Brakel: Seçimler 'adil ve özgür' olarak nitelendirilemez
25 Haziran 2018Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim galibiyetini, Muharrem İnce’nin mağlubiyetini, MHP’nin şaşırtan seçim başarısı ile Türkiye’yi nasıl bir gelecek beklediğini DW Türkçe’ye değerlendirdi. Kristian Brakel’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: OHAL, siyasi baskılar ve ekonomik belirsizliğin yol açtığı olumsuz gidişata rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Kristian Brakel: Çok büyük sürpriz olmadı, ikinci tura kalması da şaşırtmazdı... Muhalefet baskıyı hissediyor ama AKP seçmenleri öyle bir baskı hissetmiyor. AKP seçmenleri ekonomideki baskıyı hissediyorlar ama bunun için de Erdoğan’ı sorumlu tutmuyorlar. Erdoğan ve AKP’nin söylediğine, şu esrarengiz ‘faiz mafyasına’, ekonomideki gelişmelerin ‘yurt dışından yapılan müdahalenin bir sonucu olduğu’ iddialarına inanıyorlar. AKP’ye oy verilmesinin bir diğer nedeni de seçmenlerin kendilerini emniyette hissetmemeleri, güvensizlik duygusu. Böyle dönemlerde seçmenler bildikleri partilere, liderlere oy vermeyi yeğlerler. Otoriter pek çok devlette benzer tercihe tanık olduk. Örneğin Mısır’da gayet tabii ki seçim hileleri oldu ama Mübarek seçmenler tarafından hep yeniden seçildi. Ayrıca sadık AKP seçmeni kime oy verecekti ki? Bence AKP’li seçmen için İslami olmayan bir partiye oy vermek tasavvur edilemez bir durum. Örneğin Kayseri’den muhafazakâr bir seçmen CHP'ye oy vermez.
İyi Parti lideri Merak Akşener bir alternatif lider olarak ikna edici olamadı mı?
Teorik olarak, benim gözümde evet bir alternatif olabilirdi. Ama belki İslami yönü yeterli bulunmadı…
Öte yandan CHP’li Muharrem İnce uzun bir aradan sonra büyük kitleleri mobilize etmeyi başaran bir lider olarak ortaya çıktı ama bu yeterli olmadı, seçimleri kaybetti…
Açıkçası İnce’nin enerji dolu bir kampanya yürütmesine, çok sayıda insanı mobilize etmesine rağmen, CHP ve MHP’nin ortak adayı İhsanoğlu’nun 2014 yılında elde ettiği oy oranından daha az oy alması şaşırtıcı. Oysa İhsanoğlu’nun kampanyası zayıftı. İnce’nin çok iyi bir kampanya yürütmesine karşın bunun aldığı oya yansımaması, daha yüksek oy almayı başaramaması beni şaşırtıyor açıkçası. Asıl merak edilen konu şu: İnce’ye ne olacak? CHP tepesinde değişim olacak mı? İnce partiye liderlik edecek mi? CHP’yi çağdaşlaştırabilecek mi?
Bu seçimlerde en şaşırtan MHP’nin aldığı oy oranı oldu. MHP iddialı bir seçim kampanyası yürütmeden yüzde 10 barajı geçmeyi başardı aynı zamanda eski MHP’lilerin oluşturduğu kadrolarca kurulan İyi Parti de barajı aşarak meclise girmeyi başardı. Türk siyasetinde sağ milliyetçi kesimlerin ağırlığı arttı mı?
MHP’nin sonucu gerçekten bir sürpriz oldu. Nereden oy aldığı mercek altına alınmalı. AKP’nin kaybettiği, aslında 2015 Kasım seçimlerinde AKP’nin ödünç aldığı oyların MHP’ye kaymış olma ihtimali var. Belki seçmenler, "AKP’yi protesto etmek istiyoruz ama muhalefete de oy vermek istemiyoruz" diyerek MHP’ye oy vermiş olabilir. CHP’den de, sola kayışı tasvip etmeyen kitleden oy kayması gerçekleşmiş olabilir. Manipülasyon olabilir mi? Bu soruya da yanıt veremiyoruz.
AKP’nin meclis çoğunluğunu kaybetmesi nedeniyle Erdoğan’ın MHP’ye, bir koalisyon ortağına ihtiyacı var. Bu Erdoğan iç ve dış politikasını nasıl şekillendirecektir?
Son yıllarda tanık olduğumuz istikamette devam edilecektir. Kürt sorununda bir çözüm hamlesi güç, Avrupa ve ABD’ye karşı sert söylem sürecektir. Bununla birlikte izlenecek politikaların salt MHP tarafından dikte edilebileceğini de hiç düşünmüyorum. Nihayetinde MHP, Erdoğan’ın çoğunluğu sağlamasının bir aracı, Erdoğan'ın gözünden düşmenin de MHP için yararlı bir opsiyon olmadığını biliyorlar.
Erdoğan’ın beklenenden daha sert mesajlar verdiği geleneksel balkon konuşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhalefete elini uzatmadı. Uzlaşı yönünde verdiği ilk mesajlar sonradan söyledikleriyle bir an yok oldu. Çok da olumlu bir konuşma olmadığı açık.
Erdoğan’ı önümüzdeki süreçte ekonomide özellikle zor bir süreç, sancılı kararlar bekliyor. Nasıl bir sürece tanıklık edeceğiz?
En önemli konu Türkiye ekonomisinin durumu. Ayrıca Avrupalı ortaklarıyla olduğu kadar ABD ile çok sancılı ilişkiler, mülteci konusu, Suriye meselesi, Türk halkında Suriyeli mültecilere ilişkin artan hoşnutsuzluk. Tüm bu konuların yanı sıra Türkiye’ye yönelik oluşturduğu tehdit çok ciddi ölçüde azalmış olsa da Erdoğan’ı PKK ile mücadele de meşgul edecektir.
Sert söylemler, yoğun baskı ve özellikle Güneydoğu’da usulsüzlük iddialarına rağmen HDP’nin barajı aşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP’nin Güneydoğu ve büyük kentlerde çekirdek bir Kürt seçmen kitlesi var. Ayrıca AKP’den yine Afrin ve Irak’ın kuzeyindeki referandum nedeniyle yeniden HDP’ye dönen oylar oldu. HDP’nin tüm zorluklara rağmen barajı aşma başarısını göstermiş olmasından ötürü takdir etmek gerek.
Seçimlerin adil ve özgür bir ortamda yapıldığını söyleyebilir misiniz? Usulsüzlük, hile iddiaları için ne diyorsunuz?
Sübjektif bir gözlem olarak şunu aktarabilirim: Geçtiğimiz yıl yapılan Anayasa referandumuna kıyasla daha az manipülasyon iddialarına tanık olduk. Yeni seçim yasası, YSK’nın tavrı ile zaten pek çok tartışmalı konu, mühürsüz oy pusulaları meselesinde olduğu gibi zaten legalize olmuş oldu. Özetle seçim gününde daha az manipülasyon oldu ama yeni seçim yasası ve OHAL nedeniyle zaten seçim kampanyası süreci adil olmadığı için seçimler özgür ve adil olarak nitelendirilemez. Standartların Türkiye’nin bağlı olduğu AGİT yükümlülüklerini karşılamadığı açık.
Söyleşi: Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe