Eski komşu, yeni azınlık: Suriyeliler
19 Haziran 2020Çatışma, savaş, zulüm ve insan hakkı ihlali nedeniyle yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalanların sayısı dünya genelinde artmaya devam ediyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (BMMYK) 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü öncesinde açıkladığı Küresel Eğilimler Raporu'ndaki verilere göre, 2019 yılı sonu itibarıyla dünyada 79,5 milyon kişi zorla yerinden edildi. Bunların 29,6 milyonu mülteci konumunda.
"Her 97 kişiden biri etkileniyor"
BMMYK Türkiye Sözcüsü Selin Ünal, "yerinden edilme olaylarının artık dünyadaki insanların yüzde 1'inden fazlasını, yani her 97 kişiden birini etkilediğini” söyledi. Ünal ayrıca, savaşların ve çatışmaların bitmediğine, hatta daha da alevlendiğine işaret ederek, "Bu da milyonlarca insanın evlerini terk etmesi ve ülkelerine dönememesi anlamına geliyor” dedi.
Ünal, mültecilerin geri dönüşlerini geçerli bir seçeneğe dönüştürmek için "menşe ülkelere daha fazla yardım yapılması gerektiğini" vurguladı.
Suriye, 2011 yılında patlak veren iç savaş sonrası yerinden edilenlerin sayısının en yüksek olduğu ülke konumunda olmayı sürdürüyor.
Dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke ise Türkiye. Rapora göre, Türkiye yüzde 92'si Suriyeli olmak üzere toplam 3,9 milyon yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyor. Türkiye'yi, 1,8 milyon Venezuelalının sığındığı Kolombiya ve yüzde 42'si Suriyeli mülteci ve sığınmacı olmak üzere yaklaşık 1,5 milyon kişiyi ağırlayan Almanya izliyor.
En çok Suriyeli İstanbul'da
Türkiye Göç İdaresi'nin verilerine göre Türkiye'de kayıtlı 3 milyon 585 bin geçici koruma kapsamında Suriyeli bulunuyor.
Resmi rakamlara göre, geçici koruma kapsamında olan Suriyelilerin en yoğun olduğu il olan İstanbul'da yaklaşık 500 bin Suriyeli bulunuyor.
İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü 12 Haziran'da, Alman Friedrich Ebert Vakfı Türkiye Temsilciliği'nin de katkıda bulunduğu, "İstanbul'da Suriyeli Sığınmacılara Yönelik Tutumlar” başlıklı bir araştırma yayımladı. Araştırmaya katılanlara göre Türkiye'nin en önemli sorunu ekonomi, ikinci en büyük sorununu ise Suriyeli göçmenler konusu oluşturuyor.
Araştırmada, "katılımcıların yüzde 95'inden fazlası kamuya açık mekanlarda Suriyelileri en az ayda bir gördüğünü belirtse de, her beş İstanbulludan sadece birinin Suriyelilerle iletişim kurması, temasın genellikle karşılaşma seviyesinde kaldığı” sonucu da yer alıyor.
"Eski komşumuz yeni azınlığa dönüştü"
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Bahçeşehir Üniversitesi Göç ve Kent Çalışmaları Merkezi (BAUMUS) Kurucu Direktörü Ulaş Sunata, Suriyelilerin yeni bir nüfus olduğuna dikkat çekti, "eski komşumuz birden Türkiye'nin yeni azınlığı” olduğunu söyledi.
Peki, Türkiye Suriyelilerin entegrasyonu konusunda başarılı mı? Ulaş Sunata, Türkiye'nin Suriyelilerin en başında geçici olduğunu düşündüğünü ancak sonrasında göç yönetimine entegrasyon boyutunun eklendiğini belirtti. Entegrasyon konusunda son zamanlarda Suriyelilere yeni haklar verildiğini ancak atılan adımların henüz yeterli seviyede olmadığını vurguladı.
Sunata, "Türk okullarının Suriyelilere açık olması gibi önemli düzenlemeler var. Ama öğretmenin çok kültürlü, çok dilli bir sınıfı nasıl yöneteceğine dair donanımı yoksa bu iş yürümüyor. Maalesef iki grup arasındaki uçurum da büyüyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye'deki mültecilerin sorunları: Sosyal kabul
Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'dan göç konusunda uzman Meryem Aslan, Türkiye'de mülteciler ve mülteci organizasyonlarıyla yapılan periyodik istişarelerde her zaman birkaç konunun ön plana çıktığını söyledi. Bunlar; yasal haklara erişim, düzgün işe erişim, istihdam olanaklarına erişim, ekonomik güvence ve insani çalışma koşulları, sosyal kabul, ayrımcılığa uğramamak, sağlık ve eğitime erişim. Aslan, mülteci kadınların istihdama erişiminin önündeki engeller, bakım yükümlülüğü, finansal erişim, bilgiye erişimin de sıkça gündeme gelen konular arasında olduğunu ifade etti.
DW Türkçe'ye konuşan Aslan, ayrıca koronavirüsün bazı kırılganlıkları daha fazla ortaya çıkardığını belirtti ve, "genel anlamda artan işsizliğin mültecileri en azından bazı sektörlerde daha çok etkilediğini” söyledi.
"Göç durmaz ama zorunlu göç durdurulabilir"
Bu arada Suriye'de süren çatışmalara rağmen ülkelerine dönenler de var. İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı, Haziran ayı başında yaptığı açıklamada, bugüne kadar 402 bin 137 Suriyelinin ülkesine geri döndüğünü bildirdi.
BMMYK Sözcüsü Ünal ise Türkiye'nin dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olmakla birlikte mültecilere yönelik müdahalelerinde olumlu ve cömert bir yaklaşım sergilediğine vurgu yaptı. Mültecilerin "temel insan hakları olarak kendi seçtikleri bir zamanda, güvenli ve onurlu şekilde kendi ülkelerine dönme hakkına sahip” olduğu belirten Ünal, "1990'lı yıllarda her yıl ortalama 1,5 milyon mülteci evlerine geri dönebiliyorken son 10 yılda bu sayının yılda yaklaşık 385 bine düştüğünü söyledi.
Oxfam'dan Meryem Aslan ise savaş, çeşitli nedenlerden dolayı toplumda bireylere uygulanan baskı ve tehditler gibi zorunlu göçü tetikleyen sebepler ortadan kalktıkça zorunlu göç ya da yerinden edilmenin de ortadan kalkacağına vurgu yaptı, "Göç durmaz. Durdurulması gereken bir olgu da değil zaten. İnsanlar dün ve bugün hep göç halindeler. Ama eğer bu zorunlu göçü tetikleyen faktörler çözümlenirse insanların göçe zorlanması, gönülsüzce yerlerinden edilmeleri durdurulabilir” dedi.
"Artık burada yaşadıklarının altı çizilmeli"
BAUMUS Kurucu Direktörü Sunata, insanlarda "onlar bizden çok, vatandaşından çok Suriyelilere yardım ediliyor, bizden çok hakları var algısı” oluştuğunu, "öfkenin birikiminin buradan beslendiğine” dikkat çekti.
“Bir taraf bedavadan yaşıyorlar diye düşünüyor" diyen Sunata, mültecilerin aslında iş gücü sömürüsü altında olduklarını belirtiyor.
Almanya'daki Türkleri örnek veren Sunata, "Almanya'da da Türkler için oturmuş bir algı var. Türkiye'den giden çok eğitimli olanları Türk saymazlar. Onu oraya konumlandırmaz. Onun için sadece temas da yeterli olmaz. Suriyeli, Türkiyeli birbirine temas edebilir ama yine günah keçisi algısı devam edebilir. Temas önemli ama sadece temas yeterli değil. Siyaseten bu insanların artık burada yaşadıklarının altının çizilmesi gerekir. ‘Geri gönderilecekler, Avrupa'ya kapıyı açarız, oradan giderler' gibi yan yollara geçildiğinde, siyasi söylemler de bu entegrasyonun önünde ciddi bir engel oluyor” dedi.
BMMYK raporunda, geçen yıl yerinden edilenlerin sayısının artışı için iki neden gösteriliyor. İlk neden olarak, "2019 yılında özellikle Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde olmak üzere, Sahel, Yemen ve (…) Suriye'de oluşan endişe verici yeni yerinden edilme olayları” gösteriliyor. İkinci neden ise, "ülkeleri dışında olan ve çoğu resmi şekilde mülteci ya da sığınmacı olarak kayıtlı olmayan, fakat koruma duyarlı düzenlemelere ihtiyaç duyan Venezuelalıların durumunun daha görünür hale gelmesi”.
Eymen Ender
© Deutsche Welle Türkçe