Dünya ekonomisinin gidişatı korkutuyor
11 Ağustos 2011Finans piyasaları borç yükü artan ülkeleri acımasızca cezalandırıyor. Borsalardaki deprem bunun sadece bir örneği.Ama tüm bunlar aslında bildiğimiz filmin sadece bir başka perdesi. Zira film aslında ABD'de patlak veren gayrimenkul krizinin ardından Lehman Brothers’ın iflas etmesiyle başlamıştı. Akabinde pek çok hükümet kurtarma paketleri ve konjonktür programları hazırladı. İflasın eşiğine gelen bankaları ise vergi mükellefleri kurtardı. Devletlerin kamu borçları öyle bir artış gösterdi ki, hâlihazırda sınıra dayandı.
''Teoride kurallar çok basit''
Şimdi bu ülkelerden, bütçelerine çeki düzen vermesi, kamu borcunu azaltması ve bu borcun ülkenin gayri safi yurtiçi hâsılasına oranının düşürülmesi bekleniyor. Kuzey Ren Vestfalya İktisadi Araştırmalar Merkezi’nin Başkanı Christoph Schmidt, bunun nasıl başarılacağına dair, ‘’Kural aslında çok basit. Harcamalarınız kazancınızdan fazla olmamalı" ifadelerini kullanıyor.
Schmidt’e göre kamu borçları ancak harcamalar düşürülerek ya da yeni gelir kaynakları oluşturularak azaltılabilir. Aynı zamanda Almanya hükümetinin ekonomik danışma kurulu üyesi de olan Christoph Schmidt, kulağa çok basitmiş gibi gelen bu kuralların siyasi müzakere süreçlerinde uygulanmasının bu kadar kolay olmadığını kaydediyor. Zira tasarruf tedbirleri aynı zamanda konjonktüre de olumsuz etki edebiliyor. Schmidt ‘’O nedenle ölçüyü tutturmak ve bir yandan da geleceğe dair ekonomik büyüme planları geliştirmek gerekiyor’’ diyor.
Schmidt’e göre asıl konu, kamu ile serbest piyasa arasındaki dengeyi yeniden sağlamak. Schmidt ‘'Hükümetler konjonktüre yönelik önlemlerle büyüme sağlayamaz. Hükümetler, bunu sadece doğru koşulları yaratabilirse, yani yatırım sürecini teşvik eder, ekonomik özgürlükleri güvence altına alırsa başarabilir. Ekonomik büyümenin en önemli unsurlarından biri de rekabet politikasıdır’’ diye konuşuyor.
''Vergi artışı kaçınılmaz bir yol''
Federal Makroekonomi ve Konjonktür Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Gustav Horn ise kamu borcu ile mücadelede tek bir yolun, vergi artışının kaçınılmaz olduğu görüşünde. Horn, ‘'Ama burada mutlaka varlıklı vergi mükellefleri esas alınmalıdır. Çünkü onlar, son yıllarda reel gelir kaybını hazmetmek zorunda kalanlara göre daha fazla katkıda bulunabilirler’’ diyor.
Ekonomi Profesörü Peter Bofinger de kamu maliyesinin konsolidasyonu için benzer bir öneri getiriyor. Federal hükümetin beş büyük ekonomi danışmanından biri olan Bofinger, ‘’Varlıklı vergi mükelleflerinden özel harç kesilebilir’’ şeklinde konuşuyor ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın 30 yıl boyunca uygulandığı modeli örnek veriyor. Savaştan nispeten varlıklı çıkmayı başaranlar, bulundukları beldenin yeniden kalkınması için finansmanına katkıda bulunmuştu.
Resesyon tehlikesi
Profesör Bofinger önemli bir noktaya işaret ediyor ve son bir buçuk yıldır dünya ekonomisinin dinamik bir şekilde gelişmesinin, devletlerin ‘’aşırı’’ borçlanması ile yakından ilgili olduğunu vurguluyor. Ancak bu kamu borçlanmasının da artık sınıra dayandığını kaydediyor ve ’O nedenle önümüzdeki bir buçuk yıl içindeki konjonktürel görünüme dair ciddi kuşkularım var’’ sözleriyle endişelerini dile getiriyor.
Bofinger’e göre resesyonun tekrarlanması ihtimal dışında değil. Ekonomist Gustav Horn ise borsalardaki düşüş engellenememesi halinde, bir resesyon tehlikesinin doğabileceğini belirtiyor. Kamu borçları nedeniyle masraflı bir konjonktür programı için gerekli paranın mevcut olmadığı konusunda ise tüm ekonomistler hemfikir.
© Deutsche Welle Türkçe
Klaus Ulrich / Çeviren: Başak Demir
Editör: Başak Özay