Erdoğan ve etrafında toplanan küçük iktidar sahipleri seçimde kaybetmekten o denli korkuyorlar ki, bütün tuşlara aynı anda basıyorlar. Belli ki Erdoğan'ın talimatı çok net. Bu seçimi kaybettirecek ne varsa bertaraf edilmesini istiyor. İstanbul'da kendini iki kez mağlup eden Ekrem İmamoğlu'nu bertaraf etme ve Büyükşehir Belediyesi kaynaklarını ele geçirme görevi İçişleri Bakanı'na verilmiş.
Her seçimin kaderini değiştirebilen HDP'yi bertaraf etme göreviyse Anayasa Mahkemesi'nde. Seçim tarihi yaklaşırken bu adımlar da sıklaşıyor. HDP'nin 539 milyon TL'lik Hazine yardımının yatacağı hesapların tedbiren bloke edilmesi de bu adımlardan ilki. Bir sonraki adım, HDP'yi kapatma ve 451 parti üyesine siyaset yasağı talebiyle açılan davanın karara bağlanması. Diyelim HDP kapatıldı, siyasi yasaklar da geldi. AKP-MHP iktidarının kazancı ne olabilir? 14 Mayıs'a çekilmesi beklenen seçime aylar kala atılan bu adımlar, AKP-MHP iktidarını kurtarır mı? Bence hayır. Neden mi?
Bahçeli'nin umduğu…
Sırf meclise girebilsin diye seçim barajı yüzde 7'ye indirilen MHP'den başlayalım. HDP'nin kapatılması ve siyasi yasaklar, Bahçeli için sadece taktiksel değil ideolojik açıdan da önem taşıyor. MHP lideri Bahçeli bu yüzden, 2020 sonundan beri tabiri caizse yargıya talimat yağdırıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin'in kapatma davası iddianamesini, 17 Mart 2021'de, MHP'nin kurultayından bir gün önce Anayasa Mahkemesi'ne sunmuş olması, HDP'nin son açıklamasında da işaret ettiği gibi tesadüf değil. Bahçeli 18 Mart 2021'de yapılan büyük kurultaydaki konuşmasında, partililere ve seçmenlerine dava sürecinin başladığını bu sayede müjdeleyebildi.
HDP'ye Hazine yardımını engelleme girişimi de, MHP'nin Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın Aralık ayındaki açıklamasının hemen ardından üçüncü kez yapıldı. Yıldız, HDP kapatma davasının takvimine dair konuşurken, 2023'te üç katına çıkacak Hazine yardımının ilk kısmının 10 Ocak'a kadar parti hesaplarına yatacağına özellikle dikkat çekmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, MHP'li Yıldız’ın açıklama yaptığı gün Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Bu da tesadüf değildi tabii.
MHP lideri kendinden uzaklaşan seçmeni, "HDP'yi bitiren benim" diyerek yeniden kazanma ümidinde. Ne var ki, Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'e düzenlenen suikastten sonra eski seçmenlerini geri kazanmak bir yana, daha fazlasını da kaybedebilir. Sinan Ateş cinayetiyle ilgili bunca iddia varken gıkını bile çıkarmayan Bahçeli, bu tutumuyla önümüzdeki aylarda partisini yüzde 7 barajının da altına çekerse hiç şaşırmam.
Erdoğan'ın umduğu…
HDP'yi kapatmak Erdoğan ve AKP'ye ne sağlar? Erdoğan'ın Bahçeli'den farklı olarak HDP'nin seçim bölgelerinde Kürt seçmenden oy toplama çabası var ancak HDP'ye oy veren Kürt seçmeninin bu saatten sonra, Erdoğan ne yaparsa yapsın AKP'ye oy vereceğini beklemek saflık olur. Sosyo Politik Saha Araştırmalar Merkezi'nin 16 Eylül 2022'de açıkladığı araştırma sonuçlarına göre, iki partinin rekabet içinde olduğu illerde görüşülenlerin yüzde 71,6'sı, en büyük sorunun ekonomi ve işsizlik olduğunu söylüyor. Ekonomiyi yüzde 9,3 ile Kürt sorunu izliyor. Kararsızlar ve oy vermeyenler dağıtıldığında HDP'nin oyu 48,6'yi buluyor. AKP'nin oyu ise yüzde 20,1'de kalıyor.
HDP'yi dağıtıp seçmenini boykota sevk etmek Erdoğan'ın umudu olabilir mi? Olabilir. Erdoğan daha önce de denediği gibi, bu yolla HDP ile rekabet ettiği seçim bölgelerinden daha fazla milletvekili çıkarmayı hedefleyebilir. Daha önemlisi, HDP'li seçmenin ayağını sandıktan kesmek suretiyle, Altılı Masa'nın Cumhurbaşkanı adayının oylarını azaltmak amacında da olabilir. AKP'nin İstanbul'da tekrarlanan Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi'nden önce, İmralı'da tecritte tutulan Abdullah Öcalan'dan mektup taşıdığını ve bu mektubun Anadolu Ajansı tarafından, "Teröristbaşı Öcalan'dan HDP'ye tarafsızlık çağrısı" başlığıyla duyurulduğunu, buna rağmen HDP'nin strateji değiştirmediğini, seçmeninin de Ekrem İmamoğlu'na daha büyük destek verdiğini hatırlatalım. Yani İmamoğlu'nun her basın toplantısında hatırlattığı o 800 binlik oy farkını yaratanlar büyük ölçüde Erdoğan'ın oyun dışına itmeye çalıştığı HDP seçmenleri.
Benzer bir durumda, mesela cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, Altılı Masa'nın adayı olma ihtimali kuvvetlenen Kemal Kılıçdaroğlu da HDP seçmeninin oyunu alabilir mi? "Helalleşme" sözünün altını dolduracak vaatlerle çıkarsa pekala olabilir.
Erdoğan'ın bir başka hedefi de Altılı Masa'yı HDP ile arasına daha gözle görünür bir mesafe koymaya mecbur bırakmak; üstü kapalı da olsa seçim döneminde her türlü iş birliğinden uzak tutmak. Ancak Erdoğan burada da şu hataya düşüyor. HDP ve Altılı Masa'nın bileşenleri, siyaseten ayrı yerlerde durmakla birlikte seçim sandığı ve oy güvenliği gibi konularda birbirini desteklemenin hayati önemde olduğunu biliyor. Zaten seçmen de bunu istiyor.
HDP ne yapacak?
Eş genel başkanlarından biri Anayasa Hukuku profesörü Mithat Sancar olan HDP de eli kolu bağlı durmuyor tabii. Partide uzun süredir çeşitli senaryolara göre hazırlıklar yapılıyor. Kapatma kararı çıkarsa yola, yine bir partiyle devam edilmek isteniyor. Bu partinin seçime girmek için yasal kriterleri karşılaması gerekli. HDP ile benzeşen böyle bir parti var. Yeşiller ve Sol Gelecek adıyla on yıl önce kurulan Yeşil Sol Parti. Partinin eş sözcülerden Çiğdem Kılıçgün Uçar, daha önce gazeteduvaR'a, "Yedek bir parti değiliz, ama HDP'nin kapatılması durumunda sorumluluk alırız" demişti. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar'ın partinin ikinci olağanüstü kongresine katılması, partinin eski HDP'li üyelerinin olması, parti logolarının birbirini andırması da devam partisinin Yeşil Sol Parti olduğu yorumlarına neden olmuştu.
Siyasi yasak kararına gelince… Siyasi yasak, mevcut vekiller ya da olası adayların seçimlere bağımsız aday olarak girmelerine engel değil.
Bunlar dışarıdan bakıldığında HDP için akla ilk gelen ve mümkün görünen formüller. Parti yöneticileri, birden çok seçenek üzerinde durulduğunun altını çiziyor. Özetle, HDP kapatılsa bile Erdoğan ve Bahçeli sandıkta umduklarını bulamayacak. Kapatma kararı, iktidar lehine bir sonuç yaratmayacak. Aslında bunu en iyi bilenin, benzer yollardan geçmiş Erdoğan olması gerekmez miydi?