Gazze savaşı Lübnan'a sıçrar mı?
6 Ocak 2024"Daha önce de İsrail keşif uçakları başımızın üzerinden geçiyordu. Ancak bu saldırı, bir yerleşim bölgesini hedef aldığı için getirdiği acı daha büyük oldu" diyor bir Beyrutlu. Yaşadıklarını DW'ye anlatan 55 yaşındaki Lübnanlı muhasebeci, Beyrut'ta güvende olma hissinin her daim göreceli bir kavram olduğunu da sözlerine ekliyor.
Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta Salı gecesi insansız bir hava aracı ile düzenlenen saldırıda, Hamas liderlerinden Salih el Aruri öldürüldü. Saldırının sorumluluğunu doğrudan üstlenmeyen İsrail, Gazze'de Hamas'a karşı sürdürdüğü savaşta her nerede olursa olsunlar Hamas liderlerini "bertaraf etmek" için çaba sarf etmeyi sürdüreceklerini söyledi.
Beyrut'ta yaşayan 30 yaşındaki bir öğretmen de "Artık kendimizi daha az güvende hissediyoruz. Her an bombalanabiliriz" diye konuşuyor.
DW'nin Beyrut'ta görüştüğü Lübnanlılar, güvenlik kaygıları nedeniyle ismini vermekten kaçınıyor. Mikrofon uzattığımız Beyrutluların hepsi, Hizbullah'ın bu saldırıya misilleme olarak İsrail ile savaşa girmesine karşı. Lübnanlılar, savaşın bölgeye yayılmasını istemediklerini ifade ediyor.
Bir mağazada tezgahtar olarak çalışan 45 yaşındaki bir başka Beyrutlu ise Hizbullah'ın İsrail ordusunun Lübnan'a girmesinin önündeki tek engel olduğunu ve dolayısıyla caydırıcı bir işlevi olduğunu düşünüyor. "Bizi korumak için çalışan, sadece onlar" diyen kadın, "Ama kimse savaşı sevmez. O yüzden Hizbullah'ın dikkatli olmasını isterim" şeklinde sözlerini sürdürüyor.
Nasrallah'ın konuşmasının önemi
Savaşın bölgedeki diğer ülkelere sıçraması endişesi nedeniyle gözler, saldırıdan bir gün sonra Çarşamba günü Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın yaptığı konuşmaya çevrildi. Nasrallah konuşmasında Aruri'nin öldürülmesini "tehlikeli bir suç" olarak niteledi, ancak gerilimin tırmanması anlamına gelebilecek somut tehditlerde bulunmadı.
Hizbullah'ı yakından takip eden gözlemciler, Nasrallah'ın sarf ettiği sözlerin ne anlama geldiğini yorumlamakta güçlük çekti. Bazı gözlemciler Nasrallah'ın üslubunu geçmişe göre daha sert bulurken kimileri de konuşmanın ardından Hizbullah'ın İsrail'e savaş ilan etme ihtimalinin düşük olduğu yorumunu yaptı.
Hizbullah'ın böyle bir adım atmayacağını düşünenler arasında Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib de bulunuyor. Buhabib, CNN'e yaptığı açıklamada "Hizbullah'ın geniş çaplı bir savaşa girmeyeceğini umuyoruz. Bunun gerçekleşmeyeceğini düşünmek için de çok fazla nedenimiz var" dedi. Buhabib, Lübnan'da Hizbullah mensupları dahil hiç kimsenin İsrail ile savaş istemediğini de ifade etti.
Hizbullah'ın bir grup İsrail askerini 2006'ta kaçırmasının ardından İsrail ve Hizbullah arasında 34 gün süren bir savaş yaşanmıştı. Savaş nedeniyle milyonlarca kişi evinden olmuş, bini aşkın kişi hayatını kaybetmiş ve Lübnan'da altyapı ciddi oranda hasar görmüştü. Kazananı veya kaybedeni olmayan savaş, İsrail güçlerinin ülkeden çekilmesiyle sonuçlanmıştı.
"Caydırıcılık dengesi" bozuldu
ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Institution'da dış politika uzmanı olarak görev yapan Jeffrey Feltman, Kasım ayında kaleme aldığı bir analizde "2006'dan bu yana cephaneliğini genişleten Hizbullah, aynı zamanda bugün daha gelişmiş silahlara da sahip" tespitinde bulundu. Feltman, "Hizbullah'ın sayısı yaklaşık 150 bin civarındaki füzelerinin amacı, İran'a düzenleyebileceği büyük bir saldırıdan İsrail'i caydırmak veya böylesine bir saldırıya misilleme düzenleme kabiliyeti oluşturmak" diye de ekledi.
Lübnan'ın güneyinde Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmalar 2006 yılından bu yana zaman zaman devam ediyor. Uzmanlar, sınır bölgesindeki füze saldırılarının alışıldık bir durum olduğunu söylüyor. Uzmanlara göre, her iki tarafın söz konusu saldırıları birer savaş faaliyeti olarak görmeme yönünde gayriresmi olarak mutabık kaldıklarını söylemek mümkün.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ABD ve AB tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılan Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısından aylar önce, 2023 yazında yaptığı bir açıklamada, Aruri'yi açık bir biçimde öldürme tehdidinde bulunmuştu. Nasrallah ise bu açıklamaya verdiği yanıtta, her kime düzenlenirse düzenlensin, bu tür suikastlerin kendileri için kırmızı çizgi olduğunu ifade etmişti. Günler önce Beyrut'un kalabalık banliyö bölgelerinden olan Dahiye'de düzenlenen suikast, kırmızı çizginin açık bir biçimde geçildiğini gösteriyor.
Birleşik Krallık'taki Cardiff Üniversitesi'nde siyaset bilimi alanında öğretim görevlisi olan ve Hizbullah'ı yakından izleyen Amal Saad, yaşanan son olayların, taraflar arasındaki "caydırıcılık dengesini" bozduğu görüşünde. Bu dengenin yeniden kurulması için Hizbullah'ın saldırıya karşılık verebileceğine işaret eden Saad, "Yalnız her ne olacaksa, bu hızlı bir biçimde olacaktır. Hizbullah bunu fazla geciktirmeyeektir, çünkü İsrail, Hamas üyelerine suikastlerine devam edeceğini çoktan ilan etti" görüşünü aktardı.
Türkiye'de saldırı olur mu?
7 Ekim saldırılarının ardından İsrail iç istihbarat servisi Şin Bet'in Başkanı Ronen Bar, yurt dışındaki Hamas üyelerini "ortadan kaldıracaklarını" söylemiş, operasyon yapılabilecek ülkeler arasında Türkiye'yi de saymıştı.
Ancak İsrailliler söz konusu saldırıların Türkiye veya Katar topraklarında da gerçekleşebileceğini ima etmiş olsa da uzmanlar, bu olasılığın düşük olduğu görüşünde. Uzmanlara göre, Türkiye ile hâlihazırda gergin olan ilişkileri daha da germek istemeyen İsrail, rehinelerin serbest bırakılması konusunda merkezi bir diplomatik rol oynayan Katar ile de ilişkileri bozmayı göze almaz.
Dolayısıyla Hamas'a yönelik bu tür saldırıların gelecekte yine Lübnan topraklarında gerçekleşme ihtimali yüksek.
"Hizbullah karşılık vermek zorunda"
Amal Saad, Hizbullah'ın olası tepkisine ilişkin değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Hizbullah, karşılık vermezse İsrail'in yalnızca Lübnan'da yeni bir Filistinli'ye saldırı düzenlemekle kalmayıp Hizbullah'ı zayıf göstermeye başlayacağını iyi biliyor. Bu yüzden İsrail'in daha sert bir karşılık vermesine yol açmayacak, ama 'Buna devam edemezsiniz, Beyrut'u bir savaş alanı olarak kullanamazsınız' mesajını verecekleri bir saldırıyı planlayacaklardır."
Lübnan'ın önde gelen gazetelerinden L'Orient-Le Jour'un genel yayın yönetmeni Antony Samrani de bu hafta kaleme aldığı yazıda bu görüşe destek verdi:
"Eğer Hizbullah bir şey yapmazsa, kontrol ettiği topraklarda bu tür saldırıların daha da fazla gerçekleşmesine imkan sağlamış olacak. Ama eğer yanıt çok sert olursa, bu da topyekün savaşın kapısını aralamış olacak."
Bölgedeki saldırılar artıyor
Uzmanlar, şu ana kadar Hizbullah'ın askeri faaliyetlerini genişletme veya kendilerine yönelik provokasyonlara aşırı sert yanıt verme gibi bir niyeti olmadığı görüşünü dile getiriyor.
Samrani, örgütün geçmişte yaşanan benzer suikastlerde de radikal bir tepki göstermediğinin altını çizdi.
İsrail hakkında bir "kapalı kutu" benzetmesi yapan Saad ise gelmiş geçmiş en sağ hükümet tarafından yönetilen ve kamuoyunun bölünmüş durumda olduğu ülkenin niyetlerini tespit etmenin zor olduğunu söylüyor.
Beyrut'taki suikastle ilgili hâlâ yanıt bekleyen birçok soru var. Gazze'deki ölü sayısı 22 bini aşmasına rağmen İsrail'in Gazze Şeridi'nde Hamas'ın üst düzey yöneticilerinin pek azını öldürdüğü bir ortamda ABD, İsrailli müttefiklerine, sivilleri hedef almaktan kaçınma çağrısında bulundu.
İsrail kamuoyu da İsrail'in can kayıplarını sorgulamaya başladı. Uzmanlara göre, İsrail hükümeti yavaş yavaş Aruri suikasti gibi sonuca ulaşılması kolay operasyonları uygulamaya yöneliyor.
Saad, söz konusu suikastin ardından yeni bir düşük yoğunluklu savaş dönemine girilmiş olabileceği görüşünde. Beyrut'taki suikastten yaklaşık 10 gün önce, 25 Aralık 2023 tarihinde de Şam'da üst düzey İranlı bir general olan Seyid Rıza Musevi, İsrail'in düzenlediği hava saldırısında öldürülmüştü.