Erdoğan’ın "düşük faiz" planı tutar mı?
15 Nisan 2021Türkiye’de siyaset gündeminin son günlerdeki başlıca konusu olarak, CHP’nin eritilen Merkez Bankası döviz rezervleri ile ilgili gündeme getirdiği "128 milyar dolar nerede?" sorusu öne çıkıyor. Bir yandan hükümet ile muhalefet arasında rezerv tartışması sürerken, diğer yandan 20 ayda 3 kez başkan değiştiren Merkez Bankası’nın yüksek enflasyon konusunda atacağı adımlar merak konusu olmaya devam ediyor.
Yeni başkan Şahap Kavcıoğlu yönetimindeki Merkez Bankası, ilk faiz toplantısını bugün gerçekleştirdi ve yüzde 19 olan politika faizinde bir değişikliğe gitmedi. Merkez Bankası’nın faiz kararı sonrasında, kısa bir süre değer kaybeden döviz kurları, ardından tekrar yükselişe geçti. Dolar kuru 8,13 seviyelerine çıkarken, Euro kuru is 9,75 seviyesini gördü.
Karar sonrası yayınlanan toplantı metninde, bir önceki başkan Naci Ağbal dönemindeki "ilave sıkılaştırma" ve "sıkı duruşun uzun müddet korunacağı" ifadelerinin çıkarılması ise dikkat çekti. Bu değişiklik, Merkez Bankası’nın faiz artırımlarının sonuna geldiğinin ve önümüzdeki aylarda faiz indirimine başlayabileceğinin işareti olarak yorumlandı. Ancak DW Türkçe’ye konuşan ekonomistlere göre, yüksek enflasyon ve küresel koşullar faiz indirimi planlarını geciktirebilir.
"Ağustostan önce faiz indirimi zor"
Faiz kararını DW Türkçe’ye değerlendiren İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, görevden alınan Naci Ağbal döneminde piyasalarda Haziran 2021 ile birlikte faiz indirimi beklentisi oluştuğunu hatırlatıyor. Ancak Ağbal yerine göreve getirilen Kavcıoğlu’nun faiz indirmekte daha istekli olmasına rağmen, şartların şimdilik oluşmadığını dile getiren Prof. Alçın, “Görünen o ki, faiz indirimi haziran değil, belki en erken ağustos ayı gibi karşımıza çıkacak” diyor.
Enflasyonda yükseliş sürüyor
Türkiye, dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, tüketici fiyatları 2021 Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 1,08 artış gösterirken, yıllık enflasyon yüzde 16,19 oranında gerçekleşti.
Türkiye'de enflasyonun önümüzdeki birkaç ay içinde yüzde 18’lere kadar çıkması bekleniyor. Prof. Alçın’a göre, yüksek faiz ve yüksek enflasyon nedeni ile duran ekonomik faaliyetleri canlandırmak için, hükümet yeni bir kredi paketi açıklayabilir.
"Yeni bir kredi paketi açıklanabilir"
Gelinen şartlarda Türkiye ekonomisinin hem yüksek faiz hem yüksek kur hem de yüksek enflasyon sarmalına girdiğine işaret eden Prof. Alçın, "İç talebi canlandırmak ve ekonomiyi ısıtmak için Haziran 2020’deki gibi kamu bankaları eliyle bir kredi genişlemesi ihtimali var ve bu ihtimal giderek güçleniyor" diye konuşuyor.
Merkez Bankası’nın asli görevi olan enflasyonla mücadele yanında, pandemi nedeni ile kapanan sektörler ve zora giren şirketler için oluşan kredi ihtiyacına göre hareket ettiğini belirten Alçın, "Bu nedenle haziran sonrasında Merkez Bankası’ndan bir faiz indirimi değil ama kamu bankaları eliyle yeni bir borçlanma politikası açıklanabilir" değerlendirmesinde bulunuyor.
"Piyasanın tutunduğu ifadeler kaldırıldı"
Yeni yönetimin nisan ayında faize dokunmamasının beklentiler dahilinde olduğunu ifade eden Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, "Öte yandan karar metninden çıkarılan ifadelere baktığımızda, aslında piyasanın geçtiğimiz aylarda en çok tutunduğu noktaların kalktığını görüyoruz" diyor.
Merkez Bankası’nın "enflasyon üzerinde faiz" vurgusunda da muğlaklık olduğunu belirten Prof. Aslanoğlu, "Merkez Bankası’nın enflasyonun ne kadar üzerinde bir reel faiz belirleyeceği konusunda belirsiz gözüküyor" diyor. Bununla birlikte nisan ve mayıs ayında enflasyonun yükselmeye devam edeceğine ve yıllık enflasyonun yüzde 17,5-19 arasında gerçekleşebileceğine işaret eden Aslanoğlu, şu görüşleri dile getiriyor: "Bu nedenle hazirana kadar faizde bir değişiklik beklemiyorum. Ama hazirandan sonra enflasyonda bir gerileme olursa, Merkez Bankası da temmuz ayı toplantısında faiz indirimine başvurabilir. Ama küresel şartlar buna kolay izin verir mi, Merkez böyle bir fırsat bulur mu, emin değilim."
Ağbal neden görevden alındı?
18 Mart’ta Naci Ağbal başkanlığındaki Merkez Bankası, 200 baz puan artışla politika faizini yüzde 19’a çıkarmıştı. Ağbal, faiz artırımı kararından 2 gün sonra Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile görevden alınmıştı. Ağbal’ın yerine ise düşük faiz söylemleri ile tanınan hükümete yakın Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu getirilmişti. Kavcıoğlu’nun yanı sıra, banka meclisi ve para politikası kuruluna da iki yeni atama gerçekleştirilmişti. Bu süreçte Ağbal’ın tam olarak hangi nedenle görevden alındığı ise belirsiz kalmıştı.
"Türkiye kendi ayağına kurşun sıktı"
DW Türkçe’ye konuşan Işık Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Evren Bolgün, küresel anlamda pandemi nedeni ile oluşan çok hassas bir süreçte Türkiye’nin Merkez Bankası başkanını görevden alarak "kendi ayağına kurşun sıktığını" söylüyor. Başta ABD olmak üzere pandemi nedeni ile ekonomilerini kapatmak zorunda kalan ama kapatmalardan çıktıktan sonra hızlı büyümeye başlayan ülkelere işaret eden Bolgün, "ABD büyümesinin yüzde 6’nın üzerinde olacağı, dünya genelindeki büyümenin ise yüzde 5,5 civarında olacağı tahmin ediliyor. Böyle bir süreçte biz kendi yaptığımız hatalar sebebiyle bu oranları yakalama şansını yitirdik" değerlendirmesinde bulunuyor.
Merkez Bankası yönetiminin değiştirildiği mart ayı sonundan bu yana Türk Lirası’ndaki değer kaybı yüzde 10’a ulaştı. Aynı dönemde, Türkiye’nin risk primi de hızlı bir yükseliş gösterdi.
Peki yakın dönemde, ekonomideki olumsuz gidişatı önlemek mümkün mü?
"İyileşme için demokratikleşme gerekiyor"
Doç. Dr. Evren Bolgün'e göre, bu sorunun yanıtı ekonomiden çok siyasi ve hukuki gelişmelere bağlı olacak. Bolgün, "Reçetenin özü hukuktur. Hukuk sistemini düzeltmeden, hukuku bağımsız ve şeffaf, uluslararası standartlara uygun hale getirmeden, yabancı yatırımcıyı da yerli yatırımcıyı da ikna edemezsiniz" diye konuşuyor.
Ekonomideki iyileşmenin tek başına Merkez Bankası’nın faiz politikası ile sağlanmasının mümkün olmadığını kaydeden Bolgün, şunları söylüyor: "Dolayısıyla ekonomideki iyileşmenin temel kaynağının ekonomi dışından gelmesi gerekiyor. Yani hukuk reformu, yargı erkinin bağımsızlaştırılması ve demokraside iyileştirmeler gerekiyor. 2018’den bu yana gelen Cumhurbaşkanlığı sistemiyle Türkiye fakirleşiyor."
Aram Ekin Duran
© Deutsche Welle Türkçe