Eyalet seçimleri: Scholz hükümetinin geleceği tehlikede
29 Ağustos 2024Thüringen'in termal tesisleri ile ünlü Bad Langensalza kentinin bir otoparkında yüzlerce kişi, Alman siyasetindeki en tehlikeli ismi, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partili Björn Höcke'yi dinlemek için toplandı.
Kentin sarmaşıklarla kaplı eski surlarına bakan etkinlik bir "yaz partisi" olarak lanse edildi. Etkinlikte, bira, sosis ikram ediliyor. Balonlar dağıtılıyor, çocuklar yüzlerini boyatıyor. Ve beyaz gömlekli Höcke, kollarını iki yana açarak kurulan küçük sahneye fırlıyor.
Thüringen eyaletinin başbakanı olmaya aday Höcke, kendinden emin görünüyor, yüzü büyük bir özgüvenle parlıyor.
Bu hiç şaşırtıcı değil. Partisi, tıpkı Saksonya eyaletinde olduğu gibi Thüringen'de yapılan kamuoyu yoklamalarında da aylardır birinci parti çıkıyor. AfD, her iki eyalette de 1 Eylül günü yapılacak seçimleri kazanabilir.
Anketler: Durum Scholz'un partisi SPD için bıçak sırtı
Aşırı sağın olası seçim galibiyeti en çok Almanya'nın Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakanı Olaf Scholz'u endişelendiriyor.
Scholz, geçen günlerde Saksonya'nın başkenti Dresden'de Avrupa Birliği (AB) destekli çip fabrikasının temel atma törenine katıldı. Fabrikanın 8 bin kişiye istihdam sağlaması hedefleniyor. Ama bu çaba, seçim sonuçlarında SPD lehine çok da fark yaratacak gibi görünmüyor.
Scholz'un partisi SPD, Almanya'nın doğu eyaletlerinde popülaritesini kaybetmiş durumda. Kamuoyu yoklamalarına göre SPD'nin oy oranı hem Saksonya hem de Thüringen'de yüzde 5 ila 7 civarında seyrediyor. Yüzde 5'lik seçim barajını aşamamaları halinde Scholz, 2025 sonbaharında yapılacak genel seçimler öncesinde ciddi sınamalarla karşı karşıya kalabilir.
DW'nin sorularını yanıtlayan Dresden Üniversitesi'nden siyaset bilimci Hans Vorländer'e göre Scholz için bu seçimler önemli bir dönüm noktası olabilir.
Scholz'un 2021 seçimlerinde Almanya'nın doğusunda büyük kazanımlar elde ettiğini anımsatan Vorländer, "Şimdi parlamentoya girmeyi başaramazlarsa o zaman SPD içinde Scholz'un liderliği ve bir sonraki seçimlerdeki başbakanlık adaylığı ile ilgili sorular gündeme taşınacaktır" değerlendirmesini yapıyor.
Aşırı sağcı AfD seçmeni nasıl ikna ediyor?
Nüfusu azalan doğu eyaletleri, hoşnutsuzluk ve korku batağına saplanmış görünüyor. Almanya'nın birleşmesinin, özellikle ekonomide yol açtığı etkileri halen sürüyor.
AfD işte bu korkuları ve kırgınlıkları beslemeyi bir sanat haline getirdi. Björn Höcke, Bad Langensalza'daki konuşmasını, insanları "ülkenin çöküşünü önlemek için kendisine oy vermeye" çağırarak bitirdi, "Bu seçimler bir gelecek isteyip istemediğimizle ilgili" dedi.
Onu dinleyenler ikna olmuş görünüyor. AfD'li siyasetçilerin zaman zaman yaptıkları ırkçı açıklamalar bu kesimi çok da rahatsız etmiyor. Hatta Almanya'nın iç istihbarat teşkilatlarının Thüringen AfD'sini partinin genelinden daha da radikal olarak sınıflandırması da bu seçmenleri çok da tedirgin etmiyor.
Bad Langensalza'daki dinleyicilerden biri, kararsız bir seçmen olduğunu söylemekle birlikte Höcke'nin konuşması hakkında DW'ye, "Söylediği birkaç şey oldukça iyiydi" diyor. Neyi iyi bulduğu yönündeki soruya, "Vergileri düşürmek gibi. Gerçi bütün partiler seçimden önce bunu vaat ediyor" yanıtı veriyor.
Höcke nefreti körüklüyor
Thüringen'de herkes AfD'yi meşru bir seçenek olarak kabul etmiyor. Höcke, seçim kampanyası boyunca karşı protesto gösterileriyle karşı karşıya kaldı. Neredeyse her etkinlikte farklı solcu antifaşist gruplar tarafından protesto edildi, yoğun ıslık sesleri nedeniyle kendisine destek için toplananlara sesini duyurmakta zorlandı.
Hatta Höcke, Bad Langensalza'daki etkinlikten bir gün önce Jena kentindeki seçim etkinliğini iptal etmek zorunda kaldı. Çünkü karşı göstericiler, polisi aşarak etkinlik alanına girmeyi başardı.
AfD'li Höcke, toplumda nefret ve düşmanlığı körükleyen söylemleriyle ün yapmış bir siyasetçi.
Höcke, travestilerin ilkokullarda seks eğitimi verdiğini, Almanya'da işlenen suçlardan göçmenlerin sorumlu olduğunu iddia ediyor. Bir zamanlar Doğu Almanya'yı yöneten komünist diktatörlük ile paralellikler kurup, hükümeti gittikçe otoriterleşmekle suçluyor.
Thüringen ve Saksonya'daki diğer tüm partiler ve özellikle de Scholz'un merkez sol koalisyonuna mensup olanlar, AfD'lilerin işte bu kışkırtmalarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Saksonya ve Thüringen farkı
Thüringen'de son anketler AfD'yi yüzde 30 civarında gösteriyor. Merkez sağdaki Hristiyan Demokrat Parti'nin (CDU) oy oranı ise yüzde 21. Saksonya'da ise durum farklı. Hem AfD'nin hem de CDU'nun oy oranı yüzde 30 civarında.
Doğu Almanya genellikle homojen bir bölge olarak görülse de eyaletler arasında önemli siyasi farklılıklar mevcut.
Thüringen son on yıldır Eyalet Başbakanı Bodo Ramelow yönetimindeki Sol Parti tarafından yönetilirken, Saksonya 2017'den bu yana CDU’lu Başbakan Michael Kretschmer tarafından yönetiliyor.
CDU kısa süre önce bazı anketlerde Saksonya'da AfD'den liderliği geri aldı. Ramelow için anketler daha karamsar bir tablo ortaya koyuyor. Partisinin oyları 2019'daki son seçimlerden bu yana yarı yarıya düşerek yüzde 15'e gerilemiş görünüyor, hatta koalisyon ortakları SPD ve Yeşiller eyalet meclisine girmeyi başaramayabilir.
Bu ise son derece çarpıcı bir siyasi tablo ortaya koyuyor: Her iki eyalette AfD'nin yer almadığı bir hükümetin kurulması için CDU ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) koalisyon hükümeti kurması gerekecek. Çünkü bu partiler AfD ile hükümet kurmama sözü verdi ve sözlerine sadık kaldıkları takdirde başka seçenek kalmıyor.
CDU'nun BSW ile koalisyonu mümkün mü?
CDU muhafazakarlığı, istikrarı ve gelenekleri temsil etme iddiasında. Yeni kurulan BSW'ye ise popülist söylem yeteneği güçlü eski bir komünist liderlik ediyor. Geçen yıl Sol Parti'nin bölünmesine yol açan Sahra Wagenknecht kendisi bu seçimlerde aday olmasa da kurduğu ittifak Almanya'nın doğusundaki eyaletlerde popüler.
Anketlere göre BSW'nin Thüringen'deki oy oranı yüzde 20, Saksonya'da ise yüzde 10.
Siyaset bilimci Vorländer, Wagenknecht hakkındaki analizini şu sözlerle dile getiriyor:
"Sahra Wagenknecht, Doğu Almanya'da kült bir figür, partiyi otokratik bir şekilde yönetiyor ve doğudaki otorite ve liderlik özleminin odak noktası."
CDU'lu bazı siyasetçilerin BSW ile kurulacak bir koalisyon hükümetini hazmetmesi epey zor olabilir. Çünkü ABD'nin orta menzilli balistik füzelerinin Almanya'ya yerleştirilmesine karşı olduğunu ilan eden Sahra Wagenknecht'in bu gibi bazı taleplerinin karşılanması zor görünüyor.
Ama zaten aslında tam da bu vaatleri Wagenknecht'in popülaritesini artırıyor. Vorländer, "Doğu Almanya'daki pek çok insanda NATO'ya karşı DDR’den (Alman Demokratik Cumhuriyeti) miras kalan bir şüphecilik, NATO karşıtlığı mevcut. Bazı Amerikan karşıtı tutumlar var ve hâlâ Batı'dan gelen her şeye karşı direnç refleksleri var" sözleriyle bunun nedenlerini açıklıyor.
Hem BSW hem AfD, işte bu tutum ve refleksleri çok etkili bir şekilde araçsallaştırıyor, seçimlerde Ukrayna savaşı hakkında Doğu Almanlar'ın korkularını başarılı bir şekilde kullandılar.
Seçim sonuçları Alman siyasetini nasıl etkiler?
BSW, aşırı sağcı AfD'ye mesafe koymuş, hatta herhangi bir işbirliğini reddetmiş olsa da, iki partinin ortak yönleri, onları birbirinden ayıranlardan daha fazla.
Tüm bunlar Scholz'un SPD'sini köşeye sıkıştırıyor. Ayrıca Almanya'nın doğusundaki bir başka eyalet olan Brandenburg'da da üç hafta sonra seçim var. Burada da AfD anketlerde önde gidiyor, SPD ve CDU ise ikincilik için yarışıyor.
SPD'nin koalisyon ortağı Yeşiller partisi, seçimlerin yapılacağı her üç eyalette koalisyon hükümetlerinde yer alıyor. Seçimlerden sonra bu konumunu yitirecek gibi görünüyor. Hükümetin bir diğer ortağı liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ise doğudaki siyasi haritadan tamamıyla silinme riskiyle karşı karşıya. Tüm bu gelişmeler Scholz’un zaten çatırdayan koalisyon hükümetini daha da zora sokabilir.