıyla bakanlıkları ve hükümet organlarını sıkı tasarrufa zorladı.
Böylece "Almanya'da gelecek on yılın sosyal, ekolojik, ekonomik, dijital ve toplumsal yeniliklerinin önünü açacak adımları atabiliriz" iddiasıyla yola çıkan üçlü koalisyon, bunun için öngördüğü pek çok hedeften vazgeçme zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı. FDP, ortakları SPD ve Yeşiller'i sosyal devleti güçlendirme ve iklim değişikliğiyle mücadele için planlanan dönüşüm projelerinden vazgeçmeye zorlamaya başladı. Ayrıca partinin liberal ekonomi politikasını destekleyen ancak koalisyon sözleşmesinde yer almayan taleplerde bulunmaya başladı.
Lindner'in 18 sayfalık belgesi tepkiye neden oldu
Bunlardan sonuncusu geçen hafta FDP lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner'in ekonomi politikasına dair ilkelerini kaleme aldığı 18 sayfalık belgenin kamuoyuna yansımasıyla oldu.
Bu belgede Lindner, iki yıldır gerileyen Alman ekonomisini ayağa kaldırmak için işletmelere vergi indirimleri öngörüyor ve iklim koruma kurallarının gevşetilmesini savunuyor. Ayrıca devlet teşvikleri ve sosyal yardımların azaltılmasını talep eden Lindner'e göre önemli pek çok siyasi prensipte de köklü değişiklik gerekiyor. Ona göre örneğin iklim koruma kapsamında kapatılması planlanan kömür santralleriyle elektrik üretimine devam edilebilir. Ayrıca çevrecilerin ve hükümet ortağı Yeşiller'in karşı çıktığı "fracking" denilen yöntemle kaya gazı da çıkarılabilir.
SPD ve Yeşiller'in sosyal devlet politikalarıyla ters düşen önerilerde bulunan Lindner, hazırladığı belgede sadece liberal ekonomiye odaklı, sosyal devleti küçülten talepleri ile yetinmiyor. Çoğu Almanya'nın öncülüğünde hazırlanan Avrupa Birliği'nin insan hakları veya iklim koruma odaklı kimi uygulamalarının kaldırılmasını ve Berlin'in bunun için Brüksel'de mücadele etmesi gerektiğini de savunuyor.
SPD'nin dış politikadan sorumlu sözcüsü olmasına rağmen Lindner'in taleplerini "neoliberal boş laf" şeklindeki eleştiren Nils Schmid'in tepkisinden de anlaşılacağı üzere Sosyal Demokratlar, bu önerileri öfke ile karşıladı. Partinin Eş Genel Başkanı Saskia Esken'in koalisyon için "ev yanıyor" yorumunda bulunması da uzun zamandır FDP'nin ideolojine hizmet eden ve SPD'nin temel prensipleriyle çelişen taleplerin SPD içindeki sabrın taştığını gösterdi.
FDP aslında son bir yıldır SPD'nin öncelikli projelerinden olan asgari ücret, Tedarik Zincisi Yasası ve ihtiyaç sahiplerine verilen Vatandaşlık Yardımı gibi uygulamalarda radikal taleplerde bulunuyor. İnsan haklarının iyileştirilmesi ve çocuk işçiliğinin engellenmesi, iklim dostu üretimin sağlanmasını amaçlayan, Alman ve Avrupalı şirketlerin küresel tedarikçilerini daha fazla sorumluluk üstlenmeye zorlayan Tedarik Zincisi Yasası Almanya'da yürürlüğe girmişken FDP'nin bunun AB çapındaki düzenlemesine ayak diremesi anlaşmazlıkları artırdı.
Yeşiller taviz vermeye hazır
FDP'nin talepleri koalisyonun diğer ortağı Yeşiller'i de kızdırıyor. Lindner'in kömür santrallerine veda etmek yerine kullanımına devam edilmesini veya Avrupa Birliği'nin iklim koruma kurallarının kaldırılmasını savunması partiyi çileden çıkarıyor.
Ancak 2021 seçimlerine göre rekor oy kaybeden, son eyalet seçimlerinde de kimi eyaletlerde meclislere bile girmeyi başaramayan Yeşiller hükümetin erken dağılmasını engellemek için tavize hazır.
Öte yandan parti içinde tansiyon yükselmeye devam ediyor. Yeşiller'in Gençlik Teşkilatı yönetiminin Eylül ayında topluca görevi bırakması ve aynı zamanda partiden de ayrılması hümanist, sosyal, barışçıl ve çevreci iddiasında olan partide nasıl kırılma yaşandığını gözler önüne serdi. Temkinli de olsa partinin Federal Meclis Grup Başkan Vekili Andreas Audretsch ise "Maliye Bakanı'nın bütçeyle ilgilenmesi daha önemli" demekle yetindi.
Aşırı sağ güçlendi
FDP'nin, SPD ve Yeşiller ile taban tabana zıt bir siyasi çizgiyi paylaşması sebebiyle koalisyon kurulurken sıkıntılar yaşanacağı biliniyordu. Ancak imzalanan koalisyon sözleşmesi sebebiyle hükümetin genel seçimlerin yapılacağı Eylül 2025'e kadar devam edebileceği tahmin ediliyordu. FDP'nin kamuoyu desteği düştükçe muhalefet partisi gibi davranmaya başlaması, Scholz başbakanlığındaki üçlü koalisyonu halkın gözünde işlemez bir hükümete çevirmesi bütün partileri epey yıprattı.
FDP göç konusundaki radikal talepleriyle de Yeşiller ve SPD'yi zor duruma düşürdü. Bu, benzer talepleri dile getiren Hristiyan Birlik partileri ile aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin güçlenmesi sonucunu doğurdu.
Hükümeti işlevsiz hale getirmekle suçlanan FDP'nin yaptığı çıkışların işe yaramadığı da görülüyor. Son yapılan kamuoyu yoklamalarına göre FDP, yüzde 5'ik barajı bile aşamıyor. FDP'nin son yapılan üç eyalet seçiminde yüzde 5 barajını aşamaması parti içinde mevcut koalisyonu terk etme yönünde adımı savunanların elini de güçlendirdi.
Alman hükümeti şimdiye kadar neden dağılmadı?
Eski dışişleri bakanı ve SPD'nin eski liderlerinden Sigmar Gabriel'e göre koalisyonun şimdiye kadar dağılmamasının tek nedeni, partilerin uzlaşmacı davranmasından kaynaklı değil, olası bir erken seçimin sonuçlarından korkmaları.
"Bütün koalisyon partilerinin korktuğu tek şey var: Erken seçimler" diyen Gabriel, önümüzdeki yıl düzenlenecek genel seçimler için yarışın da başladığını söylüyor ve ortakların birbiriyle konuşmadan kamuoyuna sürekli yeni önerilerle çıktığını kaydediyor.
FDP'nin partiler üstü saygın figürlerinden, eski İçişleri Bakanı Gerhard Baum da partisinin geldiği noktayı, "FDP şimdi koalisyonu terk ederse yaptığı, ölümden korkup siyasi intihara girişmek olur" diye özetliyor.
ABD'deki seçimler sonrası gidişat belli olacak
Siyasi gözlemcilere göre Almanya'da federal hükümeti ayakta tutan ve uzatmalara götüren sebep ise ABD'deki seçimler ve sonrasında yaşanması muhtemel olası belirsizlikler. Böyle bir durumda Avrupa'da istikrarlı ve güçlü bir duruş için Almanya'ya önemli görev düştüğü görüşü hakim. Bu nedenle Başbakan Scholz öncülüğünde Pazartesi gününden beri "krizi atlatma görüşmeleri" yapıyor.
Berlin'de Çarşamba akşamı düzenlenecek Koalisyon Komisyonu toplantısı ile gidişata dair bir yön belirlenmesi kuvvetle muhtemel gözüküyor. Olur da yine geçici bir çözümle "Kriz atlatıldı" denirse de en geç 14 Kasım'da son bütçe görüşmeleriyle hükümetin dağılıp dağılmayacağı, dağılmanın bir erken seçim sonucunu doğurup doğurmayacağı ya da bir azınlık hükümeti ile Eylül 2025 seçimlerine kadar gidilip gidilmeyeceği netliğe kavuşacak.