1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman siyasetçiler: Demokrasinin kazanmasını umuyoruz

Değer Akal
9 Mayıs 2023

Almanya'daki beş partinin milletvekilleri, Türkiye'deki seçimlerden demokrasinin galip çıkmasını umduklarını söyledi. Alman vekiller, Erdoğan ve AKP hakkındaki yolsuzluk iddiaları hakkında da konuştu.

https://p.dw.com/p/4R5Gu
Fotoğraf: Değer Akal/DW

Alman Federal Meclisi'nde temsil edilen beş partinin milletvekilleri, başkent Berlin'de DW Türkçe'nin de aralarında bulunduğu bir grup gazeteciyle bir araya geldi. 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye demokrasisi için bir "kader anı" olduğu değerlendirmesi yapan milletvekilleri, seçmenlerin tercihini "demokrasiye dönüşten" yana kullanmasını umut ettiklerini söylediler.

Türkiye'deki seçimlerden "demokrasinin" galip çıkması halinde Almanya ve AB'nin Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açabileceğine dikkat çeken siyasetçiler, bu süreçte Alman hükümetinin Türkiye'de demokrasi ve ekonomik refahın yeniden yeşermesine destek adımları atabileceğine de işaret etti.

"Türkiye'de iktidar değişikliği büyük önem taşıyor"

Alman hükümetinin ortaklarından Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Türkiye kökenli milletvekili Macit Karaahmetoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisinin de artık Türkiye'yi ileriye taşıyamayacağının farkında olduğunu savundu.

Türk seçmeninin oyunu demokrasiden ve değişimden yana kullanmasını umduklarını vurgulayan Karaahmetoğlu, "Erdoğan'ın Türkiye'ye artık bir gram bile faydası olamaz. Onun yegane amacı baskı yoluyla iktidarda kalabilmek. Bu nedenle Türkiye'de iktidar değişikliği büyük önem taşıyor ve bizler çok sevdiğimiz Türkiye'ye destek olabilmek için bu değişimin gerçekleşmesini bekliyoruz" diye konuştu.

Türkiye kökenli milletvekili Macit Karaahmetoğlu
Türkiye kökenli milletvekili Macit KaraahmetoğluFotoğraf: picture alliance/Geisler-Fotopress

SPD'li milletvekili, "Alman meclisinde Türkiye'yi çok seven, çok değer veren, onlarca Türk dostu var, bakın ben Rizeli'yim, benim gibi Türkiye kökenli milletvekilleri var. Türk seçmeni, sandıklarda yeni bir devir başlatılmasını sağlayacak siyasi iradeyi ortaya koyması halinde, gerisini bizler yapacağız. Türkiye'ye yatırım gitmesini, Avrupa'da en iyi şekilde partner ülke olarak görülmesini sağlayacağız. Ama değişim olmadan hiçbir şey mümkün değil" dedi.

Karaahmetoğlu, Alman hükümetinin Erdoğan'ın seçimleri kaybetmesi ancak iktidarı gerektiği gibi devretmemesi durumunda atılacak adımlara ilişkin bir hazırlığı olup olmadığı sorusunu da yanıtladı.

SPD'li milletvekili, prensipte bu konuda Rusya'ya uygulanan yaptırımlar örneğinde olduğu gibi atılabilecek adımlar, izlenebilecek süreçler bulunduğuna işaret etmekle birlikte bu noktaya gelinmemesini umut ettiğini söyledi.

"Scholz, ziyaretle yeni iktidara destek verebilir"

Peki Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçimleri kazanması ve Türkiye'nin yeniden demokrasi yörüngesine dönmesi durumunda Almanya ne tür adımlar atar?

Türkiye'de demokrasiye dönüş yönünde adımlar atılması durumunda, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması ve Gümrük Birliği'nin modernizasyonu gibi alanlardaki adımları destekleyeceklerine işaret eden Karaahmetoğlu, "Almanya Başbakanı Scholz de yeni iktidara desteğini göstermek için ilk yüz gün içinde Türkiye'yi ziyaret edebilir" diye konuştu.

Alman hükümetinin, seçimleri kazanması halinde Erdoğan ile de çalışmak durumunda olacağını söyleyen SPD'li milletvekili, "Bizler kötü, berbat, hatta ülkesini batıran yönetimlerle de çalışmak mecburiyetindeyiz. Devletlerararası ilişkiler her zaman devam eder. Ve Türkiye, Erdoğan'dan ibaret değil. Ama Türkiye için bu süre, çok zaman kaybettirir" dedi.

"Mafyavari yapılanma"

Karaahmetoğlu, Sedat Peker ve Muhammet Yakut'tan sonra Erdoğan'ın yakın çevresinden Ali Yeşildağ'ın AKP iktidarı hakkındaki yolsuzluk, gasp iddialarını da değerlendirdi. Macit Karaahmetoğlu, Erdoğan'ı "dünyanın en büyük çetesini kurmak" ve "çete reisi" olmakla suçlayan Yeşildağ'ın açıklamalarının aslında bilinen gerçekleri yeniden gözler önüne serdiğini belirterek şunları kaydetti:

"Türkiye'de iki devlet var. Biri bildiğimiz, vergi toplayan devlet, diğeri kendisine para toplayan AKP, mafyavari bir paralel yapı söz konusu. Erdoğan bu yolla sadece devleti değil basını da kontrol altına almış durumda. Zaten normal şartlar altında Erdoğan bu seçimlerde yüzde 10 bile oy alamaz… Ama tıpkı Kuzey Kore'de gibi, devlet bütün basını kontrol altına almış durumda. Oradaki insanlara da sorsanız 'liderimiz dünya lideri, ülkemiz en iyi ülke' derler. Benzeri bir durum Türkiye'de de ne yazık ki söz konusu…"

"Yolsuzluk iddiaları karşısında şoktayız"

Ana muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin milletvekili Serap Güler de AKP iktidarı hakkındaki yolsuzluk iddialarının Almanya'da şok dalgası yarattığına işaret ederek "Alman siyasetçiler olarak artık bu kadarını aklımız almıyor, şoktayız. Bu nedenle 14 Mayıs'ta artık demokrasinin kazanmasını umuyoruz" dedi.

CDU milletvekili Serap Güler
CDU milletvekili Serap GülerFotoğraf: picture alliance/dpa

Seçimlerden kim galip çıkarsa çıksın Türkiye'yi ufukta çok zor bir dönem beklediğini savunan Güler, Erdoğan'ın kazanması durumunda devasa boyuta ulaşan hoşnutsuz gençlerle karşı karşıya kalacağını söyledi. Ya gençlik protestoları olacağını ya da gençlerin ülkelerini terk etmeye yöneleceğini düşündüğünü ifade eden Güler, "Ama Erdoğan kaybederse de huzursuzluklar olacak. Çünkü İstanbul'da da gördüğümüz gibi sonuçları kolayca kabul etmek istemeyecektir… Dolayısıyla Türkiye'yi her halükarda zorlu günler bekliyor. Bize düşen, bu zor günleri aşabilmesi için Türkiye'ye sağduyu ve güç dilemek, demokrasiyi desteklemek" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de muhalefeti hedef alan şiddet eylemlerinin Almanya tarafından yakından takip edildiğinin altını çizen Güler, seçimlerin şiddet olayları ile gölgelenmemesinin de büyük önem taşıdığına vurgu yaptı. CDU'lu Serap Güler, Erzurum'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu, kendisini koruyan polisleri ve onu izlemeyen gelen halkı hedef alan taşlı linç girişiminin polis tarafından önlenmemesini endişe ve üzüntüyle karşıladıklarını söylerken şunları kaydetti:

"Bunu çok üzülerek söylüyorum ama Türkiye için son yıllarda sizin de bildiğiniz gibi 'polis devleti' tanımı yapılıyor ve Erzurum'da yaşananlar, polisin takındığı tutum, bu tanımın o kadar da yanlış olmadığını gösteriyor… Yaşananların tek defalığına mahsus bir olay olmasını, şiddetin artarak sürmemesini diliyoruz."

"Demokratik muhalefete karşı örgütlü şiddet"

Hükümet ortaklarından Yeşiller Partisi'nin milletvekili ve Almanya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Max Lucks da Erzurum'da yaşananları sert ifadelerle eleştirdi.

Lucks, taşlı saldırıyı ve polisin saldırıyı önlememiş olmasını "demokratik muhalefete karşı örgütlü bir şiddet" olarak değerlendirdiğini söyledi.

İmamoğlu ve Türkiye'deki tüm demokratik muhalefetle dayanışma içinde olduklarının altını çizen Lucks, "Devletin güvenlik kurumları gereğini yapmazken, sivil toplumun şiddete karşı direnç ve güçlü dayanışma göstermesi, aynı zamanda bu hafta galip çıkması muhtemel demokrasinin gücünü de gösteriyor" dedi.

Lucks ayrıca Erdoğan ve iktidarı hakkındaki yolsuzluk iddialarını yakından takip ettiklerini söylerken "Beni ne yazık ki şaşırtmıyor. Erdoğan hükümetinin çeşitli alanlarda önemli yolsuzluklara karıştığını uzun zamandır biliyoruz" diye konuştu.

"Almanya için de çok acı bir süreç"

Türkiye'deki seçimleri gözlemleyecek Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) heyetinde yer alan ve seçimleri Diyarbakır'da izleyeceğini anlatan Lucks, seçim sonuçlarının Erdoğan tarafından kabul edilmemesi gibi demokratik seçimlere gölge düşürecek "en kötü durum senaryolarının" pek çok farklı alanda Türkiye için sonuçlar doğurabileceğini kaydetti.

Almanya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Max Lucks
Almanya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Max LucksFotoğraf: Frederic Kern/Geisler-Fotopress/picture alliance

Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamadığı için Avrupa Konseyi tarafından denetim sürecine alındığını hatırlatan Lucks, bu sürecin Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çıkartılmasına varabileceğini söyleyerek şöyle konuştu:

"Bu, bizlere çok acı veren bir süreç çünkü Türkiye, Almanya'dan çok daha uzun bir süredir konseyin bir üyesi. Ve Almanya'nın insan haklarını koruyan ülkeler arasında yer almasına, Avrupa Konseyi'ne üyeliğine destek veren ülke de Türkiye'dir. Bu nedenle bu süreç bizim için son derece acı, üzüntü verici. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın AİHM kararları uyarınca serbest bırakılmamaları, Türkiye ile ilgili buzdağının sadece görünen kısmı. Bu ihlal sürecinde şimdilik bir hareketlilik yok. Ama gayet tabii ki Demirtaş ve Kavala ve çok sayıda siyasetçi önümüzdeki aylarda hapiste tutulmaya devam edilirse o zaman artık Avrupa Konseyi'nin buna daha fazla seyirci kalabileceğini hiç zannetmiyorum. Bu da Türkiye'nin Konsey'den çıkartılmasına varabilir ki işte bu son derece hazin bir sonuç olur."

"Tüm süreç büyük bir dikkatle izlenecek"

Scholz hükümetinin bir diğer ortağı olan liberal Hür Demokrat Parti'nin (FDP) milletvekili Jens Teutrine ise 14 Mayıs'ta, halkın sandıklarda oy kullanması sonrasında yaşanacak tüm sürecin, hem Almanya'da hem de Türkiye'de seçimleri gözlemleyecek milletvekilleri tarafından "büyük bir dikkatle" izleneceğine vurgu yaptı.

FDP milletvekili Jens Teutrine
FDP milletvekili Jens TeutrineFotoğraf: Christoph Soeder/dpa/picture alliance

"Demokratik seçimlerin sonuçları kabul edilmek ve muhalefetin seçimleri kazanması halinde iktidar da gerektiği gibi devredilmek zorunda" ifadelerini kullanan Teutrine, "Bugün benim için şu mesajı vermek büyük önem taşıyor: Uluslararası kamuoyu, seçim akşamı ve onu izleyen süreçte yaşanacakları, büyük bir dikkatle izleyecek. Bu bilinsin" dedi.

Hür Demokratlar olarak Türkiye'yi Almanya'nın partneri olarak gördüklerini ancak ülkeye liderlik eden iktidarla ilgili endişelerinin bulunduğunu anlatan liberal siyasetçi, bu nedenle liderlik değişiminin önemli olacağını, bunun Türkiye'nin sadece Almanya ile değil AB ile ilişkilerinin de güçlenmesini sağlayabileceğini kaydetti. Türkiye'de halkın daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk devleti ve daha fazla ekonomik refahtan yana tercihte bulunmasını umduklarını ancak diğer yolun tercih edilmesi halinde de Almanya'nın Türk halkıyla bağlarını koruyacağını söyleyen Teutrine, "Sivil toplum ve bilim dünyası ile iletişimimizi ayakta tutacağız. Hatta en kötü durum senaryosunda bu bağın daha da güçlendirilmesi gerekecek" diye konuştu.

"Hiç bu kadar umutlu olmamıştık"

Muhalefetteki Sol Parti'nin Türkiye kökenli milletvekili Ateş Gürpınar ise Türkiye'de ilk kez Erdoğan döneminin sona ermesiyle ilgili olarak çok umutlu olduklarını söyledi.

Sol Parti'nin Türkiye kökenli milletvekili Ateş Gürpınar
Sol Parti'nin Türkiye kökenli milletvekili Ateş Gürpınar Fotoğraf: Maresa Jung

Seçim sürecinde muhalefete siyasi baskıların, tutuklamalar ve saldırılar ile ivme kazandığını, Erdoğan yönetiminin olası hile ve manipülasyon girişimlerinden de endişe duyulduğunu söyleyen Gürpınar, "Ancak sandıklara gidip, oy kullanılmasıyla Türkiye'de artık gerekli olan değişim sağlanabilir" dedi.

Scholz hükümetinden dikkat çeken açıklama

Bu arada dün Alman hükümetinin olağan basın toplantısında, Hükümet Sözcüsü Steffen Heberstreit'in Türkiye seçimlerine ilişkin kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıt da dikkat çekti.

"Başbakan Scholz'un Pazar günü Türkiye'de yapılacak seçimlerle ilgili beklenti, endişe ya da umudu nedir?" sorusuna Heberstreit, "Her şeyden önce, elbette bu önemli bir seçim. Diğer ülkelerle birlikte biz de, bu seçimlerin kurallara uygun ve demokratik bir şekilde gerçekleştiğini tasdikleyebilmek için, AGİT seçim gözlemcileri arasında yer alıyoruz. İfade ettiğim gibi bu seçimler Türkiye için önemli. Biz, bu seçimler yoluyla Türkiye'nin önemli bir demokratik ortak olma yolunun daha da güçleneceğini umuyoruz" yanıtını verdi.

Heberstreit'in bu sözleri üzerine başka bir gazeteci, "Demokrasiye yaptığınız vurgu nedeniyle bundan Başbakan Scholz'un Türkiye'de bir iktidar değişikliği görmek istediğini mi anlamam gerekiyor?" sorusunu sordu. Heberstreit de "Bu sizin görüşünüz. Ben, bu noktada söylememe izin verilenleri söyledim" yanıtını verdi. Bunun üzerine gazeteci tekrar söz alarak "Bu doğru değilse itiraz edebilirsiniz. Çünkü Sayın Erdoğan demokratik bir Türkiye'yi temsil etmiyor" dedi. Basın toplantısını yöneten gazeteci, "Bu bir soru değildi, dolayısıyla cevabı olmadığı da açıktır" diyerek diyaloğa noktayı koydu.

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?