Sonunda baskı çok arttı. Enflasyon Euro bölgesini sürekli daha fazla etkisi altına aldı ve enflasyonun Avrupa Merkez Bankası kulelerindeki Avrupa para birimi koruyucularının yıl başından beri sürekli tekrarladığı gibi "geçici bir olgu" olmadığı belli oldu. Tam tersine, sürekli daha şiddetli zamlanan enerji ve gıda fiyatları endüstriyi ve tüketicileri sürekli daha fazla yük altına alan bir tehlikeye dönüştü. Hem ekonomi hem konjonktür için ama aynı zamanda da tüm toplum için...
Avrupa'nın her yerinde hükümetler buna karşı mücadele etmeye çalışıyor. Örneğin Alman hükümeti hanelere enerji desteği, benzin indirimi ve toplu taşımada 9 euroluk indirimli bilet uygulamalarına gitti. Ne var ki sürekli artan fiyatlara karşı gerçekten bir şey yapma konumunda olanlar Merkez Bankası'ndakiler. Çünkü bir tek onlar faize müdahale edebiliyorlar. Ve sadece faizler yükseltildiğinde fiyatların artmaması ümidi doğabiliyor. Yaygın ve geçerli olan öğreti bu, bir tek Ankara hariç, ama o da başka hikâye. Orada her şeye kadir Cumhurbaşkanı, yüksek faizin fiyatların artmasına neden olduğuna inanıyor.
Şimdi ortada Avrupa Merkez Bankası Konseyi'nin biraz tuhaf görünen bir kararı söz konusu. 11 yıl sonra tekrar faiz artırımına gidilecek. Ve başta Başkan Christine Lagarde olmak üzere Merkez Bankası yöneticileri, son haftalarda piyasaları faiz artırımına gidileceği yönünde hazırlamış olmalarına rağmen Perşembe günü bu fırsatı kullanmadılar ve faiz adımını 21 Temmuz'daki bir sonraki oturuma ertelediler. Bu, boşa geçen bir süre!
Bu zaman kaybı neden?
Zira tüketici beklentileri her hafta artan fiyatlara daha da sabitleniyor. Eski bir Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı'nın 1970'lerde dediği üzere "Enflasyonla flört etmeye başlayan onunla da evlenir." Bunun anlamı: Artan fiyatlar enflasyonu da teşvik eder. Zira er ya da geç sendikalar da daha yüksek ücret talep etmek zorunda kalacaktır ve bu da fiyatları bir kez daha artıracaktır. Ücret-fiyat sarmalı denen bu durumu tekrar kontrol altına almak da bir hayli meşakkatli ve acı verici bir biçimde mümkündür. O nedenle Avrupa Merkez Bankası'nın açıkladığı adım doğru ama muhtemelen çok geç atılmış ve küçük bir adım.
Elbette menkul kıymetler piyasası buna kurlarda düşüşle tepki verdi, açıklamanın kendisi bile bunun olmasına yetti. Ama kesin olan şu ki uyuşturucu bağımlısının elinden uyuşturucusu alındığında buna şiddetli tepki gösterir. Uyuşturucu bu durumda AMB'nin yıllardır yoğun bir biçimde piyasaları desteklemek ve arka kapıdan sürekli oraya taze para pompalamak için kullandığı her tür varlık satın alınması oluyor. Mannheim merkezli Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi (ZEW) araştırmacılarının hesaplamalarına göre Avrupa Merkez Bankası'nın bu maksatla kullandığı para yaklaşık 4 milyar 400 milyon euro.
Yeni yardım programları olmayacak
Euro koruyucularının ikilemi daima iki kötüden birini seçmek zorunda kalmak. Faizleri yükselterek fiyatların artmasını frenliyorlar ama aynı esnada pandemiden sonra açan narin ekonomik canlanma çiçeğini de fazla güçlü faiz artırımlarıyla ezme tehlikesi baş gösteriyor. Dahası yüksek faizler yüksek borç yükü altında olan, diyelim Yunanistan ve İtalya gibi ülkeler açısından da zorluk yaratıyor. Onlar bir tek sıfır faiz politikasıyla iyi geçinebiliyorlar zira yeni borçlanmalar ancak bu şekilde elverişli olabiliyor. Ayrıca yüksek borç yükü altındaki şirketlerin sayısı da az değil ve yakında devreye girecek faiz dalgası altında kalabilirler. Zira Christine Lagarde bugün hiç değilse şunu açıkladı: Temmuz ayındaki faiz artırımı sadece bir başlangıç olacak, muhtemelen bunu Eylül'de daha güçlü bir artırım takip edecek.
Bunun anlamı aynı zamanda şudur: Avrupa Birliği'nin bir zamanlar yürürlüğe soktuğu borçlanma kuralları, (ki bunlar şu anda olduğu gibi adeta sürekli ihlal edilmek ya da geçersiz kılınmak için varlar) bir an evvel yeniden hayata geçirilmek zorunda. Halihazırda dev konjonktür programlarına ihtiyaç duyulmuyor zira önce mevcut korona yardım paketlerinin önce yatırıma yönlendirilmesi gerekiyor. Zira bu devasa yardım paketleri de nihayetinde enflasyonu ciddi manada artırıcı etkenler.