DİTİB Diyanet nedeniyle Almanya'da eleştirilerin odağında
1 Mayıs 2020Almanya’nın Hessen eyaleti, Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği (DİTİB) ile İslam din dersi konusundaki işbirliğini bitireceğini açıkladı. Almanya’da eğitim eyalet hükümetlerinin yetkisinde olduğundan karar şimdilik Hessen ile sınırlı, ancak başka eyaletlere de yansıması bekleniyor.
Zira son yıllarda DİTİB'e, yapısına ve faaliyetlerine yönelik eleştiriler var. Hessen dışında başka eyaletlerde de sadece din dersi konusunda değil genel olarak DİTİB ile ortaklıklar gözden geçiriliyor.
Almanya'da 900'den fazla camisi ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ankara’dan gönderilen binden fazla imam ve din görevlisi bulunan DİTİB, Avrupa’daki en büyük Müslüman çatı kuruluşu. İmamlar Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanları olup, maaşları Ankara'dan ödeniyor.
Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri de geleneksel olarak DİTİB'in genel başkanlığına seçiliyor. Ayrıca yönetiminde de din ateşeleri görev yapıyor. Bu durum, DİTİB'in bağımsız olmadığı yönünde eleştirilere yol açıyor.
Hükümet, özellikle de eyalet hükümetleri İslam din dersi, hastane ve cezaevlerindeki manevi danışmanlık, dil ve uyum kursları ve diğer pek çok alanda işbirliği yapıyorlar. Özellikle imamların Almanya'daki Türkiye kökenli muhalifler hakkında rapor tuttuğunun ortaya çıkmasından bu yana DİTİB’in doğrudan Ankara’dan yönlendirildiğine dair eleştiriler dillendirililiyor.
Söz konusu eleştirilere ve bazı ortaklıkların dondurulması kararına rağmen işbirliği ise hiçbir zaman koparılmadı. Hessen eyaletinin din dersi konusunda işbirliğini tamamen bitireceğini açıklaması bu nedenle özel önem arzediyor.
Eleştirilerin merkezinde Diyanet var
Hessen eyaleti, 2012 yılında DİTİB ile işbirliğine başlarken belli kriterler koyarak, DİTİB ile çağdaş bir İslam din dersi verilmesini hedeflediğini açıklamıştı. Türkiye’deki siyasi gelişmeler ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın üstlendiği role yönelik değişiklikler üzerine eyalet 2017 ve 2019 yıllarında DİTİB hakkında iki kez bilirkişi raporları hazırlattı.
Hessen’de DİTİB ile işbirliğini sonlandırmaya götüren son bilirkişi raporları özellikle DİTİB’in bağımsızlığı konusunda kuruluşa kötü bir karne veriyor. Söz konusu raporlar, İslam Bilimci Prof. Mathias Rohe, Anayasa Hukukçusu Prof. Josef Isensee ve Türkiye uzmanı Dr. Günter Seufert tarafından hazırlandı. Hessen Eyaleti Eğitim Bakanı Alexander Lorz da, bilirkişilerin, Türk hükümetinin DİTİB’e gerekli bağımsızlığı verme ihtimalini çok düşük gördüğünü rapor etmeleri üzerine DİTİB ile işbirliğinin kesildiğini kaydetti.
Bilirkişi raporlarında asıl eleştiri oklarının ise DİTİB üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı, onun bağlı olduğu Türkiye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan`a yöneltildiği dikkat çekiyor. Raporlarda Türkiye’de son yıllarda kaydedilen siyasi ve toplumsal gelişmeler, demokrasi, insan hakları ve yargı bağımsızlığı alanlarındaki değişiklikler, cumhurbaşkanlığı sisteminin sonuçları, özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın rolü öne çıkıyor. Birinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4 Ekim 2018’de yaptığı bir konuşmada Diyanet’i ülkenin çehresini değiştirecek 140 bin kişilik bir orduya benzettiği, yurt dışında da Osmanlı'dan devraldığı üzere İslamı güçlendirmeye yönelik bir görevi olduğunu vurguladığı belirtiliyor.
Karar Ankara’nın ve Erdoğan’ın din siyasetine yönelik eleştiri
Antropolog Ayşe Çavdar, Hessen eyaletinin DİTİB ile işbirliğini bitirmeye ilişkin kararını Diyanet’in Türkiye’de gördüğü işlevi eleştirerek vermesi olarak yorumluyor ve bunun doğrudan doğruya Ankara’nın ve Erdoğan’ın din siyasetine yönelik bir eleştiri olduğu tezini savunuyor.
Diyanet kurulduğundan bu yana sürekli değiştiğini vurgulayan Çavdar, "Ancak Diyanet AKP’nin son on yılında, bu partinin ve Erdoğan’ın ulusal ve uluslararası siyasetinin aracı, taşıyıcı kurumlarından biri haline geldi. Artık çocukların eğitiminden, aile düzeninin korunmasına veya hastanelerde manevi destek hizmeti vermeye kadar hayatın her alanında etkin bir Diyanet var karşımızda" diyor.
Yine Çavdar’a göre Hessen kararı aslında, Türkiye Cumhuriyeti’nin değişen anayasasıyla Cumhurbaşkanı’na, bugün Erdoğan’a bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığının öğrettiği İslam’ın Almanya'daki okullarda Müslüman göçmen çocukların eğitimine uygun olmadığı tespitinin sonucu. Bunun kaynağının da raporlarda DİTİB’in görevlendirdiği öğretmenlerin uyguladığı müfredat değil, Erdoğan’ın temsil ettiği dindarlık türünden kaynaklandığı yorumunu yapıyor.
Karar başka eyaletlere de sıçrayabilir mi?
Sosyal bilimci Prof. Kemal Bozay’a göre de DİTİB’e yönelik en büyük eleştiri, ona dini bir oluşum veya cemaat olarak bakılmayıp, Türk devletinin resmi din politikasını temsil eden bir kurum olarak görülmesi. Bu nedenle DİTİB’e bazı eyaletlerin din dersleri veya müfredat konusunda kuşkuyla baktığını belirtiyor ve Hessen eyaletinin İslam din dersi konusunda DİTİB’le işbirliğini bitirmesine ilişkin kararının diğer eyaletleri de etkileyebileceğini söylüyor. Diğer yandan eleştiri ve şüphelere rağmen Almanya’da din ve vicdan özgürlüğü kapsamında dini cemaatlerle yıllardır işbirliğinin sürdüğüne de işaret ediyor.
Hessen'den önce Baden-Württemberg eyaleti de 14 yıl sonra din derslerini masaya yatırarak, DİTİB’in yer almadığı bir vakıf modeli üzerinden yola devam etme kararı aldı. Türkiye kökenlilerin yoğun olduğu Kuzey Ren-Vestfalya hükümeti de DİTİB’in ağırlığının azaltıldığı, farklı cemaatlerin de üye sayısından bağımsız DİTİB ile aynı ağırlığa sahip olacağı bir modeli deniyor. Bavyera’da ise zaten yıllardır Müslüman cemaatlerin söz sahibi olmadığı, devletin sunduğu bir İslam din dersi uygulaması geçerli. Hessen’in de DİTİB’siz modelde bundan faydalanması ve inanç temelinde olmayan bir din dersi sunması planlanıyor.
DİTİB hiyerarşide son halka
DİTİB, son yıllarda artan eleştiriler üzerine kısmen yapısal değişikliklere gittiyse de yeterli görülmüyor. Buna pek çok neden gösteriliyor. Hessen için bilirkişi raporu hazırlayan anayasa hukukçusu Prof. Isensee'ye göre örneğin DİTİB’in yerel teşkilatlarında iyileşme olsa bile hiyerarşide son halkayı oluşturuyor ve bağımsız karar alabilseler bile bunların üst yönetimler için bağlayıcılığı yok.
Prof. Kemal Bozay'a göre DİTİB, kuruluşundan bu yana bağımsız olmak için zaten çaba harcamadı. Bozay, sorunun Diyanet’in gönderdiği binden fazla imam ve din görevlisinin T.C. devlet memuru olmasıyla da sınırlı olmadığı, Türk devletinin camileri ve Müslüman kuruluşları kontrolü sağlamada araç olarak kullandığını savunuyor.
Buna imamların istihbarat toplamasından Türk ordusunun operasyonları için camilerde toplu dua edilmesini örnek gösteriyor. Bozay, "Son olarak da DİTİB’in Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın homofobik açıklamaları ile arasına mesafe koymayarak Ankara ile yakın bağı korumaktaki kararlılığı buna örnek" diyor.
İçişleri Bakanlığı gelişmeleri yakından takip ediyor
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı, DİTİB’deki gelişmeleri yakından izlediğini ve gerekli gördüğü durumlarda eleştirilerini de dile getirdiğini belirtiyor. DW Türkçe’ye bir açıklama yapan bakanlık, DİTİB’in personel ve yapısal açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile yakın ilişkisinin geçmişte de şimdi de eleştirel görüldüğünü vurguluyor.
Diğer yandan yüzlerce camisi ile DİTİB’in pek çok Müslüman tarafından muhatap alınan bir kuruluş olduğu ve bulunduğu yerde dini ve sosyal hizmetler sunduğuna dikkat çekiliyor. Bu nedenle bakanlığın ilişkinin kesilmesine izin vermeyeceği, mesafeli ama yapıcı, gerekli olduğunda eleştirel bir diyaloğu sürdüreceği belirtiliyor.
Almanya'daki eleştiri oklarının hedefi olan Diyanet İşleri Başkanlığı ise DW Türkçe'nin mülakat başvurularına olumlu cevap vermedi.
Elmas Topcu
© Deutsche Welle Türkçe