Yargıtay'ın Hatice Kaçmaz kararına hukukçulardan tepki
14 Mart 2022Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz'ı evlilik teklifini reddettiği bahanesiyle öldüren Orhan Munis'in eyleminin "duygusal çöküntü ve anlık hiddetle" meydana geldiğini belirterek cinayetin "tasarlanarak" işlenmediğine karar vermesi, kamuoyunda tartışma yarattı. Hukukçular ve kadın örgütleri, karara tepki gösterdi.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, "Bu ülkede kadınlar, her söylenene biat etmek ve itaat etmek zorunda kalacaklar" derken emekli Ankara Aile Mahkemesi Hakimi ve Avukat Eray Karınca, kadınlara "erkeklere itaat etmezseniz, öldürülebilirsiniz ve ben sizi korumam" mesajının verildiğini kaydetti. Eski Ankara Aile Mahkemesi Hakimi, Avukat Mustafa Karadağ ise bu kararın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından İstanbul Sözleşmesi'nin hukuka aykırı şekilde feshedilmesinin Yargıtay'daki bir sonucu olarak gördü.
Yargıtay'ın kararı ve gerekçesi neydi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, kadına şiddetin tutuklama kapsamına alınacağı ve iyi hal indiriminin kaldıracağını vaat ettiği bir dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz'ın öldürülmesine ilişkin davada verdiği karar tartışma yarattı. T24'ten gazeteci Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre Yargıtay, Hatice Kaçmaz'ı yanında getirdiği 19,9 cm'lik bıçakla öldüren katil Orhan Munis'in eylemini "tasarlayarak" işlemediğine karar verdi.
Kararın gerekçesinde Orhan Munis'in evlilik teklifinin reddedilmesi karşısında duyduğu "duygusal çöküntü ve anlık hiddet"le cinayeti işlediği savunuldu. Kararda, sanığın daha önce kardeşini öldürmesi ve sadece 13 yılda tahliye olması, kurban kesmeye gideceği için yanına bıçak aldığını söylemesine rağmen cebinden 7 TL çıkması da "tasarlayarak öldürme” tespiti için yeterli görülmedi. Böylece Orhan Munis, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almaktan kurtuldu.
Hukukçular ve kadın örgütlerinden Yargıtay'a tepki
Hukukçular ve kadın örgütü temsilcileri, tepki gösterdikleri Yargıtay'ın bu kararıyla "evlilik teklifini reddeden kadınların daha çok öldürülmesiyle sonuçlanacağını" vurguladı.
Eski Ankara Aile Mahkemesi Hakimi, Avukat Mustafa Karadağ, bu kararın, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından İstanbul Sözleşmesi'nin hukuka aykırı şekilde feshedilmesinin Yargıtay'daki bir sonucu olarak gördü. İstanbul Sözleşmesi'nin öncelikle kadına şiddeti önleyecek zihniyet değişikliğini Türkiye'ye bir ödev olarak yüklediğine işaret eden Karadağ, "İkinci ödev, zorla evlendirmenin suç sayılması için yasal dayanakların oluşturulması görevini yüklüyor. Ayrıca kültür, tören, gelenek, sözde namus cinayetlerinin şiddete gerekçe yapılmaması gerektiğini öğütlüyor ve bunu öneriyor" dedi.
Canan Güllü: Biat et felsefesinin çıktıları
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Genel Başkanı Canan Güllü, kararı veren Yargıtay heyetinin 14 üyesinin erkek olduğuna dikkat çekerek şu eleştirilerde bulundu:
"Aslında söz burada bitti. Çünkü o imzayı atan erkekler evlilik teklifini kabul etmemiş bir kadınla son defa görüşmeye giderken çorabına sakladığı 19,9 cm.lik bıçağı anlık olarak bir öfkenin getirdiği reddedilmenin masumiyetine gizlenererek öldürmenin ayıbını kapatıyorlar. Kim bunlar? Toplumsal cinsiyet olarak beyinleri değişmemiş, zihniyetinlerinde kadınları 'her şeye evet de, biat et rahat et' felsefesinin çıktıları olarak gören arkadaşlar."
Karar, kadın cinayetlerini nasıl etkileyecek?
Peki, Yargıtay'ın bu yeni içtihadı, kadına yönelik şiddet olayları ile buna ilişkin davalara nasıl etkileyecek?
TKDF Başkanı Canan Güllü, bu ülkede kadınların artık sokağa çıkamayacağını belirterek "Bu ülkede kadınlar, sizin karararınızla reddetme özgürlüklerini ellerinden aldığınız için yapılan her teklifi kabul etmek, her söylenene biat etmek ve itaat etmek zorunda kalacaklar" görüşünü dile getirdi.
Emekli hakim Mustafa Karadağ da hiçbir şekilde zorla evlendirmenin suç sayılması gerekiğini ifade etti. Bunun hafifletici sebep yapılmasının hem uluslararası hukuka hem anayasaya hem de ceza yasasının ruhuna aykırı olduğunu kaydeden Karadağ, kararın, kamuoyunda konuşulan "kravat indirimi" gibi bir fenomene dönüşeceği uyarısında bulundu. Karadağ, "'Keşke evlenmeyi kabul etseydi, öldürülmeyecekti.' Bu karar Yargıtay tarafından eril dilin ve düşüncenin, davranışların kadın üzerindeki hakimiyetinin meşrulaştırılması olmuştur. Çok tehlikeli bir karardır" diye konuştu.
Emekli Ankara Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca, bu kararla "erkeklik indirimi" olarak bilinen ve yargıda "habis ur" gibi mevcut olan cezasızlık indiriminin daha ağır bir ceza verilmeyişinde de uygulanabileceğinin somut bir örneğinin görüldüğünü kaydetti. Bu kararla aslında yargının Türkiye'deki insanlara, kadınlara net bir mesaj verdiğini anlatan Karınca, "Diyor ki bundan sonra erkeklere itaat etmezseniz, öldürülebilirsiniz ve ben sizi korumam" ifadesini kullandı.
Gözler AYM ve AİHM'de
Yargıtay'ın bu kararıyla birlikte Hatice Kaçmaz davası kesinleşmiş oldu. Böylece sanık Orhan Munis'in kasten öldürmeden aldığı müebbet hapis cezası infaz edilecek. Ancak bu karara karşı iki yol daha bulunuyor.
Kaçmaz Ailesi'nin avukatları, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunarak hak ihlali iddiasında bulunabilecek. AYM'nin vereceği hak ihlali kararıyla dava yeniden görülebilecek. AYM'den olumsuz yanıt alınması halinde ise son çare olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidibilecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hazırlıkları süren altıncı yargı paketi kapsamında kadına şiddeti tutuklama kapsamına alacağını, "kravat indirimi" olarak anılan iyi hal indiriminin kaldırılacağını açıklamıştı. Bu reform paketiyle çelişen Yargıtay'ın kararıyla ilgili Adalet Bakanlığı'ndan henüz bir açıklama yapılmadı.
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe