‘Cihat Nesli’ Avrupa’yı tehdit ediyor
9 Eylül 2015Ortadoğu yaşanan gelişmeler, sadece bölgeyi değil tüm dünyayı etkiliyor. Özellikle Avrupa bu etkileri demografik, ekonomik ve sosyolojik olarak yaşıyor. Bunların arasında bölgeye savaşmak için giden gençler, Avrupa’nın en önemli sorunlarından birini teşkil ediyor. Avusturyalı siyaset bilimi uzmanı ve yazar Petra Ramsauer de kaleme aldığı ‘Cihat Nesli’ adlı son kitabında konuyu ele alıyor. DW’den Özlem Coşkun, kitap çerçevesinde Ramsauer ile aşırı İslamcı örgütlerin Avrupa’daki yapılanmasını, Ortadoğu'yu ve gençler üzerindeki etkilerini konuştu.
DW: Sayın Ramsauer, kitabınıza adını veren ‘Cihat Nesli'nin ayırt edici özellikleri nedir?
Ramsauer:"Benim izlenimlerime göre, öncelikle Suriye gitmeye ve savaşma hazır bir çekirdek kadro mevcut. Bunların arasında genç kadınlar da bulunuyor. Beraberinde azımsanmayacak sayıda bu kadrolara sempati duyan bir kesim var. Bu kesim, cihatçıların bazı eylemlerini eleştirmekle birlikte onların kararlı, Müslümanları güçlü gösteren, Batı’ya kafa tutan çıkışlarını destekliyor. Bir de böylesi cihatçı yapılar, gençlerin bildik muhalif yanlarını ve başkaldırı eğilimlerini ortaya çıkaracak platformlar sunuyorlar. Tıpkı aşırı sağcı oluşumlara dâhil olan gençlerde olduğu gibi."
DW: Peki, bu gençler arasında Türk gençlerinin sayısı nedir?
Ramsauer: "Bu merak uyandıran bir soru, zira sadece benim araştırmalarımda değil, güvenlik kurumları da söz konusu gençlerin özgeçmişleri ile ilgili kısıtlı bilgiye sahip. Daha çok rakamsal verilerle hareket ediliyor. Mesela Almanya’dan giden gençlerin sayısının yaklaşık 800 olduğunu biliyoruz. Genelde Müslüman topluluklardan hareketle Avrupa ülkelerinden gidecek gençler hakkında fikir yürütülüyor. Belçika’da Faslılar ya da Almanya’da Türkler gibi. Ancak biliyoruz ki oransal olarak Türkler fazla iken Avusturya'dan ya da Almanya'dan giden gençlerin büyük çoğunluğunu Tunus kökenliler oluşturuyor. O yüzden ben bunu, giden gençlerin kökeninden bağımsız bireysel tercihlere bağlı bir radikalleşme olarak adlandırıyorum."
DW: IŞİD üyelerinin zaman zaman Türkiye’de lojistik destek aldığı iddia edilmişti. Yaptığınız görüşmelerde buna dair bir bilgi aldınız mı?
Ramsauer:" Evet, Suriye’ye giden sonra tekrar geri dönen üç genç ile konuşmuştum, anlattıkları bu iddiaları doğrular nitelikteydi. Gençler, Türkiye-Suriye sınırından kolaylıkla geçiş yaptıklarını ve Türkiye’nin hemen hemen her şehrinde güvenli ev ya da otel bulabildiklerini söylemişlerdi. Türkiye için ‘cihatçıların otobanı’ ifadesi kullanılıyordu. Ancak bugün, bunun geçerli olmadığına dair duyumlar alıyoruz. Ağustostan bu yana sınırdan geçişler neredeyse imkânsız hale gelmiş, bazı militanların Türkiye’nin sınır kentlerinde haftalardır bekledikleri bilgisi geliyor. Türkiye seçimlerden sonra güvenlik önlemlerini ciddi bir biçimde arttırdı. Zira IŞİD artık,Türkiye'de de saldırılar düzenliyor. Böylesi örgütlerle yapılacak bir işbirliği bumerang etkisi yarattığını görüyoruz. Bunu Suudi Arabistan ve Tunus anladı, ama en ağır şekilde galiba Türkiye anladı."
DW: IŞİD gibi aşırı İslamcı örgütler gençleri nasıl etkiliyor? Bu örgütlerin Avrupa’daki yapılanmaları nasıl?
Ramsauer: "Mesela bir arkadaş çevresi içinde bir spor kulübünde, bir cami cemaatinde yer alan ve güçlü bir imaj çizen bir kişi, çevresindeki gençleri cihatçı bir yapı içine çekebiliyor. En azından ilk başlarda bu böyleydi. Suriye’ye gitmek üzere örgütlenenlerin yanı sıra onlara yardım eden onların tanıtımını yapan İslami oluşumlar vardı. Ancak bugün görüyoruz ki söz konusu İslami oluşumlar cihatçı örgütlerle aralarına mesafe koyuyorlar. Suriye çevresindeki ülkeler İslamcı örgütlere karşı daha sert önlemler almaya başladı. Avrupa'daki güvenlik önlemleri arttı. Çember daralınca cihatçı örgütler de propagandalarını tamamen internete yönelttiler. Özellikle sosyal medya ve tartışma platformlarında gençlerle iletişime geçmeyi tercih ediyorlar. Ve son yayınladıkları videolarda gençleri Ortadoğu’ya gitmek yerine bulundukları ülkelerde cihat yapmaya çağırıyorlar."
DW: İslamcı örgütler hangi söylem ya da argümanlar üzerinden gençlere ulaşıyorlar?
Ramsauer: "Aslında örgütlerin söylemleri bireylerin özgeçmişlerinde yer alan kayıplardan ya da başarısızlıklardan besleniyor. Özellikle 11 Eylül sonrası Müslümanların Batı toplumlarında karşılaştıkları dışlanmalar ve Müslüman kimliğiyle ilişkilendirilerek bireyin iş ya da eğitim hayatında yaşadığı zorluklar bu söylemlerin etkisini arttırdı. ’Müslümanlara karşı topyekûn bir savaş sürdürülüyor, Müslümanlar tek başına, Müslümanların hayatları Avrupalılar kadar değerli değil ’sözleri ile bireysel kayıplarla Ortadoğu’daki kayıplar arasında bir bağ kuruldu. Suriye’deki savaş da bunun önemli bir parçası. O nedenle Suriye’den gelen mültecilerle Avrupa’nın tarihi bir sınav verdiğini düşünüyorum. Özellikle Almanya mültecilere kucak açarak, söz konusu örgütlerin ana argümanını sarsmış oldu."
DW: Avrupa’dan İslamcı örgütlere katılan gençler arasında bir diğer önemli ayrıntı da, aralarında çok sayıda kadının bulunması. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ramsauer: "Kesin olan bir şey var ki IŞİD gibi örgütlere katılan her altı Avrupalı kadından biri din değiştirmiş. Yani bu örgütlere giden Avrupalı kadınlar, erkeklere oranla hem daha genç hem de sonradan İslamiyet’e geçmiş kişiler. Söz konusu kadınların cihatçılara âşık olarak bu yola girdiklerine dair genel bir kanı var. Belki bu kısmen doğru olabilir, ancak yaptığım görüşmelerde Avrupalı kadınları cihada yönelten ağırlıklı motivasyonun bağ kurma ya da bir şeylere ait olma hissi olduğunu gördüm. Zaten IŞİD’in üyelerine en güçlü sunduğu şeyde bu his yani ‘sen bizim için en iyi ve en doğru olansın, bizim için kıymetlisin’ yaklaşımı."
DW: Sayın Ramsauer bu gençlerin yeniden topluma kazandırılması için neler yapılabilir?
Ramsauer:"Danimarka’da yapılan proje örnek alınabilir. Proje ülkedeki tüm camileri çalışmalarına dahil ederek, geri dönen gençlerin yeniden öğrenim görmesini ya da iş hayatına entegre edilmesini sağladı. Böylece onlara bir perspektif sundu. Proje başladığından bu yana Danimarka’dan hiçbir gencin cihat için Ortadoğu’ya gitmediğini biliyoruz. Aynı şeyi Almanya ve Avusturya da yapmalıdır. Gençlere perspektif sunarak, onlara değerli olduklarını göstermelidir. O zaman bu tür örgütlerin nefret söylemleri de iyi örnekler karşısında etkisini yitirecektir."
©Deutsche Welle Türkçe
Özlem Coşkun / Berlin