Dikkatler Arap ülkelerine çevrildi
19 Ocak 2011Gözler bir yandan da diğer Arap ülkelerinde. Ürdün’de de geçtiğimiz günlerde zamlar ve hayat pahalığı nedeniyle birkaç bin kişinin katıldığı protesto gösterileri düzenlendi, ancak gerilim Tunus’taki gibi tırmanmadı. Bir süre önce yeni ekonomik reformların hayata geçirildiği Ürdün’de, gıda maddeleri, geçen yıldan bu yana yüzde 20’inin üzerinde zamlandı.
Petrolü olmayan ülkede yakıt fiyatları da yükselişte. Maliye Bakanlığı 125 milyon euroluk bir ekonomik paket açıkladı, ayrıca fiyatların düşürüleceği ve istihdam olanakları yaratılacağını duyurdu. Ama her şeye rağmen Ürdün’de de yolsuzluk olayları ortalığı kasıp kavuruyor. Bu yüzden de ülkenin isyan potansiyeli taşıdığını öne sürenler var.
İktidar sahiplerine uyarı
Konrad Adenauer Vakfı’ndan Hardy Ostry ise farklı görüşte. Ostry, Tunus’taki yangının diğer ülkelere de sıçrayabileceği değerlendirmelerine temkinli yaklaşıyor. Ostry'nin değerlendirmesi şöyle:
“Ben bunu çok, ama çok dikkatli bir şekilde değerlendirmek isterim. Yorumlarda Mağrip bölgesi ya da Ortadoğu’daki diğer Arap ülkelerine yayılacak bir domino efektinden ya da bir yangın yerinden bahsettiklerini biliyorum. Ancak ben her ülkeye ayrı ayrı bakılmasını tavsiye ediyorum. Her ülkedeki iktidar yapılanması farklı. Protesto hareketlerinin hemen her ülkeye sıçrayacağı söylenemez. Ancak oralarda da sosyal huzursuzlukların hayli fazla olduğu doğru. Tunus’ta yaşananlar ise hem Ürdün’de, hem Mısır’da, hem de Cezayir’deki iktidar sahipleri açısından bir uyarı mesajı oldu. Ancak diğer ülkelerde iktidarların da devrilebileceğini söylemek için tüm bunların yeterli olup olmadığı konusunda benim çekincelerim var. “
Benzer sorunlar var
Suriye’de de sosyal huzursuzluğu körükleyen benzer ekonomik önlemler alınmıştı. Ancak 20 milyonluk halkı için teşvik programları oluşturan Şam yönetimi, Ürdün’deki gibi sosyal patlamaların önüne geçmek için önlem almaya çalışıyor. Ne var ki ekonomik büyümeye rağmen ülkedeki her dört kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Suriyeliler, İsrail’e karşı direnişinde Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın yanında ve onlar da Golan Tepelerini geri istiyor.
Bölgedeki liderlerin kendilerini güvende hissetmediği değerlendirmesi yapan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin dış politika uzmanı Rolf Mützenich de şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Doğrudan bir domino efektinden bahsetmek kötü bir tahmin olabilir; ancak diğer yandan elbette sadece komşu ülkeler değil, bölgenin tamamındaki tüm iktidar sahipleri yaşananlar sebebiyle güvensizlik ve korku içinde. Çünkü Tunus’takine benzer sorunlar onların ülkelerinde de yaşanıyor. Demografik güçlükler, istihdamın artırılması, özellikle de iyi eğitimli gençlere iş imkanı sağlanması ve sosyal güvenlik sistemleri oluşturulması gibi. Tüm bunlar on yıllarca tartışıldı. BM’nin sunduğu programlar kullanılabilirdi, ancak yolsuzluk buna engel oldu.“
Süreç farklı
Körfez ülkelerinde ise fazla endişeye gerek yok. Bu ülkedeki yönetimler, doğal gaz ve petrol sayesinde halklarının refahını sağlayabiliyor. Kuveyt’ten Katar’a ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne dek "protesto", yabancı bir sözcük. Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerinde ise durum farklı, oralarda yoksulluk var. Ancak Hrıstiyan Demokrat Alman politikacı Joachim Hörster de diğer uzmanlarla aynı görüşte:
Hörster, “Oralarda tamamen farklı koşullar söz konusu. Tunus, Fas’la kıyaslanamasa da, Libya ve Cezayir’le belki karşılaştırılabilir. Ancak demokrasi ve sivil özgürlüklerin bastırılmasında Bin Ali yönetimi sırasında yaşanan sürecin kendine özgü özellikleri var. Tunus’ta nispeten ekonomik refah içindeki geniş bir orta sınıf, cumhurbaşkanına karşı yapılan bu devrimin öncüsü oldu. Ancak diğer ülkelerde böyle bir orta sınıf yok. Yani oralarda farklı bir halk yapılanması, farklı bir eğitim düzeyi var" diyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Hülya Köylü
Editör: Çelik Akpınar