Almanya Gülen konusunda taleplere soğuk bakıyor
16 Ağustos 2016Türk Hükümeti’nin, Gülen cemaatiyle ilgili Almanya nezdinde yaptığı son girişimler, Alman hukuku uyarınca yeterli kanıtların bulunmaması nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Türkiye, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından, Almanya nezdinde bir dizi girişim yaparak, kendini “Hizmet Hareketi” olarak adlandıran Fethullah Gülen cemaatinin Almanya’daki faaliyetlerinin mercek altına alınmasını talep etti.
Ankara, terör örgütü olarak sınıflandırdığı Gülen hareketi hakkında Alman makamlarını bilgilendirirken, cemaat ile bağlantılı oluşumlara mesafe alınmasını, eğitim, kültür ve ticari alanlarda faaliyetlerinin yakın takibe alınmasını, cemaatin iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) tarafından izlenmesini istedi. Türkiye, Berlin’deki federal hükümetin yanı sıra, Türklerin yoğun olarak yaşadığı eyaletlerde de eyalet hükümetleri nezdinde girişimlerde bulundu.
Eyaletler talebi geri çevirdi
Türkiye’nin talepleriyle ilgili basına açıklama yapan Berlin Eyalet Başbakanı ve Belediye Başkanı Michael Müller ile Baden-Württemberg Başbakanı Winfried Kretschmann, Gülen hareketinin mercek altına alınması talebini kabul etmediklerini, Alman Anayasası ve yasalarına uyması halinde Gülen hareketine karşı adım atılmasına yer olmadığını kaydettiler. Türkiye’nin girişimlerini “Almanya’nın içişlerine etkide bulunma” adımı olarak değerlendirip eleştiren siyasetçiler, Türkiye’nin iç sorunlarının Almanya’ya taşınmasına da izin verilmemesi gerektiğini vurguladılar.
İstihbarat, Gülen hareketini izlemiyor
Federal Hükümet de Türkiye’nin talepleri konusunda ihtiyatlı bir yaklaşım izliyor. Almanya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü, DW Türkçe’nin, “Almanya, Gülen cemaatini terör örgütü olarak nitelendiren Türkiye’nin cemaatin Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından izlenmesi talebini nasıl değerlendiriyor?” sorusuna şu yanıtı verdi: “İlkesel olarak diğer ülkelerin politikalarıyla ile ilgili yorum yapmayız. Gülen Hareketi, Alman Anayasa Koruma Teşkilatı ve birimlerinin gözlem altına aldığı hareketler arasında bulunmuyor.”
Anayasa’yı Koruma Teşkilatı’nın hangi oluşumları gözlem altına alacağı konusunda Almanya’nın kendi kriterlerinin esas aldığını vurgulayan İçişleri Bakanlığı kaynakları, bu konuda Alman hukuk düzeninin, anayasa ve yasaların çizdiği çerçevenin belirleyici olduğuna dikkat çekiyor.
Almanya kendi kriterlerini esas alıyor
Bir Alman yetkili, “Diğer bazı ülkelerin, belirli konularda kendi hukuk düzenlemeleri, yargısal değerlendirmeleri zemininde belirli kararlar almaları, bu kararların söz konusu o ülkeler için geçerlilik kazanmasını sağlar, bizde değil” değerlendirmesini yaptı. Yetkili, “Bizim izleme kararı almamız ancak Alman hukukunun öngördüğü önkoşulların karşılanması halinde mümkün. Eğer Gülen hareketinde olduğu gibi bu önkoşulların karşılanmadığı kanaati varsa izlenmesi söz konusu olmaz. Başka ülkeler farklı kanaate sahip olabilir” görüşünü ifade etti.
Alman Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Türkiye’nin Gülen hareketiyle ilgili aldığı kararları, ilettiği kanaat ve tespitleri not ediyor. Bununla birlikte, cemaatin Almanya’daki faaliyetleriyle ilgili talepler, İçişleri Bakanlığı’nın konusu olarak değerlendiriliyor.
Hangi oluşumlar gözetim altında?
Federal İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın yetki ve sorumlulukları, hangi koşullarla devreye girebileceği Anayasa Koruma Teşkilatı yasasında yer alıyor.
Teşkilat terör grupları, radikal siyasi hareketler ve ayrıca halkların barış içinde yaşamasına mani olacak faaliyetler yürüten oluşumlar hakkında istihbarat faaliyetleri yürütüyor. Alman iç istihbarat örgütü hâlihazırda Türkiye bağlantılı olarak PKK, DHKP-C, TKP/ML, MLKP, Hizbullah, ayrıca Milli Görüş ve Ülkücü hareket gibi oluşumların Almanya’daki faaliyetlerini izliyor, değerlendirmelerini yıllık olarak yayımladığı raporlar ile kamuoyu ile de paylaşıyor.
İstihbarat teşkilatının izleme kararı, ilgili hareketin özgürlükçü demokratik düzene karşı bir girişim niteliği taşıması, hedef ya da faaliyetlerinin anayasaya ve yasalara aykırılık teşkil etmesi, kamu güvenliğine yönelik tehdit oluşturması ya da halkların barışçıl ortak yaşamının hedef alınmasına dayanması gerekiyor.
Gülen hareketiyle ilgili bulgu yok
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan avukat Seda Başay Yıldız’a göre Almanya’nın Gülen cemaati ile ilgili şu aşamada bu kriterlere dayanarak izleme kararı alması mümkün görünmüyor. Almanya’da özgürlüklerin esas alındığı, Anayasaya bağlı kalmaları halinde siyasi ve dini örgütlerin faaliyette bulanabileceklerine vurgu yapan Yıldız şu noktalara dikkat çekti: “Şu anda Alman hukuku açısından Gülen cemaatinin Almanya’da bir suç işlediğine ve şiddete yöneldiğine dair ya da radikalleştiğine dair bir bulgu yok. Almanya’daki demokrasi ve özgürlük anlayışı uyarınca anayasaya uygun hareket edildiği müddetçe bir hareket yasaklanamaz, izlenemez.”
İki eski savcı hakkında iade talebi
Türk basında çıkan “Gülen cemaatine mensup yüzlerce kişinin Almanya’ya kaçtığı” ve “Türkiye’nin bu kişilerle ilgili iade talebinde bulunduğu” bilgisi Türk ve Alman makamları tarafından doğrulanmıyor. Yetkililer sadece eski savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara hakkında iade talebinde bulunulduğunu kaydediyor.
İki eski savcının Almanya’ya kaçtıkları iddiası üzerine Ankara geçen yıl söz konusu savcıların yakalanarak iadesini istemiş, ancak Berlin’den “Söz konusu kişilerin Almanya’da olduklarına dair bilgimiz yok“ yanıtını almıştı. Siyasi gözlemcilere göre Almanya bu yanıtla Türkiye ile bir krize yol açabilecek iade talebi sürecinin önünü baştan kesmiş oldu. Ortada somut bilgi ya da kanıtların olmaması nedeniyle konu bugüne kadar, Almanya’yı iade konusunda zor bir kararla baş başa bırakabilecek noktaya ulaşmadı.
Hukukçu Yıldız’a göre Alman makamları Türkiye’de yaşanan gelişmeleri daha çok siyasi bir mücadele olarak algılıyor ve değerlendirmelerini daha çok bu zeminde yapıyor. Avukat Yıldız, iade taleplerinde isnat edilen suçun Almanya’da da suç olarak görülmesi, iade talep eden ülkede insan hakları durumunun da önemli faktörler olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Almanya sadece Türkiye’den değil başka ülkelerden de iade talepleri olduğunda söz konusu suçun Alman kanunları uyarınca da suç olup olmadığına bakılıyor. Mesela Türkiye’de suç olarak görülen bir eylem, Almanya’da suç olarak görülmeyebilir. Almanya eylemi suç olarak görmüyorsa iade etmez. Ayrıca suç olduğu kanaatine varılırsa da ikinci aşamada, iade edildiği takdirde ilgili ülkede ölüm cezası olup olmadığına, bağımsız yargılama olup olmayacağına, işkence olup olmadığına bakılır.”
© Deutsche Welle Türkçe
Değer Akal