Büyükada davasında karar duruşması
19 Şubat 2020Kamuoyunda Büyükada davası olarak bilinen, 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı dava bugün İstanbul Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor. Bugünkü duruşmada mahkeme heyetinin kararını vermesi bekleniyor.
Geçen Kasım ayında mütalaasını veren savcı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı ve eski Direktörü Taner Kılıç'ın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla, insan hakları savunucuları Nejat Taştan, Veli Acu, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran'ın da "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan yine 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep ediyor.
Savcı diğer hak savunucuları İlknur Üstün, Ali Gharavi, Peter Frank Steudtner, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbek içinse terör örgütlerine yardım yapıldığına dair delil olmadığı gerekçesiyle beraatlerini istiyor.
Hak savunucuları 5 Temmuz 2017'de İstanbul, Büyükada'daki bir otelde "İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği" konulu bir toplantı düzenlemek için bir araya gelmişti.
Polis, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, İsveç vatandaşı Ali Gharavi, Yurttaşlık Derneği'nden Özlem Dalkıran ile Nalan Erkem, Alman vatandaşı insan hakları eğitimcisi Peter Steudtner, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu ile Günal Kurşun, HAK İnisiyatifi'nden Şeyhmus Özbekli, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği'nden Nejat Taştan ve Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün'ün katıldığı toplantıya polis baskın düzenlemişti. Baskının ardından 10 hak savunucusu gözaltına alınmıştı.
Gözaltına alınan hak savunucuları emniyetteki sorgunun ardından adliyeye sevk edilmiş, sekizi hakkında tutuklama kararı verilmişti. 113 gün sonra, 25 Ekim 2017'de görülen ilk duruşmada tutuklu hak savunucularının tamamı serbest kalmıştı.
Mahkeme, telefonunda ByLock bulunduğu iddiasıyla Haziran 2017'de tutuklanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi'nden Taner Kılıç'ın dosyasını da Büyükada davasıyla birleştirmişti.
Hak savunucuları, yargılama süresince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ona yakın medyanın da hedefi oldu. Erdoğan, o günlerde yaptığı bir konuşmada Büyükada'daki toplantı "15 Temmuz'un devamı niteliğinde bir toplantıydı"ifadesini kullanmıştı. İktidara yakın medya da her fırsatta hak savunucularının ajan olduğu ve bir tür yeni Gezi protestosu planı yaptıklarını yazıyordu.
"Kılıç'ı, dosya anlam kazansın diye dahil ettiler"
DW Türkçe'ye konuşan Taner Kılıç'ın avukatı Murat Dinçer, o süreci şu sözlerle özetliyor: "Dosya hukuki olarak çok donanımlı ve güçlü olmasa da siyaset ve medyanın etkisiyle her şey aleyhte gelişiyordu."
Dinçer'e göre Kılıç ve Büyükada davası sanıklarının dosyası, zayıf olan dosyaya anlam kazandırmak için birleştirildi. Ancak deneyimli avukata göre bu gerçekleşmedi zira Kılıç için alınan uzman raporuna göre telefona ByLock yüklenmemişti. Bunun üzerine Kılıç, 15 Ağustos 2018'de tahliye edildi.
Kılıç'ın avukatı Dinçer'e göre iddia makamının yönelttiği suçlamaların tamam çürütülmüş durumda.
Pek çok ülkede hak mücadelesi yürüten Af Örgütü'nün Kampanya Direktörü Milena Buyum, ilginç bir detaya dikkati çekiyor ve dünyanın hiçbir yerinde örgütün iki yöneticisinin birden tutuklanmadığını söylüyor. Buyum sözlerine şöyle devam ediyor: "Bu kadar bariz, şoke edici, akıl almayan, hukuka aykırı uygulamaların başka ülkelerde benzeri var mı bilemiyorum." Buyum ayrıca, Türkiye'deki baskının sivil toplumun üzerindeki etkisinin çok büyük olduğu görüşünde.
Buyum, bugünkü duruşmada adaletin yerini bulmasının bir zorunluluk olduğunu ve tüm arkadaşlarının beraat alması gerektiğini de söylüyor.
"İki yıldır neden yargılandığımız sorusuna yanıt bulamadık"
Toplantıya yapılan baskının ardından tutuklanan ve 113 gün özgürlüğünden mahrum kalan hak savunucusu Özlem Dalkıran da DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Kendisi ve diğer 10 hak savunucusunun da iki yıldır neden yargılandıkları sorusuna yanıt bulamadığını söyleyen Dalkıran, iddianamenin bir fantezi dünyasından ibaret olduğunu düşünüyor.
Demokrasi temelleri sahip olmayan ülkelerde insan hakları mücadelesi verenlerin tehditten suikaste kadar pek çok riskle yüz yüze olduğuna dikkati çeken Dalkıran, "Bunu bilmek bizi direngen kılıyor. İçeride de olsan bildiğin hayatı yaşamaya devam ediyor, hak mücadelesini sürdürmenin yolunu buluyorsun zaten"diye konuşuyor.
"Deliller görmezden gelindi"
Toplantıda önce gözaltına alınıp ardından tutuklanan ve 113 gün cezaevinde tutulan Almanya vatandaşı hak savunucusu Peter Steudtner, kanıtların savcılık tarafından oluşturulduğunu ve masumiyetlerini gösteren delillerin görmezden gelindiğini söylüyor.
Steudtner, neden masum olduklarınıysa toplantının içeriğine dair detay vererek anlatıyor: "Stres ve travmanın yanısıra veri güvenliği ile ilgili bir toplantıydı. Amacımız, hak ihlaline uğramış insanlara yardım eden savunucuların zorluklarla başa çıkabilmesini desteklemekti."
Alman hak savunucusu, dünkü Gezi davasında hakkında beraat kararı verilen iş insanı Osman Kavala hakkındaki gözaltı kararını da sert bir şekilde eleştiriyor. "Çok öfkeli ve üzgünüm" diyen Steudtner, Kavala'nın ailesi ve dostlarıyla dayanışma içerisinde olduğunu, iş insanının bir an önce serbest kalması gerektiğini söylüyor.
Tunca Öğreten / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe