Suriye'de çatışmasızlık bölgeleri uygulamalarının hayata geçmesiyle birlikte Suriye hükümetiyle muhalifler arasında pek çok bölgede çatışmaların durduğu ya da azaldığı gözlemlendi. Hatta, bazı bölgelerdeki silahlı gruplar hükümet ile anlaşıp, bulundukları bölgeleri terk ederek muhaliflerin güçlü olduğu bölgelere yerleşmeye başladı. Bu süreçte, çatışmanın merkezi Rakka ve Deyr ez Zor eksenine kaydı. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın İdlib'e Türk ve Rus askerlerinin konuşlandırılabileceği sözleriyle yeniden İdlib gündeme geldi.
İdlib'de nasıl bir güç dengesi var?
Astana ve Cenevre görüşmelerinden çıkan çözüm önerileri İdlib'de üçlü bir güç dengesi oluşturdu. 2017 başında ilan edilen ve başını eski Nusret Cephesi'nin (El Nusra) çektiği Şam'ın Kurtuluşu Örgütü (ŞKÖ) bu güç dengesinin en önemli aktörü oldu. Diğer gruplardan sağladığı katılım, disiplin ve örgütlenme becerisi, onu diğer gruplara karşı sayısal ve askeri olarak üstün konuma getirdi. Güç dengesinin en önemli dengeleyicisi ise Ahrar Eş Şam oldu. Ahrar da ŞKÖ gibi birçok grubun biatını elde etti ve göreli olarak güçlendi. Ancak, en büyük rakibine göre nitelik ve niceliksel olarak geride kaldı. İki önemli aktör arasında bazen bildiriler üzerinden siyasi atışmalar, bazen de küçük çaplı askeri çatışmalar yaşansa da bu gerilim geniş çaplı bir çatışmaya dönüşmedi.
Bu iki temel aktörün dışında Astana'ya katılan grupların başını çektiği ve bunlara diğer irili ufaklı yeni oluşumların da eklendiği "yeni" bir Özgür Suriye Ordusu oluşumu ortaya çıktı. Bu son grup sayıca ve nitelik olarak ilk ikisinden zayıf olsa da Türkiye başta olmak üzere bölgesel güçlerin desteğini alıyor. Muhaliflerden oluşan "Ulusal Ordu Projesi"nin temel nüvelerinden sayılan İdlib'deki yeni ÖSO'nun bir araya getirilmesinin arkasındaki en önemli itici güç İdlib'deki El Kaide ağırlığını ortadan kaldırmak.
Denge öylesine bir hal aldı ki; taraflardan herhangi birisinin diğeriyle işbirliği yapması açıkça güç dengesini değiştirecek duruma geldi. Fakat, bu üçlü dengede İdlib, Rakka ve Deir ez Zor'un gölgesi altında yavaşça ısınan bir çatışma ortamına sürüklendi. Başta daha güçlü olan ŞKÖ zamanla zemin kaybetmeye başladı. Bazı gruplar ondan ayrıldı. Bazı yerleşim yerlerinde diğer grupların da tetiklemesiyle ŞKÖ karşıtı gösteriler düzenlendi. Bu gösteriler İdlib'in her yerine yayılmasa da tamamen görmezden gelinecek kadar küçük de değiller. Özetle, ŞKÖ hala en güçlü grup ama 3 ay öncesiyle karşılaştırıldığında sayısal olarak azaldığı gibi bazı bölgelerde eskisi kadar popüler de değil.
Buna karşılık en büyük değişiklik Ahrar'da yaşandı. Ahrar eş Şam, öteden beri bazı grupların birleşmesiyle oluşmuş bir ittifaktı. Bu ittifak 2017'nin başında İdib'de açıkça güç kaybetti. Bu güç kaybı onun ŞKÖ'yle olan ilişkisini azaltmasına neden oldu. Sonunda çok önemli bir noktaya geldi. Çok yakın bir gelecekte Ahrar'ın "devrim" bayrağını kabul edeceği ya da ÖSO'nun bayrağına benzer bir bayrakla yola devam edeceği açıklandı. Bu durum kısa vadede sembolik olsa da; uzun vadede Ahrar eş Şam'ın ŞKÖ'nün tamamen karşısına geçmek zorunda kalacağı anlamına gelebilir. Bu ise üçlü dengenin bozulmasına neden olacaktır. İşte, Türkiye ve Rusya'nın asker göndermesi bu bağlamda ele alınmalı.
İdlib'e yabancı askerler mi konuşlandırılacak?
Tüm çatışmasızlık bölgelerine gözlemci olarak yabancı ülkelerin askerlerinin konuşlanabileceği daha önce kararlaştırılmıştı. Bölgeden gelen haberler, bu konudaki hazırlıkların uzun süre önce başladığını gösteriyor. Anlaşılan ilk etapta, yabancı ülke askerleri çatışma bölgelerinin doğrudan ortasına konuşlanmayacaklar. Daha önce basına yansıyan Suriye hükümeti ile muhalif güçler arasındaki çatışmasızlığı denetleyecek bir gücün konuşlanacağıydı. Fakat, Türk askerlerinin, Rusların ya da Kazakistan ve Kırgizistan'dan gidecek askerlerin gelişi sadece hükümet ile muhalifler arasında çatışmanın engellenmesi gibi durmuyor.
Yabancı askerlerin gidişi İdlib'de neleri değiştirir?
Bu gelişme, İdlib'deki güç dengesinin ŞKÖ aleyhine bozulması için başlayacak yeni bir çatışmanın habercisi olabilir. Muhtemelen, Kazakistan ve Kırgizistan'ın gündeme gelmesinin tek nedeni Rusya'nın ısrarı değil. Bölgede Orta Asya'nın farklı ülkelerinden gelen ve El Kaide yanlısı gruplara katılan çok sayıda Orta Asyalı bulunuyor. Bunların kendi ülkelerine yarattığı tehdit şimdilik sınırlı. Fakat bu konuşlanma bu devletlerin kendilerine yönelik tehditle baş etmesi açısından önemli bir hamle olarak nitelendirilebilir. Rusya'nın İdlib'deki Kaide yanlısı oluşumlara karşı sert mücadeleyi öteden beri şart koştuğu biliniyor. Bu nedenle, İdlib'e yeni konuşlanacak birlikler muhtemelen sadece Suriye hükümeti ile muhalifler arasındaki çatışmayı tamamen bitirmeyi değil İdlib'de sürekli ateşkes öncesi gruplar arası yeni bir çatışmanın yakın olduğunu gösteriyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Serhat Erkmen
Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı olarak görev yapmakta.