1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Europa Frauen

Susanne Krause 12 Aralık 2008

Avrupa Konseyi, kadına yönelik şiddetle mücadele edebilmek için harekete geçti. Konsey kadına yönelik şiddete karşı mücadele yollarının incelendiği 66 sayfalık bir rapor yayımladı.

https://p.dw.com/p/GEmw
Dünya genelinde her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor
Dünya genelinde her üç kadından biri şiddete maruz kalıyorFotoğraf: dpa

Londra Metropolitan Üniversitesi'nde, "kadına yönelik şiddet" konusunda dersler veren Liz Kelly, Avrupa Konseyi için hazırladığı araştırmasında bir takım asgari standartların dikkat alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Kelly, "Şiddete maruz kalan bir kadının her şeyden önce yaşadıkları hakkında konuşmaya ve düşünmeye ihtiyacı var. Böylece kadın yaşadıklarının, şiddet olduğunu anlayabiliyor. Bundan sonra ise kadınların çoğu kendilerine uygulanan şiddeti görmezden gelme eğiliminde oluyor. Bu bilinçlendirme çalışması sırasında bir acil yardım merkezi, bir danışmanlık merkezi ve yardım grupları kurulması gerekiyor. Buna ek olarak şiddet gören kadına, kendini şiddetten korumanın yollarının gösterilmesi gerekiyor. Kadınlar şiddetin verdiği zararın telafi edilebilmesi için birbirinden farklı yöntemler var" diye konuşuyor.

Şiddete başvuranlarla mücadele

Liz Kelly, şiddet uygulayan kişilerle medeni hukuk ve ceza hukukunun sunduğu olanaklarla mücadele edilebileceğini söylüyor. Kelly, kadınların kendilerini şiddetten koruyabilmesi için çeşitli önerilerde bulunuyor: Örneğin bir kadın sığınma evine başvurmak ya da şiddet uygulayan partneri terk etmek gibi. Ancak bu öneriler sadece aile içi şiddetle mücadele yöntemi olarak dile geliyor. Kadın, evin dışında da şiddetin farklı boyutlarıyla karşı karşıya kalabiliyor.

Araştırmasında kadına yönelik şiddetin her türüyle mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Liz Kelly, kadınların cinsel istismara maruz kalmasının da mücadele kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Keyll, "Cinsel şiddete maruz kalan şiddet mağdurlarına, anlayışlı ve kendilerini rahat hissedebilecekleri bir ortamda tıbbi yardım sağlanmalı. Yani muayene bir kadın doktor tarafından yapılmalı. Ayrıca, soruşturmalar yapılırken özel hayatın dokunulmazlığına ve mağdurun onurunun incitilmemesine özen gösterilmesi de gerekiyor. Danışmanlık ve yardım hizmetlerinin kadınların maruz kaldığı her tür şiddetle mücadele edebilecek kadar geliştirilmesi gerekiyor" diye konuşuyor.

Kadınlara nasıl yardım edilebilir?

Danışma, koruma, hukuki ve insani destek... Liz Kelly'e göre bütün bunlar kadınları şiddetten korumak için gereksinim duyulan temel unsurlar. Kelly, asgari düzeydeki bu taleplerin dahi, Avrupa'da bir standarda dönüştürülemediğine dikkat çekiyor. Kelly, "Bugün karşı karşıya olduğumuz durum şöyle: Hukuki olarak önlemlerin alındığı ülkelerde bile, şiddet kurbanı olan kadınlar için yardım olanakları belli bölgelerle sınırlı kalıyor. Eğer bu tür bir olanağın bulunduğu bir şehirde yaşama şansına sahipseniz, yardım alabiliyorsunuz. Eğer başka bir yerde yaşıyorsanız, yardım olanaklarından faydalanamıyorsunuz. Tüm bu konular aslında insan hakları ile ilgili, bu da Avrupa Konseyi'nin çalışma alanına giriyor. Bu nedenle, biz araştırmamızla kadınların Avrupa'nın her yerinde yardım olanaklarına eşit erişim haklarının olması gerektiğini savunuyoruz" diyor.

Şiddete karşı başlatılan kampanyalar

Geçen 10 yıl içinde Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği, aile içi şiddete karşı kampanyalar başlattı. Bu sayede Avrupa'nın pek çok yerinde kadın sığınma evleri gibi kadınların başvurabilecekleri danışma merkezleri kuruldu. Uzmanlar, her 10 bin kişiden birine düşecek oranda bu tür kurumlara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Avrupa Konseyi'nin aile içi şiddete karşı hazırladığı raporu kaleme alan Liz Kelly, Almanya, Hollanda, İrlanda ve Avusturya’nın bu hedefe yaklaştığını söylüyor.

Norveç örneği

Norveç ise kırsal bölgelerde de şiddete maruz kalan kadınların başvurabileceği merkezler oluşturarak Avrupa’ya örnek oldu. Ancak bu konuda öncü ülkeler İngiltere ile İskoçya. Bu iki ülkedeki kadın merkezleri, yalnızca dayağa değil, şiddetin diğer biçimlerine de maruz kalan kadınlara danışmanlık ediyor. Namus adına uygulanan şiddet, evliliğe zorlanma, kadın sünneti de buna dahil... Avrupa Konseyi'nin insan haklarına ilişkin standartları belirlemeden sorumlu üyesi Jan Kleijssen bu tür bir girişimin bütün Avrupa'da uygulanması gerektiğini söylüyor. Kleijssen şöyle konuşuyor:

"Kadınların yüzde 45'i hayatları süresince fiziksel şiddete maruz kalıyor. 16 yaşın üstündeki kadınların yüzde 15'i ise partnerlerinden şiddet görüyor. Şiddetin maliyeti çok ağır. Araştırmalar İspanya ve İngiltere gibi ülkelerde kadına yönelik şiddetin milyarlarca Euro değerinde ekonomik zarara yol açtığını da ortaya koyuyor."

Avrupa dayak yiyen kadının hakları

Liz Kelly araştırmasında örnekler de veriyor. Örneğin Hollanda'da dayak gibi fiziksel şiddete maruz kalan kadınların yaşadıkları eyalette kendilerine kalacak yer tahsis edilmesini talep etmeye hakkı var. Lüksemburg'da ise devlet ve sivil toplum kuruluşları şiddet mağdurlarına yardım edebilmek için işbirliği içinde çalışıyor. Sırbistan'da ise kadın sığınma evleri için bazı kurallar getirildi. Buna göre, ilk olarak kadınlara güvenmek, ikincisi kadınlara suçlama yöneltmemek son olarak da şahsi sorumluluklarını güçlendirmek. Avrupa Konseyi'nin insan haklarına ilişkin standartları belirlemeden sorumlu üyesi Jan Kleijssen, Avrupa Konseyi'nin de bu ilkeleri temel aldığını belirtiyor. Kleijssen, "Bizim elimizde yasa çıkarma yetkisi yok. Ancak bağlayıcı niteliği olan bir sözleşme sayesinde, bu düzenlemelerin ulusal düzeyde yer almasına katkı sağlayabiliriz. Hukuki olarak bağlayıcı niteliği olan bir sözleşme maddelerinin ise ulusal düzenlemelerde de yer alması gerekiyor" diyor.