1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

FAZ: Avrupa'nın Fransız-Alman ikilisine ihtiyacı var

23 Ocak 2019

Almanya ile Fransa arasında imzalanan dostluk anlaşması ve Avrupa’nın holdingler için vergi cennetine dönüşmesi Alman basının öne çıkardığı yorum konularını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/3C04T
Deutsch-Französischer Freundschaftsvertrag
Fotoğraf: picture alliance/dpa/F. Gambarini

23.01.2019 - Alman basınından özetler

 

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin yorumunda Avrupa Birliği'nin içinde bulunduğu kriz ortamında Fransa ile Almanya arasındaki işbirliğine güç kazandırmanın önemi vurgulanıyor:

"Avrupa Birliği (AB) tarihinin en ağır krizini geçiriyor. Bu bakımdan en önemli iki üyesinin işbirliği arzusunu yinelemeleri yararlı oldu. Britanya'nın birlikten ayrılması Avrupa'yı daha uzun süre meşgul edecek ve bütünleşme sürecini frenleyecek. AB'nin batısı ile doğusu arasındaki ayrılık yavaş yavaş dünya görüşüyle ilgili parçalanmaya dönüşüyor. İtalya belli bir süre ortak projelere ortak olmayacak. Bu manzara karşısında Brüksel'den karar çıkarabilmek için en azından Almanya ile Fransa sıkı işbirliğini sürdürmelidir. Çoğu ülkenin hayal ettiği kendi başına buyruk politikalar, sonuç alınamayan göç tartışmalarından anlaşılabileceği gibi çoğu zaman tıkanmaya yol açıyor.”

Die Welt gazetesi Aachen'de imzalanan Fransa ile Almanya arasındaki dostluk anlaşmasına şu satırları ayırmış:

"İkinci Elysee antlaşması Fransa ve Almanya'nın on yıllar önce başlattıkları işbirliğinin devam ettirilmesi anlamına geliyor. Avrupa'nın bundan böyle vatandaşlarının hasretlerine değil güvenlik ihtiyacına cevap vermesi öngörülüyor. Fransa Cumhurbaşkanı bu yönelişi ‘Avrupa iki ülkenin kalkanıdır' şeklindeki sözleriyle dile getirdi. Ancak AB rekabetten korunmak için kurulmamıştı. Öncelikle Merkel bunu istemiyor. AB tarihin kuytu bir köşesine çekileceğine, küreselleşmenin havasını teneffüs edebilmeli. Avrupa rekabet gücü kazanmalı, daha modern ve daha hür olmalı. Angela Merkel başbakanlığının baharında bunu hayal ediyordu. Acaba şimdi de öyle mi düşünüyor?”

Frankfurter Rundschau gazetesi çok uluslu holdinglere AB ülkelerinde farklı vergi tarifeleri uygulanmasını eleştirdiği yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Holdingler çoğu AB ülkesinde zaten düşük olan kurumlar vergisini bile ödemiyor. Amerikan holdingleri gibi büyük Avrupa şirketleri de kurnazca uyguladıkları şirket yapılanmalarıyla kârlarını vergi cennetlerine ya da vergi oranlarının düşük olduğu Avrupa ülkelerine kaydırıyorlar. Yasal olan bu uygulama büyük şirketlerin vergi yükünün hafiflemesine yardımcı olan Avrupa hükümetleri tarafından yatırım teşviki olarak adlandırılıyor. Yardım kuruluşu Oxfam'ın zenginle fakir arasındaki uçurumun Almanya'da da giderek derinleştirdiğini ortaya çıkaran araştırması bu tabloya uyuyor. Yasal yollardan vergi muafiyeti kazanmanın Avrupa'ya yılda 70 milyar euro vergi geliri kaybettirmesine şaşmamak gerekir.”

Nürnberger Nachrichten gazetesi vergi mahremiyeti perdesinin aralanmasının büyük şirketleri düşük vergi tutkusundan caydırabileceği görüşünü savunuyor:

"Şirketlerin yasa dışı yollara başvurduğu doğru değildir. Yasal vergi muafiyetinden yararlanmanın hilekârlıkla ilgisi yoktur. Faaliyetlerini birçok ülkeye yayan holdingler farklı milli vergi yasalarıyla verimsiz çifte vergilendirme anlaşmalarının sunduğu fırsatlardan istifade ediyorlar. Vergilere şeffaflık kazandırma çağrısının öç almakla değil, adaletle ilgisi vardır. Çünkü şirket ne kadar küçükse, herhangi özel uygulamalardan yararlanma imkânı da o kadar az oluyor.”

DW, dpa, afp/AG, EC

© Deutsche Welle Türkçe