Amerika batar mı?
14 Ekim 2013Beyaz Saray borçlanma tavanının yükseltilip ABD'nin temerrüde düşmesini önlemek için Kongre'deki Cumhuriyetçi çoğunlukla uzlaşmaya çalışıyor. Başkan Barack Obama sağlık reformundan taviz vermeye yanaşmazken Demokrat Parti kanadının sunduğu uzlaşma önerileri Cumhuriyetçiler tarafından sürekli geri çevriliyor. Dünyanın en büyük ekonomisinin ödeme yapamaz duruma düşmesi finans piyasalarını nasıl etkiler? Bir trilyon 300 milyar dolarlık Amerikan hazine bonosu alan Çin müdahale edebilir mi?
Almanya'da 220 milyar euroluk yatırım fonu işleten Pimco'nun Almanya şubesi başkanı Andrew Bosomworth yeni bir finans krizinin kokusunu almaya başladıklarından söz ediyor:
“ABD'nin ödeme yükümlülüklerini yerine getirememesi küresel sermaye piyasasında şiddetli depreme yol açar. Amerikan devlet tahvilleri dünyanın en güvenilir yatırım araçları arasında yer alır. Güven sarsılırsa dünya sermaye piyasaları alt üst olur.”
Alman Allianz tröstüne ait olan ve tahvil varlıklarına en fazla yatırım yapan Pimco'nun özel ve kamu borç senetlerine yatırdığı miktar 1 trilyon 500 milyar euroyu aşıyor.
‘Uzlaşma olur'
ABD'nin devlet borçları 17 Ekim'de daha önce saptanmış olan üst sınıra dayanacak. Bu sınır ancak Cumhuriyetçilerin onayıyla yükseltilebilir. Taraflar uzlaşamazlarsa Amerikan süper gücü ödeme yapamaz duruma düşecek. Andrew Bosomworth bu tarihin ertelenmesinin mümkün olduğu görüşünde. Çünkü Amerikan hükümetinin 30 milyar dolarlık nakit rezervi olduğundan bahsediliyor. Bu da ay, sonuna kadar temerrüt tehlikesinin olmayacağı anlamına geliyor.
Cumhuriyetçi Parti’nin taleplerini Barack Obama’ya kabul ettirmek için yeni bir küresel finans krizi tehlikesinden söz etmesinin önemli bir koz olduğunu belirten yatırım fonu başkanı Bosomworth yine de soğukkanlılığını kaybetmiyor. Tarafların uzlaşacağından umutlu olduğunu belirten yatırım uzmanı, “Belki 17 Ekim’den sonra ama vadesi gelen borçların ödenemeyeceği günden önce uzlaşmaya varılır”, diyor.
Finans piyasaları da aynı beklenti içinde. Hisse senedi ve tahvil piyasasında güvensizlik olmakla birlikte panik havası esmiyor. Önde gelen derecelendirme şirketleri de ABD’nin kredi notunu kırmaya gerek duymuyor. Almanya’nın Kiel kentindeki Dünya Ekonomisi Enstitüsü’nün uzmanlarından Jens Boysen-Hogrefe ABD'nin ödeme gücünün neden tartışmaya açılamayacağını şöyle anlatıyor:
“ABD’nin resesyona sürüklenme korkusu yok. Mali durumlarını idare edebilecek güçlü imkânları var. Dolarla, yani dünya rezerv birimiyle borçlanıyorlar. Merkez Bankası’nın da ihtiyaç halinde müdahaleye hazır olduğu görülüyor.”
Kredibilitesi sağlam
Diğer bir ifadeyle, ABD’nin kredi notuyla oynamak için hiçbir ekonomik neden bulunmuyor. Nedenler olsa olsa politik olabilir. Ancak Amerikan yönetiminin Pekin ve Tokyo’nun baskısına maruz kalacağı, kesin. Çünkü bu iki ülke ABD'nin en büyük alacaklısı… Çin ve Japonya Amerikan tahvil ve dolarına milyarlar yatırarak ABD’nin borçlarını finanse ediyor. Pimco Almanya’nın başkanı Bosomworth, bu iki ülkenin, Washington’daki siyasi çekişme yüzünden yatırımlarının tehlikeye girmesine razı olmayacağını söylüyor. Bosomworth, “ABD Maliye Bakanı, Pekin’den telefonla aranıp, bir müsteşardan Çin’in Dolar rezervini satacağını öğrenmek isteyebileceğini hiç sanmıyorum”, diyor.
Bosomworth, alelacele yapılacak satışın satıcıyı da zarara uğratacağı için Çin’in hemen bu yola başvuracağına ihtimal vermiyor. Ancak Çin ve Japonya’nın bundan böyle parasını başka yerlerde, örneğin Euro Bölgesi’nde değerlendirmek isteyebileceğine de dikkat çekiyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Andreas Becker / Ahmet Günaltay
Editör: Ercan Coşkun