1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa hukukunun bekçisi

8 Ocak 2013

Avrupa Adalet Divanı, Avrupa hukukunu ilgilendiren konularda son sözü söyleyen yargı organı. Avrupa kurumlarının ve üye ülkelerin Avrupa hukukuna uyup uymadıklarını denetliyor. Bu pek de kolay bir görev değil!

https://p.dw.com/p/175fT
Avrupa Adalet Divanı'nın merkezi Lüksemburg'daFotoğraf: picture-alliance/dpa

Avrupa Adalet Divanı'nda Avrupa Birliği üyesi 27 ülkeden birer yargıç kendi ekibi ile görev yapıyor. İçinde duruşma ve toplantı salonları ile büyük bir kütüphanenin bulunduğu Avrupa Adalet Divanı'nın merkezi Lüksemburg'da.

Mahkemenin temel görevleri

Ulusal mahkemeler, Avrupa hukukunu ilgilendiren konularda “ön karar usulü“ ile Avrupa Adalet Divanı'nda dava açabilir. Bu yöntemle açılan davalar, her yıl Lüksemburg'a giden ortalama 600 hukuki sorunun yarısını oluştuyor. Adalet Divanı'na en çok başvuran ülke ise Almanya. Divan’ın kurulduğu 1952 yılından bu yana Almanya'dan yaklaşık 6 bin 300 dava başvurusu yapıldı.

Yunan hukukçu Vassilios Skouris, 2003 yılından beri Avrupa Adalet Divanı'nın başkanlığını yürütüyor. Ulusal hukuk sistemleri ile Avrupa hukuku arasındaki ilişkilerin oldukça karmaşık olduğunu söyleyen Skouris, Avrupa Adalet Divanı'nın önemini şöyle anlatıyor:

“En önemli özelliği, önceliğin Avrupa hukukunda olmasıdır. Üye ülkelere doğrudan etki yapar, ülkelerin ulusal hukukunu oluşturur. Dolayısıyla üye ülkeler için, mevzuatlarını ortak hukukla uyumlaştırma mecburiyeti söz konusudur.”

Eleştiriler

Lüksemburg'daki mahkeme eleştiri de alıyor. Avrupa Adalet Divanı'nın ulusal hukuka müdahale ettiğinden sıklıkla şikâyet ediliyor. Yargıç ve diplomat olarak uzun yıllar uluslararası kuruluşlarda çeşitli görevler yapan Letonyalı hukukçu Egils Levits ise eleştirilerin büyütülmesini istemiyor. Levits, “Adalet Divanı bazıları tarafından aşırı aktif olmakla, bazıları tarafından ise başını kuma sokmakla itham ediliyorsa o zaman eleştirilerin dengeli olduğu söylenebilir”,diyor.

Levits sözlerini, “AB'nin yasama organı olan Avrupa Konseyi, yani 27 AB hükümetinin temsilcileri bu hukuku yaratmıştır“ şeklinde sürdürüyor. Avrupa hukukunun siyasi ve zor bir süreçten geçtiğini belirten Letonyalı hukukçu, bunun da siyasi sonuçları olduğunu belirtiyor. Levits, “Avrupa'daki yasal düzenlemeler, genellikle uzlaşmalardan meydana gelmiştir, tek bir siyasi güç tarafından dikte edilmemiştir. Bu yüzden de Avrupa'nın yasal düzenlemelerinde giderilmesi gereken belirsizlikler ve boşluklar doğdu. Bu belirsizliklerin ve boşlukların bertaraf edilmesi için de Avrupa Adalet Divanı'na geliniyor“ diyor.

Güven iyi, kontrol daha iyi

Avrupa Adalet Divanı, üye ülkelerin Avrupa hukukundan doğan yükümlülüklerini de denetler.

AB Komisyonu ya da başka bir üye ülkenin şikâyeti üzerine Avrupa antlaşmalarının ihlaline ilişkin açılan davalar, Avrupa Adalet Divanında en çok görülen ikinci dava türünü oluşturuyor. Mahkeme, davaya konu olan antlaşmanın ihlal edildiğini tespit ederse, ilgili ülkeyi para cezasına çarptırabiliyor. İspanya, İtalya ve Lüksemburg 2008 yılında en çok mahkûm edilen ülkeler olmuştu.

Avrupa Adalet Divanı, Avrupa kurumlarının Avrupa hukukuna uygun hareket edip etmediğini de kontrol ediyor.

Divan kararları

Sadece istisnai davalara ilişkin kararlar 27 yargıcın katılımıyla alınır. Bu tür bir dava Vassilios Skouris'in mahkeme başkanı olduğu 2003'den bu yana sadece bir kez görüldü. Davanın ayrıntılarından bahsetmek istemeyen Skouris, “Mecburiyet söz konusuydu. Eski bir Komisyon üyesi hakkında açılmış olan davaya bakmıştık“ diyerek Cresson olayına işaret ediyor. Adı yolsuzluğa karışan AB Komisyonu'nun bilim ve araştırmadan sorumlu eski üyesi Edith Cresson davada “suçlu“ bulunmuştu.

Davalara normal koşullarda 13 yargıçtan oluşan Büyük Daire ya da davanın niteliğine göre üç veya beş yargıçtan oluşan diğer daireler bakıyor. Ancak yargıçlar, kendi ülkelerini ilgilendiren davalara raportör olarak katılamaz.

Karar oy birliği ile alınabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ya da diğer ulusal mahkemelerde olduğu gibi oy çokluğu ile karar verilemiyor. Bu da Divan yargıçlarının karar verirken herkesin destek vereceği bir orta yol bulması gerektiği anlamına geliyor.

Savcılık sistemi

Avrupa Adalet Divanı'nda görevli sekiz savcı da toplanan veriler doğrultusunda görülen davalara ilişkin görüşünü sunar. Savcı mütalaasında, olayın hukuki boyutunu ayrıntılarıyla inceleyerek mahkemeye karar önerilerinde bulunur. Avrupa Adalet Divanında şimdiye dek alınan kararların yüzde 80'inde savcının görüşüne uyulmuştur.

Alman hukukçu Julian Kokott 2003 yılından beri Avrupa Adalet Divanında savcı olarak görev yapıyor. Çifte kontrolün ihmal edilmediğini belirten Kokott, “Bizler Lüksemburg'da 27 farklı hukuk sistemine etkisi olacak uzun menzilli kararlar alıyoruz ve başka hiçbir hukuk organının bunu yapmaya yetkisi yok“ diyerek Divan kararlarının önemini vurguluyor. Kokott, savcıların olayları en az iki kez ayrıntılı olarak incelediğini de sözlerine ekliyor.

Eskiden Avrupa Toplulukları Birinci Derece Mahkemesi olan bu yüksek yargı organı, 1988'de Avrupa Adalet Divanına dönüştü. Divan, daha çok marka ve rekabet hukukunu ilgilendiren ekonomik sorunlarla karşılaşıyor. Her Avrupa vatandaşı Avrupa kurumlarının kararlarına, Divan’a doğrudan başvuru yoluyla itiraz edebiliyor.

Daphne Grathwohl, Hülya Köylü Schenk
Editör: Ahmet Günaltay