Adalar'da İBB'nin kararı hukuka uygun mu?
22 Haziran 2024Katılımcı yönetim, sit alanlarının korunması, sağlıklı çevrede yaşam hakkı…
Türkiye'de çevre ve yaşam alanlarına ilişkin protestolarda sürekli öne çıkan bu kavramlar son günlerde Adalar ile gündemde. Eleştiri oklarının ucunda ise ana muhalefet partisi CHP var.
Bugüne kadar merkezi yönetimin kararlarına karşı yapılan birçok kent protestosunda en ön sıraları CHP'li vekiller tutuyordu. Ana muhalefet partisi, İstanbul'un ilçe belediyelerinden biri olan Adalar'da devam eden protestolara ilişkin ise sessizliğini koruyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun sıklıkla dile getirdiği "İstanbul'u hep birlikte, ortak akılla, katılımcı ve şeffaf bir şekilde yöneteceğiz" dediğini hatırlatan Adalar halkı seslerinin duyulmamasından şikayetçi.
İmamoğlu'na "Palavra" şarkısıyla sesleniyorlar
Bu nedenle bugünlerde Adalar'da devam eden protestolarda öne çıkan bir şarkı var: Ajda Pekkan'dan "Palavra."
İstanbul'a bağlı doğal sit alanı statüsündeki Prens Adaları'nda faytonların kaldırılmasıyla başlayan ulaşım krizi ilçeye getirilen elektrikli minibüslerle derinleşti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) bağlı Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) kararıyla getirilen minibüsler Kurban Bayramı öncesinde çalıştırılmaya başlanırken, Adalıların "Azmanbüs" adını verdikleri araçlara ilişkin protestoları sürüyor.
Adalılara göre Adalar da İstanbullaşıyor, İstanbul'daki kentsel ve ekolojik yıkımın bir benzeri Adalar'da yaşanıyor. Rızaları alınmadan başlatılan uygulamayı "dayatma" olarak tanımlayan Ada sakinlerine göre uygulama hukuki açıdan da sorunlu.
"Kararın hukuki dayanağı yok"
DW Türkçe'ye konuşan Ada sakinlerinden Avukat Erhan Ergun'a göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kararının hukuki dayanağı yok.
Adalar'ın öncelikle Özel Çevre Koruma Bölgesi Koruma Kurulu kararlarıyla motorlu taşıt trafiğine kapatılmış bir yer olduğunu hatırlatan Ergun, "Adalar'da bir defa toplu ulaşım olması veya toplu ulaşımın motorlu taşıtlarla sağlanmasına yol açacak bir yasal dayanak yok. Ne yasa, yönetmelik var ne de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi" diyor.
İBB'nin 2019'dan beri kullandığı araçların da trafik tescili olmayan araçlar olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu'na göre bu araçların trafiğe çıkmasının mümkün olmadığını ifade eden Ergun, "Burada İBB bu tür araçlarla 2019'dan bugüne kadar toplu taşıma yapıyor. Yani araçları 10-15 kişi dolduruyor. Ada turu attırıyor vesaire. Herkes de bunun farkında. Cumhurbaşkanından, trafik zabıtası, belediye zabıtasına kadar herkes bunun farkında ve buna göz yumuyor. Yani yasa dışı bir uygulama var" diye devam ediyor.
Getirilen minibüslerle bu yasa dışı uygulamanın kalıcılaştırılmaya ve meşrulaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Ergun, UKOME'nin yasa çıkarma yetkisi olmadığını, UKOME bu yönde bir karar verse dahi Adalar sit alanı olduğundan her türlü uygulamanın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Anayasa'nın 63'üncü maddesine göre koruma kurullarının onayına ve iznine tabi olduğunu vurguluyor.
Öte yandan Ergun, Türkiye'nin de imzacısı olduğu 1988'de yürürlüğe giren Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na göre Türkiye'nin yerel yönetime halkın da katılımını sağlayacağını garanti ettiğini hatırlatarak, Adalar'daki ulaşım dayatmasıyla buna da uyulmadığını ekliyor.
İBB neyi savunuyor?
İBB, DW Türkçe'nin, halkın tepkisinin görmezden gelindiğine dair eleştiriler ve hukuki süreçle ilgili sorularına yanıt vermedi. İBB Basın Birimi, 18 Haziran'da yaptıkları duyuru dışında bir açıklama yapmayacaklarını belirtti.
İBB, 2020 yılında kaldırılan faytonların yerine Adalar'da ulaşım için 40 adet 13 kişilik elektrikli araç sağlamıştı.
İBB'den 18 Haziran'da yapılan duyuruda, UKOME'nin 6 Şubat 2020 tarihli kararına istinaden İETT'nin, Adalar İlçesi'nde 40 adet 13 kişilik, elektrikli, L sınıfı tescilsiz araç ile toplu taşıma faaliyetlerini sürdürdüğü, bu tescilsiz araçların UKOME tarafından verilen kullanım izin süresinin 30 Nisan 2024'te sona erdiği, bu nedenle "elektrikli, sessiz ve çevreci olan" ancak ilgili mevzuat gereği M sınıfı ve "tescilli olması gereken" araçların hizmete alındığı belirtildi.
Adalar'a uygun araç üretimi için ulusal ve uluslararası üreticilere açık ihale yapıldığını ancak katılımın olmadığını savunan İBB, bunun üzerine Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve ASELSAN ile ortak bir çalışma gerçekleştirip, söz konusu araçların Adalar'da hizmete sunulduğunu aktardı.
Ancak Avukat Ergun'a göre İBB'nin açıklamasında eksiklikler ve yanlış yönlendirmeler var.
İdare mahkemesi: UKOME kararı yok hükmünde
Erhan Ergun, İBB'nin dayanak gösterdiği 2020 tarihli UKOME kararının İstanbul Bölge İdare Mahkemesi tarafından yok sayıldığını, bu nedenle burada bir yanlış bilgilendirme olduğunu savunuyor:
"Bölge İdare Mahkemesi dedi ki bu yürütülebilecek bir işlem değil. Buna İBB Başkanı imza atmamış, yok hükmündedir, dedi. 2022'de bu karar kesinleşti. 2024'te basın açıklaması yaparken İBB o karara atıf yapıyor. Bu halkı kandırmaktır."
İBB açıklamasında yer alan tescilsiz araçların kullanım süresinin dolduğu savunmasına ilişkin ise Ergun, tescilsiz araçlarla trafiğe çıkmanın bir suç olduğunu, bunu yapan İBB'nin bir de basın açıklaması yaptığını belirterek "Yasama organının ben buradayım demesi lazım veya yürütme organında soruşturma açılmasının sağlanması lazım bu açıklamayı yapanlarla ilgili. Bu da yapılmıyor" diye ekliyor.
"Kıyı işgali yapana turist taşınıyor"
Adalar'da toplu taşıma hakkı savunmasının da tartışmalı olduğunu dile getiren Avukat Erhan Ergun, Adalar'da konut alanlarının 500 metre ile bir kilometre mesafede bulunduğunu, dolayısıyla Adalar halkının toplu taşımaya ne kadar ihtiyacı olduğunun sorgulanması gerektiğini ifade ediyor.
Öte yandan bayramda toplu taşımanın ücretli ve indirimsiz olduğunu ve bilet fiyatının 65 yaş üstü için 50-60 lirayı bulduğunu ifade eden Ergun, kamu yararı olmayan bu uygulamanın Adalar'ın imara ve rant projelerine açılma planının bir parçası olduğu görüşünde.
Adalar'daki asıl sorunu kıyıların işgaliyle vatandaşın denizlerden yararlanma hakkının ihlal edilmesi olarak tanımlayan Ergun, sahil şeritlerini işletenler arasında İBB'nin de yer aldığını, getirilen bu minibüslerle de bu işletmelere turist taşındığını dolayısıyla kâr elde etme amacı güdüldüğünü savunuyor:
"Anayasa'ya göre devlet kültürel ve doğal değerlerini korumakla yükümlüdür. Anayasa'nın üstün yararı nedir? Kıyılardan yararlanma hakkıdır. Sağlıklı ve düzgün bir çevrede yaşama hakkıdır. Bu üç hakkı da ihlal ediyor. Kıyıların işgalini cazip gösteriyor. Önce plaj işletmesini, kaçak plaj işletmesini meşrulaştırıyor. Oralarda bir turizm aktivitesi oluşturduktan sonra başlıyor turist taşımak için adaya araç getirmeye."
"Adalar halkı değil turistler ön planda"
DW Türkçe'ye konuşan sivil toplum girişimi Adalar Savunması'ndan Ömer Süvari de Adalar'a getirilen elektrikli minibüslerle Adalar halkının ihtiyacını karşılamaktan ziyade başka yerlerden getirilen turistlerin şehir merkezine, kıyılara ve ormanlara taşınmasının amaçlandığı görüşünde.
Adalar'da sayfiye döneminin bittiğini, yeni bir dönem yaşandığını düşünen Süvari'ye göre asıl tartışma bu dönüşümün nasıl olacağı ile ilgili.
"Adalar ile ilgili bir restore süreci olacaksa burada bazı kararlar alınması lazım. Ulaşım da bu sürecin içinde yer alacak bir başlık" diyen Süvari, ekliyor: "Turistik, kıyı ve orman işgallerinin gerçekleştiği, mafyatik ilişkilerin geliştiği bir yer mi olacak, yoksa İstanbul'un korunan önemli bir alanı olarak mı kalacak?"
Süvari, Adalar'ın Türkiye'nin en kuzeyindeki kızılçam ormanlarının yanı sıra Akdeniz iklimine özgü doğal yaşam üyeleri, kuşlar, ağaçlar ve bitki örtüsüne sahip olduğunu dile getiriyor. Kuşlar için önemli bir göç ve üreme alanı olan Adalar ekosisteminin balıklar açısından da zengin olduğunu belirten Süvari, "Metropole 6 kilometrelik bir uzaklıkta böyle doğal güzelliklere sahip bir bölgenin olması İstanbul için bir şans" ifadelerini kullanıyor.
"Tahribat ve işgalleri artıran bir süreç"
Süvari'ye göre Adalar'da son yıllarda artan turist sayısı İstanbul'da yeşil alanların azalmasıyla da ilişkili.
"İstanbul beton şehir haline geldikten sonra insanların gidebileceği çok az yer kaldı" diyen Süvari, Adalar'daki plansızlığın geldiği son noktayı şu sözlerle anlatıyor: "Yol kenarında, kaldırımda piknik yapan, çöp kovalarının yanında piknik yapan insanlarla karşılaşıyorsunuz. Çünkü yok. İnsanlar şehirde bir yere gidemiyor. Adalar'a geliyorlar ama Adalar'da karşılaştıkları manzara da bu. Sokaklarda çılgın kalabalıklar, orman yangınları, hastane, sağlık ocağı kapısında kuyruklar, marketlerde kuyruklar vesaire."
Adalar'ın bir onarıma ihtiyacı olduğunu ancak bu yapılırken doğal yaşamın korunmasını gerektiğini ifade eden Süvari, "Ada halkı da temel olarak bunu istiyor. Ancak yeni bir restorasyon sürecine ihtiyacımız varken, aksine mevcut tahribatın, işgallerin arttığı bir süreci yaşıyoruz" diyor.
Adalar Belediyesi işin neresinde?
Adalar Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat da Adalıların taleplerine şimdiye dek tepkisiz kaldı.
Belediye Başkanı Akpolat devam eden eylemlere ilişkin DW Türkçe'nin röportaj talebine geri dönmedi.
Akpolat daha önce yaptığı açıklamalarda minibüslerin geçici bir çözüm olduğunu dile getirmişti.
Avukat Erhan Ergun, elektrikli minibüsün ilk kez 2020'de Adalar'a getirildiğini, ancak tepkiler sonrası Adalar Belediyesi'nden "Bu araçlar yokuşlarda deneme amaçlı getirildi, Adalarda çalıştırılması söz konusu değil" açıklamasının geldiğini aktarıyor.
Mayıs ayında getirilen araçlara tepki sonrasında ise Adalar Belediyesi tarafından düzenlenen toplantıda halka çalıştay sözü verildiğini ancak bu sözün de tutulmadığını dile getiren Ergun, Adalar Belediye Başkanı Akpolat'ın demokratik olduğunu göstermek için seçim sonrasında bir Whatsapp grubu kurduğunu, Adalıların görüşlerini paylaştığı bu iletişim grubunun bayramdan bir gün önce kapatıldığını dile getiriyor.
Ergun, Adalar'da ulaşım konusunun normal şartlarda ilçe belediyesinin katkısıyla çözülmesi gerektiğini, Adalar Belediyesi'nin Adalar halkıyla görüşerek ortak bir yere varabileceğini belirterek "mevcut yönetimin yetkisizleştirildiğini" savunuyor ve Adalar Belediyesi'nin İBB'nin kararına karşı bir tavır koyamadığını, adeta susturulduğunu belirterek, bunun bir demokrasi mücadelesi olduğu görüşünü de paylaşıyor.
"İBB ve CHP için de bir test"
Ömer Süvari de ne Adalar Belediyesi ne İBB ne de diğer kamu kurumlarının bu süreçte Adalar halkıyla iletişim kurmadığını söylüyor.
Bu durumun kentsel taleplerle nasıl ilişki kurdukları açısından İBB ve CHP için de bir test olduğunu dile getiren Süvari, "Halk kavga ederek, rekabet eden bir yaklaşımdan ziyade konuşan, tartışan, anlamaya çalışan, buna göre kararlar alan bir kurum görmek istiyor. Ancak biz, turistik işletmelere, yeni açılan otel, motel, pansiyon, işgal plajlarına hizmet eden bir belediye yönetimi görüyoruz" sözleriyle İBB'nin uygulamasını eleştiriyor.
Tarihinde ilk kez çevik kuvvet müdahalesi geldi
İBB açıklamasında, Adalar Kaymakamlığı ile "toplu taşıma hizmetinde yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçilmesi için gerekli emniyetli tedbirlerin alınması hususunda" iş birliği yapıldığına da yer verildi.
İBB'nin 20 kişilik elektrikli minibüsleri bölgeye göndermesi sonrasında duruma tepki gösteren Adalar halkına çevik kuvvet müdahale etti, bazı vatandaşlar gözaltına alındı.
Avukat Ergun, "Binlerce yıllık Ada tarihinde ilk defa bir çevik kuvvet müdahalesi oldu. Anayasal haklarını kullanan insanlar yaya yoluna çıktıkları için gözaltına alınıyorlar. Adalar'da bütün uygulamalar merkezi iktidarla yerel iktidarın müthiş bir uyumu içerisinde gerçekleşiyor" diyor.