'Barış için siyasi uzlaşmaya ihtiyaç var'
13 Ekim 2015DW Türkçe: Sayın Dürkop, çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği patlamayı Türkiye’nin barışı ve içgüvenliği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca bu tür terör olayların seçimin ertelenmesine neden olabileceği iddia ediliyor. Siz böyle bir eğilim gözlemliyor musunuz?
Dürkop: Şimdiye kadar terör ülkede daha çok soyut bir tehdit olarak algılanırken bu feci olayın ardından terörün meydana getirebileceği yıkımın boyutları da görüldü. Üstelik bu eylem Türkiye’nin kalbi olarak nitelendirebileceğimiz başkent Ankara’da meydana geldi. Bunun sembolik bir anlam taşıdığı kanaatindeyim. Ancak bu olayın seçimlerin ertelenmesine neden olabileceği yönündeki spekülasyonlar için bence biraz erken. Hatta bu görüşün tersine, pek çok uzmanın da savunduğu gibi bir ertelemenin neredeyse imkansız olduğunu ve böylesi bir adımın Türkiye’nin yönetme kabiliyetini tamamen ortadan kaldıracağını düşünüyorum.
DW Türkçe: Saldırı sonrasında, Almanya ve Türkiye arasında sığınmacı krizine dönük işbirliği de tartışılmaya açıldı. Bazı Alman siyasetçiler ‘Türkiye’nin güvenli ülke olmadığını’ savunuyorlar. Almanya Başbakanı Merkel'in Türkiye ziyaretinin de ana gündem maddesini sığınmacılar oluşturacak.Bu konuda neler söylersiniz?
Dürkop: Türkiye'deki üç günlük yas nedeniyle Türkiye ve AB arasındaki sığınmacı krizi görüşmeleri ertelendi, bu anlaşılabilir bir durum. Türkiye ile AB arasında mülteci sorununa ilişkin görüşmelere ileri bir tarihte mutlaka devam edilecektir. Zaten konu AB'nin çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı. AB Türkiye'nin işbirliği olmadan, mülteciler sorununun çözümünde somut adımların atılamayacağının farkında. Zaten Başbakan Merkel’in Pazar günü yapacağı Türkiye ziyareti de söz konusu görüşmelerin devamına yönelik. Türkiye’nin sığınmacılar için güvenli ülke olup olmadığı sorusuna gelince bunun anlaşılması için ‘güvenli ülke' tanımına bakmak lazım. Güvenli ülke siyasi takibatın, işkence ya da insanlık dışı cezalandırmanın olmadığı ülke olarak tanımlanıyor. Türkiye'nin güvenli ülke sayılması gerekir ama Türkiye bu kategoride değil. Türkiye'nin bu kategoriye dahil edilmesi, Avrupa’nın çıkarlarıyla da örtüşüyor. Çünkü aksi takdirde daha çok sayıda sığınmacı Türkiye’den Avrupa’ya gelecektir.
DW Türkçe: Patlamanın failleri tespit edildi, fakat siyasetçiler hala birbirlerini suçluyorlar. Bu politik atmosferi nasıl değerlendiriyorsunuz? Barış yeniden nasıl sağlanacak?
Dürkop: Ülkede barışın sağlanabilmesi için uzlaşmacı siyasetçilere ihtiyaç var. Bunun şu an için görmek pek mümkün değil. Zira Türkiye sürekli bir seçim yarışında; yirmi ay içinde dört seçim. Bu durum gittikçe keskinleşen cepheler yarattı. Dolayısıyla kutuplaşmanın yaşandığı bu dönemde bugünden yarına, ülkede bir uzlaşı ikliminin oluşması, politikacıların yapıcı bir şekilde işbirliğine gitmesi pek olası görünmüyor. Öncelikle 1 Kasım seçimlerini beklemek ve buradan çıkacak sonucu görmek lazım. Ancak ondan sonra Türkiye’nin nereye gittiği konusunda daha net bir fikir yürütebiliriz.
DW Türkçe: Patlamanın soruşturulmasına ilişkin gizlilik kararı alındı. Bu çerçevede Türkiye’de basın özgürlüğü konusundaki görüşleriniz nedir?
Dürkop: Evet, medyaya yönelik bir baskı var. Ayrıca medyada da kutuplaşma gözlemleniyor. Bir tarafta hükümete yakın, onun istediği doğrultuda haber yapan bir medya var. Diğer tarafta aynı şekilde tamamen kendi gündemlerini takip eden bir başka medya var. Yani medyada da belirgin bir kutuplaşmanın olduğunu gözlemliyoruz.
DW Türkçe: Peki, Türkiye iddia edildiği gibi Suriye ve Irak benzeri bir iç savaş potansiyeli taşıyor mu?
Dürkop: Bence Türkiye, Suriye ve Irak ile karşılaştırılamaz. Bu ülkeler ve Türkiye arasındaki yegane kıstas, Türkiye'nin söz konusu coğrafyada bir istikar bölgesi olduğudur. Bu bağlamda Türkiye’de benzer gelişmelerin olacağını sanmıyorum.
© Deutsche Welle Türkçe
Özlem Coşkun / Berlin