Aslı Erdoğan’ın avukatı: Tutuklama hukuki değil, siyasi
12 Eylül 2016Özgür Gündem gazetesine yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve "silahlı terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla tutuklanan KaraKarga dergisi yazarı ve Özgür Gündem Gazetesi’nin Yayın Danışma Kurulu üyesi yazar Aslı Erdoğan'ın tutukluluğu sürüyor. Aslı Erdoğan'ın ardından 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesinde aynı gerekçelerle dil bilimci ve çevirmen Necmiye Alpay da gözaltına alındı. Tutuklamaları ve Erdoğan'ın durumunu, Erdoğan'ın avukatı Erdal Doğan ile konuştuk.
DW Türkçe: Aslı Erdoğan yaklaşık 25 günden bu yana cezaevinde, sağlık durumunun ciddi olduğu biliniyor, şu andaki durumu nedir, görüşme imkânı buluyor musunuz?
Erdal Doğan: Avukatı olarak ben görüşüyorum, haftada bir veya iki kez görüşmeye çabalıyorum. Aslı Erdoğan'ın bedensel olarak bazı rahatsızlıkları var, mesela pankreas enzimi ile ilgili bazı sorunları var, şeker rahatsızlığı da yaratabilen. Boyundan omurilik ameliyatı geçirmiş, boyunla ilgili sorunları var. Aynı zamanda bir diyete tabi olarak bir yemek düzeni olması lazım, bu da mevcut değil maalesef. Bu konuyla ilgili talepleri ilettik, bir kısmı karşılandı, bir kısmı halen duruyor. Onun ötesinde bir yazar, düşünce insanı olarak bugüne kadar yapmış olduğu eserlerle tümden barışı ve aynı zamanda demokrasi ve şiddet karşıtlığı içeren yazılarından ötürü terör propagandası yapmak veya örgüt üyesi olmakla suçlanmak ona daha da ağır geliyor. Hukuksuz suçlama yanında tutuklama olayı da Aslı Erdoğan'ın psikolojisini bu yönde de etkilemiş durumda. Yani burada bir akıl ve hukuk olmaması onun en çok ağrına, zoruna giden bir durum.
DW Türkçe: Aslı Erdoğan’a örgüt üyeliği ve propaganda suçlaması yöneltiliyor. Hukuki olarak nasıl bir süreç bekliyor Erdoğan’ı, serbest bırakılma ihtimalini nasıl görüyorsunuz?
Erdal Doğan: Bu suçlamaları kendisine yönelten savcılar, kolluk görevlileri veya bu konuda tutuklama kararını veren hâkimlik, Aslı Erdoğan'ı biraz tanımış olsa- ki belki tanıyorlardır- bu konuyla ilgili kendisinin bir örgüt üyesi olmayacağını, herhangi bir örgüt disiplinine veya hiyerarşiye giremeyecek bir insan olduğunu bilirler. Çünkü eserleri ve yazıları edebi dille yazılmış, Kafkavari eser üreten bir kadın yazar. Yazıların hiçbirinin içerisinde bir şiddet teşviki veya şiddet tapınması yok, bilakis bunun karşısında yazılar. Bu tutuklamanın bir hukuki tutuklama olmadığını söylemem gerekir, hukuksal bir mantık yürümüyor burada. Siyasal bir cezalandırma söz konusu. Aslı Erdoğan'a Kürt olmadığı halde Kürt meselesine eğilen o dönemki Özgür Gündem gazetesinde yazar olması ve aynı zamanda Türkiye basın kanununa göre hiçbir hukuksal sorumluluğu olmayan bir kurulda, danışma kurulunda da adının geçmiş olması nedeniyle Kürt meselesi konusuna eğilmemesi, devletin politikaları konusunda kafa yormaması yönünde mesaj verildiğini düşünüyoruz. Aslı Erdoğan üzerinden de diğer aydınlara ve muhaliflere bir mesajdı bu. Bu mesajın, cezalandırmanın ne kadar süreceğini bilmiyoruz. İtirazları yaptık, biri reddedildi, bir daha itiraz incelemesi yapılacak 5-6 gün sonra. Fakat şu anda OHAL rejimi mevcut Türkiye'de. Yargıç ve savcılar eski inisiyatiflerini de artık kullanamaz hale gelmişler. Korku içinde ve siyasi atmosferin etkisinde hareket ediyorlar. Bu nedenle Türkiye'de CHP ve HDP gibi muhalif partilerin konuyu gündeme getirmesine, PEN gibi uluslararası kuruluşların kaygılarını dile getirmesine rağmen halen Aslı Erdoğan tutuklu. En yakın zamanda çıkmasını umuyoruz ve bunun için her türlü hukuksal başvurumuzu yapıyoruz.
DW Türkçe: Aslı Erdoğan'ın ardından dil bilimci ve çevirmen Necmiye Alpay da benzer gerekçelerle tutuklandı. Yazarlara yönelik bu tutuklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdal Doğan: Bu düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıların artarak geldiğini biliyoruz. Son yıllarda özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrası ve aynı zamanda darbe öncesinde ve sonrasında başlayan süreçte, Cumhurbaşkanı kendisine yapılan eleştirilerin tahammülsüzlüğü ve hatta tutuklamaya kadar varma noktasında bunun verilerini zaten biliyorduk. Aynı zamanda Cizre ve özellikle Sur'da yapılmış olan güvenlik politikalarını eleştirmek ve gündeme getirmek büyük bir linç politikasının gerekçesini oluşturuyordu. Sadece Türkiye içindeki değil, Türkiye dışında da Türkiye'nin Suriye’de izlediği politikanın eleştirilmesi ve gündeme getirilmesi de çok şiddetli cezalandırıldı. Can Dündarlar ve diğer gazeteci yazarlar tutuklandı, bu konuda devletin hukuk dışı eylem ve icraatlarının haber konusu yapılması hükümeti ve siyasi iktidarı çileden çıkarmış durumdaydı. Bunun artarak gideceğini biliyorduk, bu devam ediyor. Hükümetin iç ve dış güvenlik politikalarını eleştirmek şu anda çok ciddi bir hapis tehdidiyle karşı karşıya ve en ağır suçlamalar terörle, terör propagandası ile ilişkilendiriyor. Bu konuyla ilgili hayatında hiç şiddeti savunmamış, şiddete çağrı yapmamış aydınlar bile, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Ahmet Altan ve Mehmet Altan gibi yazarlar tutuklanıyor ve gözaltına alınıyor. Bu demektir ki Türkiye'deki açık cezaevi kapalı bir cezaevine dönüşecek. Zaten bir otosansür uygulanıyordu, birçok yazar ve gazeteci gazetede yazmayı bıraktılar, dillendirmemeye başladılar, sosyal medyada otosansür uyguladılar. Vatandaşlar zaten korku içerisinde. Bir korku imparatorluğu yaratıldığını söyleyebilirim.
DW Türkçe: Yazar Aslı Erdoğan'a uluslararası çevrelerden destek görüyor, örneğin perşembe akşamı Almanya'nın Köln kentinde bir dayanışma gecesi düzenlenecek Erdoğan için. Bu desteğin faydalı olduğunu düşünüyor musunuz?
Erdal Doğan: Özellikle uluslararası camiadan, Türkiye dışındaki desteklerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Türkiye'de bu konuyla ilgili nöbetler tutuluyor. Bunların kamuoyu oluşturma açısından epey etkisi oluyor. Olayın hukuksal boyutundan çok siyasi bir boyutu olduğu için siyasi mekanizmaya bu konudaki çağrılar, çok etkili oluyor. Bu konudaki çalışmaların sürdürülmesi gerektiğinin ve desteklerin önemli olduğunun altını çizebilirim bir hukukçu olarak. Bu bir demokrasi mücadelesidir. Türkiye'deki gelişmeler, dünyayı özellikle yakın kıta Avrupa'yı çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü buradaki demokratikleşme ve barış Avrupa toplumunu da yakından ilgilendiriyor. Bu konudaki destek veya bu konudaki kampanyalara teşekkür ediyorum ve hepimizin meselesi olduğunu düşünüyorum.
© Deutsche Welle Türkçe
Söyleşi: Başak Özay