1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa borç tuzağında

25 Ekim 2012

Euro Bölgesi’nin kamu borçları krizi bundan tam üç yıl önce Atina’da patlak vermişti. Bütçeyi dengelemek için uygulanan sıkı tasarruf programları ekonomik verimin ve vergi gelirlerinin azalmasına neden oluyor.

https://p.dw.com/p/16W2c

Ek borçlanma ihtiyacı azalsa bile borç stoku büyümeye devam ediyor. Bütün ortak para bölgesi üyeleri için borçların kısmen silinmesinin gündeme gelebileceği belirtiliyor.

Özel hanelerin kazandığından fazlasını harcamaması en iyisidir. Devletlerin, hele uzun vadeli yatırımlar için borçlanması ise yararlı olabilir. Çünkü devletin yaptığı yol ve okullar gelecek nesillere de kalır.

Ne var ki politikacılar borçlanmayı prensip haline getirip seçim vaatlerini borç parayla finanse etmeye alıştı. Alman devletinin borçları 1950 yılında 20 milyar Mark’ı ancak buluyordu. Geçen yıl bu rakam iki trilyon Euro’nun üzerine çıktı. Euro Bölgesi’nin borç stoku 1997 yılından bu yana iki katından fazla arttı. Diğer ülkeler de uzun yıllar Almanya gibi düşük faiz oranlarından yararlanabildikleri için ucuz borçla yaşamaya kendilerini alıştırdılar. Bu tatlı rüya Yunanistan kriziyle birlikte kâbusa döndü.

Toplam 240 milyar Euro’luk iki kurtarma paketi hazırlandı. Özel kreditör alacaklarının 100 milyarını gözden çıkarmak zorunda kaldı. Yunanlar kemerleri iyice sıkıp bütçe açığını 2009’dan günümüze kadar Gayrı Safi Yurtiçi Hâsılanın %14’üne düşürdüler. Ama Yunanistan henüz düzlüğe çıkabilmiş değil. Birikmiş borçların milli gelire oranı yeniden %160 sınırını zorlamaya başladı. Krizden önce de borç stoku bu oranlarda seyretmekteydi.

Bunun nedeni, Yunan ekonomisinin 2008 yılından bu yana %20 oranında küçülmüş olması. Borç toplamı aynı da kalsa, milli gelire göre borçlanma oranı ekonomik daralma nedeniyle artıyor.

Prof. Achim Wambach
Prof. Achim WambachFotoğraf: Staatswissenschaftliches Seminar/Wambach


Borçlanma değil, borç stoku artıyor

Resesyon diğer kriz ülkelerinin tasarruf gayretlerini de sekteye uğratıyor. 17 Euro ülkesinin 11’i bu yıl, Maastricht kriterleriyle belirlenen %3’lük ek borçlanma sınırını aşacak. Ortak para bölgesindeki toplam borçların yurtiçi hâsılaya oranı %90 dolaylarında seyrediyor. Oysa para birliği anlaşmaları üst sınırı %60 olarak belirlemişti. Bu durumda krizle mücadele politikasının iflas ettiği söylenebilir mi? Köln Üniversitesi Ekonomik Politikalar Enstitüsü Başkanı Profesör Achim Wambach, borçlanmanın dizginlenebilmesi için zaruri olan daralma sürecinin yeni dengesizliklere yol açacağını ve devletin, henüz giderilememiş olan bankacılık sistemindeki problemlere mutlaka el atması gerektiğini, söylüyor.

Bankalar kurtarılsa da, iflas da ettirilse, faturası devlete çıkacak. Profesör Wambach, Euro Bölgesi’nin daha uzun yıllar ağır borç yükü altında ezileceğini tahmin ediyor. Alman iktisat uzmanı,“Bütün mesele reel ekonomik önlemlerin meyve verip vermeyeceği. İstihdam piyasası esnekleştirilip, hizmetler sektörünün liberalleştirilmesinde İrlanda, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkeler ilerleme kaydetmeye başladı”, diyor.

Yunanistan’da birim başına ücret maliyeti 2010 yılından bu yana %14 oranında geriledi. İrlanda ve Portekiz de rekabet gücünü arttırdı. Sadece İtalya az yol kat edebildi.

Bir zamanlar bir Avrupa varmış...


İtalya’nın sonu resesyon

Viyana İktisat Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Hanns Abele, İtalya’nın esnekliğe kavuşturulamamasının mevzuatla ilgili olduğunu ve istihdam piyasasındaki kısıtlayıcı yasal kurallar nedeniyle işletmelerin işgücü potansiyelini ihtiyaca uydurmakta zorlandığını belirtiyor.

İtalya’da işten çıkarılan herkes mahkemeye başvurabiliyor. Davayı kazandığı takdirde yeniden işe alınma mecburiyeti var. İşine devam etmediği takdirde çıkarıldığı şirketten 15 maaş tazminat alabiliyor. Sendikalar, istihdam piyasası reformlarına izin vermiyor. Ve borç stoku milli gelirinin %120’sine ulaşan İtalya da hızla resesyona sürükleniyor.

Genel talebin gerilediği dönemlerde borçları azaltmak zorlaşıyor. Hanns Abele, en azından ek borçlanmayı önleyecek ilk adımlarının atılması gerektiğine dikkat çekiyor.

İtalya gibi İspanya’da ek borçlanmayı önleneyemiyor. Euro Bölgesi’nin örnek öğrencisi Almanya bile 600 milyar Euro’luk vergi gelirlerine rağmen bütçesini ancak dengeleyebiliyor. Almanya, kefil olduğu borçları ödemek zorunda kaldığı takdirde kendini borç girdabından kurtaramayacak. Achim Wambach, ‘Euro Bölgesi borçlarını silmek zorunda kalabilir mi?’ sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Asıl endişe kaynağı da zaten bu. Borç krizi ile başa çıkılamayacağı için ortak para bölgesinin dağılacağını söyleyen uzmanlar var. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin mutlaka mali politikalara müdahale edebilmesi ya da milli bütçeleri denetleyebilmesi gerekiyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Danhong Zhang/A. Günaltay

Editör: Nihat Halıcı