Teşekkürler, Ankara!
15 Aralık 2015İki yıllık bir aradan sonra diyalog yeniden başlatıldı: Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakerelerine devam ediliyor. Tartışma yaratmayacak bir fasıl açıldı. 17'inci başlık altında ekonomi ve para politikaları konuşulacak. Türkiye, Avrupa Birliği yönünde yola koyulan mülteci sayısını azaltması karşılığında üyelik müzakerelerine kaldığı yerden devam edilmesini şart koşmuştu. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek Brüksel'de yaptığı açıklamada 17'inci faslın sorun doğurmayacağını ve kendisi için Türkiye'nin Avrupa tarafından ortak olarak tanınmasının sembolik önem taşıdığını söyledi.
Fikir özgürlüğü endişesi
Yeni fasılların açılması, 28 AB üyesi ülkenin de katıldığı resmi bir prosedürü gerektiriyor. Hükümetler arası konferansa birçok ülke dışişleri bakanının yerine müsteşar ya da elçi gönderdi. Buluşmanın fazla parlatılmaması isteniyordu. Çünkü AB Komisyonu üye adaylarıyla ilgili son izleme raporunda, Türkiye'deki gelişmeleri oldukça ağır bir dille eleştirmişti.
Brüksel öncelikle Türkiye'deki fikir ve medya özgürlüğü ile yargının bağımsızlığı gibi konularda derin endişe taşıyor. Komisyonun 10 Kasım tarihli Türkiye izleme raporunda, ‘gazeteci, yazar ve sosyal medya kullanıcılarına çok sayıda dava açılmasının, gazetecilerle medya kuruluşlarına baskı yapılmasının ve resmi makamların sair uygulamalarının endişe verici olduğuna dikkat çekilmiş, yeni internet yasasının Avrupa standartlarının gerisinde kaldığı' dile getirilmişti.
Pragmatizm
“Normal şartlar altında olunsa, yani Türkiye üzerinden bu kadar mülteci Avrupa'ya ayak basmaya çalışmasa üyelik görüşmeleri yeniden başlatılmazdı.” Bunu, adının açıklanmasını istemeyen Brüksel'deki diplomatlar söylüyor. Komşuluk ilişkilerinden sorumlu Komisyon üyesi Johannes Hahn açık konuştu ve “komşuluk ilişkilerinde pragmacı olunabileceğini ve görüşmelere başlanmasında Türkiye kadar AB'nin de çıkarı olduğunu”, söyledi. Türkiye'ye fasıllar dışında vize kolaylığı, yılda iki kez AB – Türkiye zirvesi düzenlenmesi ve mültecilere yardım amacıyla üç milyar Euro'luk yardım vaat edildi. Mali desteğin nasıl finanse edileceği ise henüz kestirilemiyor.
Kıbrıs ihtilafı ayak bağı
AB üyesi Kıbrıs mülteciler için Türkiye'ye yapılacak mali yardıma katılmayı ret ediyor. Çözüm bekleyen Kıbrıs ihtilafı Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerde önemli rol oynuyor. Türkiye 1974 yılında devletler hukukuna aykırı olarak adanın kuzeyini işgal etmiş, Kıbrıs'ın üyeliğinden önce adanın birleşmesi için başlatılan girişim de Kıbrıs Rumları tarafından veto edilmişti.
Türkiye ile Kıbrıs arasındaki gerginliğin giderilebilmesi için hazırlanan Ankara protokolü Kıbrıs bandıralı gemilerin Türk limanlarına yanaşabilmesini, Kıbrıs yolcu uçaklarının da Türk hava alanlarına konabilmesini öngörmekteydi. Türkiye protokolü uygulamaya koymadı. 2005 yılının ekim ayından bu yana üyelik müzakerelerindeki fasılların yarısı açıldı ama başlıklardan hiçbiri hukuki bakımdan bağlayıcı bir şekilde neticelendirilmedi. Fasılların kapatılabilmesi için Türkiye ile Kıbrıs'ın anlaşmaları bekleniyor.
Üyelik garantisi yok
Komisyon üyesi Hahn üyelik müzakerelerinin ‘ucu açık' sürdürüldüğünü bir kez daha hatırlattı. 2005 yılında icat edilen bu formül, ‘Türkiye'nin ileriki bir tarihte tam üye yapılması hedefleniyor ama bunun böyle olacağı şimdiden taahhüt edilemez', anlamına geliyor.
Tam üyelik pazarlığı uzun aralıklarla on yıldır devam ediyor. İlk planlara göre görüşmelerin çoktan tamamlanmış olması gerekirdi. Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz içinde bulunulan kriz ortamında siyasi inceliklerin bir yana bırakılmasını ve vaatlerini yerine getirmesi şartıyla Türkiye'ye ‘siyasi bedel' ödenmesini istiyor.
Kurz, “Konu, mültecilerin durdurulması ve Avrupa'ya gelmemeleri için Türkiye'nin bize yardımcı olmasıdır. Burada dürüst olmak gerekir.” 2016 ilkbaharında Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinde yeni fasıllarının açılması öngörülüyor. AB Komisyonu görüşmelerin ön hazırlıklarına başladı. Birlik üyelerinden ise henüz resmi onay gelmedi.
© Deutsche Welle Türkçe
Bernd Riegert