Dresden'de bir öğleden sonra
26 Haziran 2017Dresden'de birçok şey muhafazakar. Kentin tarihi kesimindeki barok yapılar ile savaştan sonra restore edilen binalar Dresden'in imajını belirliyor.
Ancak son yollarda Dreseden aşırı sağcı gruplarla öne çıktı. 2015'ten bu yana mülteci yurtlarına düzenlenen saldırılarda büyük bir artış yaşandı. Dresden'de 20 dakika uzaklıktaki Freital adlı bölgede de bu suçtan sekiz kişi yargılanıyor. İddianamede, bir terör örgütü kurma girişimi olduğu ve beş mülteci yurduna saldırılar düzenlendiği suçlamaları yer alıyor. İslam ve göç karşıtı Pegida hareketi Almanya'nın diğer yerlerinde zayıflamasına karşın Dresden'de hala güçlü.
Yazı dizimizin ilk bölümünde Dresden'in merkezinde düzenlenen Pegida gösterisine gidiyoruz. Katılımcıların çoğu bizimle konuşmak istemiyor. Ancak bizi 'yalancı basın' olarak yaftalamayanlar, bu yılın Almanya'da seçim yılı olduğunu ve sokağa çıkma hakları bulunduğunu vurguluyor.
Dresden paradoksların kenti. Kentte hala güçlü bir sol hareket var. Bu hareket içerisinde yer alanlar, Dresden'in 'aşırı sağın' merkezi şeklindeki imajını değiştirmeye ve açık, çok kültürlü bir toplum için mücadele etmeye çalışıyor. Örneğin, "Dresden renkli" adlı farklı kültürlerden 5 bin kişinin katıldığı bir yemek organize ediyorlar.
Dresden'in 'sosyal yara' mahalleleri
Otomobille sekiz dakika uzaklıkta Koitschgraben-Siedlung adındaki Doğu Almanya döneminde inşa edilen binalardan oluşan bir yerleşim yeri bulunuyor. 1970 ve 80'li yıllarda 'şık ve modern' olarak görülen 3 bin dairenin yer aldığı bu binalar, bugün Dresden'in sosyal açıdan zayıf durumdaki bölgesini oluşturuyor. Burada yaşayanların çoğu iş bulmakta zorlanıyor.
Mahallenin sakinlerinden 26 yaşındaki Michel Honauer ile buluşuyoruz. Michel Honauer, 'zor bir gençlik' olarak nitelendirilebilecek bir dönemden geçmiş. Epilepsi hastası olan annesi uzun dönemli bir iş bulamamış. Michel ise okulu ve meslek eğitimini yarıda bırakmış. Mahallesindeki genç çetesine katılan Michel hiçbir zaman şiddet kullanmadığını söylüyor. Askere gittikten sonra 'disiplinli hareket etmeyi' öğrendiğini söyleyen Michel, bir mülteci yurdunda güvenlik görevlisi olarak da çalışmış.
Michel, mahallelerinde göçmenlerin sayısının Almanlardan fazla olmasının kendisini sinirlendirdiğini söylüyor. Geçen iki yılda çok sayıda mültecinin semtteki boş evlere yerleştirilmesine de değinen Michel, yeni gelenlere iyi davranmak gerektiğini söylerken, onların da iyi misafirler olarak hareket etmesi gerektiğini belirtiyor. Michel, 'zihniyetleri çok farklı' diye konuşuyor. Eylül'deki seçimlerde oy kullanıp kullanmayacağı konusunda ise kararsız olduğunu ifade ediyor.
Michel'in 40 yaşındaki komşusu Carmen ise mültecilerin yeni binalara yerleştirilmesinin kendisini kızdırdığını ifade ediyor: "Ev konusu büyük bir mesele. Yabancılara tepki gösteren çok sayıda Alman var. Biz DDR'den kalma evlerde oturuyoruz. Sonra yandaki yeni binaya birinin yerleştirildiğini görüyoruz" diyor.
Kimileri de 'çok kültürlülük' diyor
Carmen'in iki yaşındaki kızını götürdüğü parkta başka bir anne ile daha karşılaşıyoruz. O ise yabancılara karşı daha hoşgörülü. Genç kadın, "Burada toplum çeşitleniyor. Bunu parkta oynayan çocuklara baktığınızda da fark ediyorsunuz. Bence bazıları öyle düşünmese de bu bir zenginlik" diyor.
Aynı parka Abdulkadir Ahadi de 4 yaşındaki kızını getirmiş. Ahadi, Afganistan'ın Mezar-ı Şerif kentinde Alman Ordusu için çevirmen olarak çalışmış. Almanya'da oturum hakkı alan Ahadi, 2014'ten beri burada yaşıyor.
Yeni gelen Afgan mültecilere destek olan Ahadi, Afganistan'ın güvenli bir ülke olmadığını söylüyor. "Almanlardan, özellikle de Saksonya eyaletinden beklentim bu insanlara yardım edilmesi" diyen Ahadi, Almanya'nın mültecilere en fazla yardım eden ülkelerden biri olduğunun da altını çiziyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Nina Haase, Sumi Somaskanda