HDP'nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın cezaevinden daha güçlü, kapsayıcı ve yaratıcı bir muhalefet çağrısında bulunduğu gün, muhalefetin en dikkat çeken isimlerinden birine, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na 4 yıl 11 ay 20 gün hapis cezası ve siyaset yasağı geldi. Akıllarda, Ekrem İmamoğlu'na da yasak gelir mi sorusu var şimdi. Onun da duruşması 1 Haziran'da.
Ne tesadüf ki, yukarıdaki paragrafta adı geçen üç kişi de, Erdoğan'ın seçim kaybetmesine neden olmuş kişiler. 2015 Haziran seçimlerinde AKP'nin azınlıkta kalmasında, Selahattin Demirtaş'lı HDP'nin rolü büyüktü. Demirtaş seçimden birkaç ay önce partisinin grup toplantısında tarihe geçen o sloganı dile getirmişti: "Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça, HDP'liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe, sen başkan olamayacaksın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız."
Dönemin başbakanı, bugünün muhalifi Ahmet Davutoğlu o zaman, "HDP Eş Başkanı Demirtaş'ın bugünkü açıklaması had bilmezliğin ve demokrasiye saygısızlığın yeni örnekleridir" diye konuşmuştu. Bildiğim kadarıyla Demirtaş ve onun tutumunu destekleyenlerden henüz bir özür dilemedi.
Demirtaş, Erdoğan'ın karşısına ilk kez 2014'te bir rakip olarak çıkmıştı. 2018 seçimlerine hapiste girdi. Neredeyse 6 yıldır tutulduğu hapiste de Erdoğan'la yarışını neredeyse puan kaybetmeden sürdürmekte. 2014'te yüzde 9,76, dört yıl sonra 2018'de yüzde 8,40 oy alan Demirtaş, MetroPOLL Araştırma'nın yaptığı son kamuoyu yoklamasına göre, bugün aday olsa, yüzde 15,2 oy alabilecek gibi görünüyor. Ne var ki, bugün seçim olsa, Demirtaş seçime giremez, çünkü 2018'de "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan aldığı kesinleşmiş 4 yıl 8 aylık cezası var. Bu ceza kararı bozulmadan Demirtaş'ın aday olması mümkün değil.
Neden Kaftancıoğlu?
Canan Kaftancıoğlu'na gelelim. CHP İl Başkanlığı'na 2018'de gelen Canan Kaftancıoğlu da, Erdoğan'a seçim kaybettirenlerden. Ekrem İmamoğlu'nun adaylığında belirleyici olan Canan Kaftancıoğlu, gazeteci Deniz Zeyrek'e "Tarihe 'İstanbul'u AKP'den alan il başkanı' olarak geçmek bana bir ömür yeter" demişti. Canan Kaftancıoğlu'nun örgütü, İstanbul'u AKP'den aslında bir değil, iki kere aldı. CHP İl Teşkilatı'nın hem 31 Mart, hem de 23 Haziran 2019'da İstanbul'da kurulan 31 bin 186 sandıkta görevlisi vardı. Görevliler, sandık başkanlarının imzaladığı tutanakları görüntüleyip, seçim güvenliği merkezine yollamış, sonra bunlar Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) açıkladığı verilerle karşılaştırılmıştı.
Canan Kaftancıoğlu, aynı seçim güvenliği uygulamasını gelecek genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tüm Türkiye'de kurulacak 180 bin sandık için de uygulamaktan söz ediyordu. Kaftancıoğlu'na gelen siyasi yasak, parti yöneticiliğini engellemese bile, milletvekilliğine giden yolu kapattı. Ama bu Canan Kaftancıoğlu'nu durdurmaz. Çünkü Toplumsal Bellek Platformu'nun faaliyetlerinden de tanıdığım Kaftancıoğlu için siyaset, anlık kazanımlardan ibaret değil, uzun vadeli, emek isteyen bir mücadele. Cezalandırılmasının ardındaki faktörlerden birinin de bu mücadeleyi daha kapsayıcı hale getirmek istemesi olduğuna inanıyorum.
Sırada İmamoğlu mu var?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'na gelince… Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da Binali Yıldırım'ı değil, doğrudan kampanyaya dahil olan Erdoğan'ı alt etti. İstek üzerine iki kez. Kazandığı seçimi bir kez daha kazanmak zorunda bırakıldığı için eleştirdiği Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği suçlamasıyla açılan davada İmamoğlu'nun siyasetten men edilmesi de talep ediliyor. Mahkemeden böyle bir karar çıkar da, İmamoğlu siyaset yasağı cezası alırsa, şu sırada rafa kalkmış olan Cumhurbaşkanlığına aday olacak mı tartışmalarının anlamı hiç kalmayabilir. Cumhurbaşkanlığı bir yana, seçilme hakkını toptan kaybedebilir.
Yüzlerce HDP'liye de yasak gelebilir
2023'te yapılması öngörülen seçimler öncesinde Anayasa Mahkemesi'nde HDP'nin kapatılması ve 451 partili hakkında siyasi yasak talebiyle açılan dava da sonuçlanacak. Muhtemelen hedef, en son İstanbul'da görüldüğü gibi, seçim sonucu değiştirebilen HDP'yi kapatmakla yetinmeyip, kadrolarını da yeniden tasfiye ederek devre dışı bırakmak olacak.
Demirtaş'ın çağrısı çok önemli
Selahattin Demirtaş geçen hafta biz gazetecilere de gönderdiği mektubunda, muhalefet için son derece önemli uyarılarda bulundu. Sol, sosyalist güçler ile Kürt ve Aleviler olmadan, olmaz, Türkiye'nin geleceği değişemez. Bugüne kadar dışlandığında seçim kaybettiren, dayanışma içinde olunduğundaysa, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde olduğu gibi kader değiştirebilen kesimlerle beraber bir gelecek kurmalı.
Unutmamalı…
Erdoğan iktidarında, HDP'li seçilmişlerin başına gelmedik şey kalmadı. Ne yazık ki, bazı CHP'lilerin de oyuyla dokunulmazlıkları kaldırıldı. Bunun iktidar tarafından CHP'ye karşı da kullanılabileceği, ancak CHP milletvekili Enis Berberoğlu MİT TIR'ları davasında mahkum edilip tutuklanınca anlaşıldı. Kemal Kılıçdaroğlu çok önemli bir girişim olan Adalet Yürüyüşü'nü yapmaya başladığında, aralarında Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu onlarca HDP ve DBP'li siyasetçi çoktandır hapisteydi. Yerine yenileri eklendi. İktidar kurduğu düzende demokratik seçimlerle bükemediği eli, hapis ve şimdi de siyaset yasağıyla bükmeye çalışmakta.
Demirtaş'ın çağrısı, seçime bir yıl kalmışken, özellikle de muhalefet cephesinde ciddi yol kazalarının yaşandığı şu dönemde çok önemli bir uyarı niteliğinde. Partisiyle, seçmeniyle, tüm muhalefetin, ezber bozmaktan korkmadan birleştirici bu sese kulak vermesi hayati öneme sahip. Türkiye'nin kaderinin değişmesi, buna bağlı.
Yazıyı Demirtaş'ın mektubundan bir alıntıyla bitireceğim: "Aynı denizde buluşan ayrı nehirler olarak akmak bir zaaf değil, demokrasinin gücü ve güzelliğidir."