1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Yargının bağımsız karar vermesi mucizevi olur"

5 Temmuz 2017

Figen Yüksekdağ’ı savunan avukatlardan Gülseren Yoleri, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamalarda, yargının bağımsız olmadığına dikkat çekerek, "Yüksekdağ’ın tutuklanmasına kadar tüm sürecin kurgulanmış olduğunu" söyledi.

https://p.dw.com/p/2fwCj
Türkei Politikerin Figen Yuksekdag in Ankara
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Altan

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 4 Temmuz'da Ankara 16'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada hakim karşısına çıktı.

Dokunulmazlıklar kalktıktan sonra milletvekilliği ve parti üyeliği düşürülen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı davadan tahliye kararı çıkmadı.

Yüksekdağ'ın tutukluluğunun devam etmesine karar veren mahkeme, duruşmaya 18 Eylül'de devam edileceğini belirtti. Yüksekdağ'ın avukatları arasında yer alan Gülseren Yoleri, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Yüksekdağ 242 gün sonra ilk kez hakim karşısına çıktı. Burada bir gecikmeden söz etmek mümkün mü?

Gülseren Yoleri: İddianame ancak hazırlandı aslında. Hazırlandıktan sonra da bir yetki karmaşası oldu. Bu soruşturma, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmasıydı. Sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yollandı. Tabii, biraz da oyalamak da istediler.

DW: Yüksekdağ’ı neden bin 200 avukatla savunma kararı aldınız?

Yoleri: Bu, eş başkanlar için düşünüldü. Yüksekdağ önemli bir siyasetçi. Tutuklu tüm vekil ya da belediye başkanlarının yaşadığı sıkıntılar benzer ancak bir siyasi yapıda öne çıkan insanların misyonu fazla. Savunma için 1200 avukat dedik, ki bu daha da artacak. Bu sayı, yaşanan mağduriyet karşısında bir duruş gösteriyor. Yüksekdağ’ın hukuksuz olarak vekilliğinin düşürülmesinden, tutuklanmasına kadar yaşananları düşünün, kurgulanmış bir silsile var ortada. Biz de; yaşanan hukuksuzlara karşı duruşun gösterilmesini istedik. Yüksekdağ’ın siyasette kadının temsili açısından da önemi var. Devlet, kendi bildiği yollarla itibarsızlaştırarak Yüksekdağ’ı siyasetin dışına itmeye çalışıyor. Buna karşı da bir duruş oldu. Zaten Yüksekdağ da savunmasında söyledi; “Benim vekilliğimi düşürecek olan siz değilsiniz, halktır”. Bu cümlenin yaşam bulduğunu söyleyebiliriz. Halk, bu siyasetin taraftarları Yüksekdağ’ın sözünü doğruladı.

DW: Duruşmada Yüksekdağ’a hangi suçlamalar yöneltildi? İstenilen ceza nedir?

Yoleri: Yüksekdağ 8 ayrı fezlekeden oluşan bir iddianameden yargılanıyor. Örgüt yöneticiliğinden tutun, örgüt propagandası yapmakla, suça teşvik etmekle, toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili yasaları ihlal etmekle suçlanıyor. Saçma sapan suçlamalar var. Demokratik Toplum Kongresi’nın yöneticisi olmakla suçlanıyor. Böyle bir ilişkisi yok ama olsa ne olur. DTK, geçmiş dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun görüş istediği bir oluşum, vekillerin ‘ihtiyacımız var’ dediği bir oluşum. Şimdi ne oldu da, yasa dışı bir örgüt muamelesi görüyor. Yüksekdağ da savunmasında bu konuyu irdeledi. Düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında da suçlar var, ortada suçlu olmadığı halde. Bu yüzden Yüksekdağ, “Bildiğimi, inandığımı söyledim. Olanı biteni görmeyeceksem, neden siyasetçiyim” dedi. Tam bir siyasetçi olarak kendini savundu. Yargılama da siyasi faaliyet oldu. Mahkemeyi itham etmiyoruz. İddianameyi okuyun, suç çıkartmaya çalışın, çıkartamıyorsunuz. İktidarı hiç paylaşmak istemeyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Toplam 83 yıl hapis isteniyor.

DW: Yüksekdağ DW’ye 2015’te verdiği açıklamaları nedeniyle de yargılanıyor. Duruşmada, o suçlama ile ilgili bir gelişme yaşandı mı?

Yoleri: Evet, o suçlama (örgüt propagandası) bu davada da yöneltildi ama bizim bir itirazımız oldu. 6 Haziran 2017’de DW yargılaması nedeniyle bir buçuk yıllık bir ceza aldı zaten. Teknik olarak aynı suçtan tekrar bir ceza olmaz. Mahkeme bu konuyu yeniden değerlendirecek.

DW: Davanın toplumda bir gerilim yarattığını düşünüyor musunuz?

Yoleri: Dava, toplumda değil hükümette büyük bir gerilim yarattı. Çünkü barış, özgürlük, kan akmasın denildikçe iktidar geriliyor. Bir dava için ilk kez bu kadar yaygın yasak kararları alındı. İnsanların Ankara’ya gelmesi engellendi. İstanbul’dan gelecekleri araçları bağlandı. Dava toplumu değil, iktidarı gerdi. Halkın davayı sahiplenmesinin önüne geçmek istediler. Kısmen başarılı oldular belki ama bütün zorluklara rağmen mahkeme salonunun hınca hınç dolmuş olması çok da başarılı olamadıklarını gösterdi.

DW: Davanın bundan sonraki seyri nasıl olacak?

Yoleri: Tutukluluğu devam ediyor ve duruşma 18 Eylül’e ertelendi. Davalar genelde çok uzamıyor, savunma hakkını bile sınırlayarak ceza veriyorlar. Davanın çok uzamasını beklemiyorum ama süreç uzar, çok fazla soruşturma var. Sürecin kısalığı, uzunluğu iktidarın bakışına, yaklaşımına bağlı olur. Bugünkü siyasi konjonktürde olumlu bir sonuç bekleyemeyiz. Bizim açımızdan yoğun tempo sürer. Son bir ayda Yüksekdağ hakkında 8 yeni soruşturma oldu, bunların hepsi; birden fazla dava demek. Sürekli yeni davalar açılabiliyor. Karar aşamasında da çok dosya var.

DW: Dava sürecini yargı bağımsızlığı açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yoleri: Yargı araçsallaştırılmış bir konumda. Kendi aldığı kararları uyguladığını düşünmüyoruz. Duruşmada 3 avukat sınırlaması olmasın diye öncesinde bir hafta görüşme yaptık. Kararlarını değiştiremedik bir türlü ama ısrar ettik, sonrasında geri adım atıldı. Yargı açısından da, hukukun işletildiği bir süreçten bahsetmiyoruz. Duruşmada öğrendik ki, duruşmayı izleyecek heyetlerin Adalet ve Dışişleri bakanlıklarından izin alması gerekiyormuş. Yargı, mahkemeye kimin katılıp, kimin katılmayacağına bile karar veremiyor. Bu dosyanın varlığı anayasaya aykırı. Bunu, duruşmadaki hakim, savcı da biliyor ama duruşmaya çıkıyor. Yargı bağımsız olmadığı için, bağımsız karar da mucizevi olur ancak.

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü / Ankara