Demokrasiye giden yol uzun
21 Mayıs 2011Bin Ali’nin ülkeyi terk etmesinin ardından dört ay geçerken çoğu Tunuslu kendini hayal kırıklığına uğramış hissediyor. Devrimin parmaklarının arasından kayıp gitmesinden ve eski güçlerin tekrar yönetimi ele geçirmesinden endişe ediyorlar. İlk bakışta Tunus’ta çok şey yapılmış gibi görünüyor. Bin Ali’nin Anayasal Demokrat Birlik Partisi (RCD) ve gizli polis servisi resmî olarak dağıldı. Basın özgür biçimde haberlerini yapıyor, düşünce özgürlüğü günlük hayatın bir parçası oldu. Yaklaşık 60 yeni siyasî parti kuruldu. Ancak eski kadroların hâlâ gizlice yönetimde yer alıp almadıklarını kimse bilmiyor.
La Presse Tunisie adlı gazetenin şef editörü Fouzia Mezzi, durumun net olmadığını ve basının da bunda payı bulunduğunu söylüyor: “Bir bilgi karmaşası söz konusu. Olaylar soruşturulmuyor, ne olduğu incelenmeden anlatılıyor ve yayılıyor. Profesyonellik eksik. Her şey hükümetin neredeyse hiç bilgi vermemesi nedeniyle daha da kötüleşiyor. Dolayısıyla oluşan korku havasının şiddet ve tahribata dönüşerek patlayacağı endişesi hâkim.”
Halk gelecekten endişeli
Tunus zaman içinde turistler tarafından ziyaret edilmeye başlansa da özellikle başkentte tekrar gösteriler yapılmaya başlandı. Mayıs ayının başında polis göstericilere karşı göz yaşartıcı gaz kullanırken, şubat ayından bu yana ilk kez sokağa çıkma yasağı getirildi. Şiddet yanlısı gençler kentte huzursuzluk yaratıp mağazaları yağmaladılar. Siyasi gözlemciler, 'kaos çıkarsa halk da yakında iktidarda güçlü birini görmek ister' düşüncesinden yola çıkarak, eski sistem yandaşlarının bu gençlerin eline birkaç kuruş sıkıştırdığını düşünüyor.
Tunuslular gelecekten endişeli. Bunun için nedenleri de var. Yılın ilk üç ayında ihracat yüzde 26 oranında azaldı, yabancı yatırımlar durdu. Özellikle turizm branşında, binlerce kişi işini kaybetme riskiyle karşı karşıya. Alman Friedrich-Ebert Vakfı’nın Tunus şubesi temsilcisi Ralf Melzer, “Bu senaryoları düşününce, insan dehşete kapılıyor. Şu açık: İnsanların işi yoksa, geçimlerini nasıl sağlayacaklarını bilmiyorlarsa, bu kişilerin doğal olarak demokratikleşme süreci için kazanılmaları da zordur" diyor.
Bu karmaşadan özellikle Bin Ali döneminde yasaklanan İslamcılar kazançlı çıkıyor. Tunus’un siyasi görünümü bölünmüş durumda olduğu için insanlar şaşkın. Ama İslamcı parti bir bütünlük sergiliyor. Hatta bazıları İslamcıların gelecek seçimlerden galip çıkacağına inanıyor.
Mısır'da geçmişe mi dönülüyor?
İnsanların şaşkınlık ve öfke içinde olduğu tek Arap ülkesi Tunus değil. Mısır’da da Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek devrilmiş olsa da hâlâ pek çok şey değişmedi. Devrimcilerin düşünce özgürlüğü, insan haklarına saygı, yolsuzlukla mücadele ve azınlıklara karşı ayrımcılığın sona erdirilmesi gibi hedefleri hâlâ gerçekleşmedi. Tam aksine ülkede her şey eskisiymiş gibi izlenimi veriyor. Örneğin genç bir blog yazarı kısa bir süre önce askerî yönetimi eleştirdiği için hapse atıldı. Müslümanlar ve Kopti Hrıstiyanlar arasında kanlı çatışmalar yaşandı. Polis hâlâ, rüşvet ödemek istemeyen vatandaşlara zorluk çıkarıyor…
Özellikle de genç aktivistler, ülkedeki yapılanmanın bu kadar yavaş ilerlemesinden dolayı hayal kırıklığı içerisinde. 'Alashanek ya Balady' adlı sivil toplum örgütünden Rama Maheri, “Çoğu insan umudunu kaybetti, özellikle de gençler“ şeklinde konuşuyor. Mübarek’in devrilmesine büyük oranda katkıda bulunan 6 Nisan Hareketi adlı gençlik örgütünün üyeleri, bu günlerde, ulaşmak istedikleri yolun muhtemelen tahmin ettiklerinden daha uzun ve pürüzlü olduğunu belirtiyor. Örgütün kırsal alanda yaptığı anket sonuçlarına göre halkın yüzde 40'ı meclisin iki kanadı bulunduğunu ya da son referandumda neyin halk oyuna sunulduğunu bilmiyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Marc Dugge / Çeviri: Başak Sezen
Editör: Beklan Kulaksızoğlu