İstanbul'un taşı toprağı "beton"
5 Kasım 2017İstanbul… Yedi tepeli şehir… Sayısız medeniyete ev sahipliği yapan Boğaz’ın incisi yavaş yavaş renk değiştiriyor. Uzaydan uydularla bakıldığında yeşil alan oranının her yıl giderek azaldığı görülüyor. “Taşı toprağı altın” denen İstanbul hızla betonlaşıyor. Kentin ikliminde de değişiklikler göze çarpıyor. Tropik iklimleri aratmayan fırtınalar, seller son dönemde sık sık İstanbul'la anılıyor.
İstanbul'a 18 Temmuz 2017'de son 32 yılın en yüksek yağışı düşmüş ve pek çok semt sular altında kalmıştı. Sadece günün ilk yarısında metrekareye Silivri'de 128 kg, Üsküdar'da 108 kg, Beykoz'da 85 kg, Sarıyer'de 80 kg yağmur yağmıştı. 27 Temmuz 2017 tarihinde de şiddetli yağışın ardından Taksim Tüneli sular altında kalmıştı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) göre su baskınlarının nedeni küresel iklim değişikliği. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan İBB, "Küresel iklim değişikliği ile artan yağış oranları su baskınlarına neden olmaktadır" açıklamasını yaptı. İBB'nin açıklamasında, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ, derelerin mevcut kesitlerini yeniden düzenleyerek, sel riskini ortadan kaldırmak amacıyla İstanbul’un muhtelif derelerinde ıslah çalışmalarına devam ediyor. 600 kilometrelik hedef ıslah çalışmasının 500 kilometresi tamamlanarak yüzde 80 oranında ıslah çalışmaları yapılmıştır” denildi. Ancak bu açıklamalar uzmanları ikna etmiyor.
“Aşırı betonlaşma sera etkisi yaratıyor”
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükşehir Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Hacıalioğlu su baskınlarından kentleşme politikalarındaki hataları sorumlu tutuyor. Hacıalioğlu, “Böylesi bir aşırı betonlaşma, yani bizim kentleşme politikamızın, yönetmeliklerimizin ruhunda adeta kentler betonarme binalar, otoyollar ve otoparklardan ibaretmiş gibi görünüyor. Her yer betonlaşmaya başlayınca doğal olarak bir sera etkisi oluşuyor, sera etkisi iklimi etkiliyor" diyor.
Oluşan sera etkisinin ısı derecesini de etkilediğini ifade eden Hacıalioğlu, böylece iklim değişikliğinin meydana geldiğini söylüyor ve ekliyor: "Bunlara bağlı olarak ciddi bir şekilde altyapı yetersizliğinden dolayı aşırı yağışlar, yağmur suyunu emecek toprak alanı kalmadığından dolayı bir anda debisi yüksek su akıntıları ve su baskınları oluyor."
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Suna da betonlaşmanın yol açtığı sorunlara dikkat çekiyor. Taksim ve çevresindeki plansız kentleşmenin sel riskini artırdığını belirten Suna, "Eskiden Taksim Meydanı komple beton muydu? Şimdi bir gram yeşil alan yok. Peki, bu, betonlaştırılan İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı'na yağan yağmur suyu nereye gidecek? Emecek toprak yok. Olduğu gibi orada birikecek” şeklinde konuşuyor.
Park ve bahçe oranı yüzde 2,2
Dünya Şehirleri Kültür Forumu’nun yayınladığı en son raporda, İstanbul'daki kamuya açık yeşil alan yani park ve bahçelerin kentin yüzölçümüne göre oranı yüzde 2,2 olarak gösterildi. Bu oran Moskova’da yüzde 54, Sydney’de yüzde 46, Viyana’da yüzde 45,5 ve New York’ta yüzde 27 civarında. En düşük ise yüzde 2 ile Dubai.
Öte yandan NASA'nın daha önce yayınladığı uydu görüntüleri de İstanbul’daki betonlaşmayı ortaya koyuyor. Örneğin 1975 ile 2011 yıllarını kıyaslayan özel uydu görüntülerinde, İstanbul’da betonlaşmadaki artış (gri bölgeler) çarpıcı. Kırmızı renkli yerler ise yeşil alanları temsil ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamasına göre, İstanbul'da mesire alanları da dahil toplam aktif yeşil alan miktarı 86 milyon 374 bin metrekare. Kişi başına düşen aktif yeşil alan oranı ise 8,49 metrekare.
Türkiye kentlilerinin yüzde 25,1’i İstanbul’da
İstanbul'da hızla artan nüfusun da beraberinde bazı sorunları getirdiğine dikkat çeken TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Suna kentsel dönüşüm projelerini de eleştiriyor.
Suna, "Şu anda kentsel dönüşüm tümüyle mevcut binaları yerinde yenileme mantığıyla yapılıyor. Siz burada 10 hanelik bir yeri 13-14 haneye çıkarıyorsunuz. Durduk yerde o bölgenin nüfusunu artırıyorsunuz. Peki, nüfusu artırırken altyapıyı iyileştiriyor muyuz? Hayır iyileştirmiyoruz. Trafiği rahatlatıyor muyuz? Rahatlatmıyoruz ama olduğu şekilde bu nüfusu yüzde 30 artırıyoruz ve kenti yaşanmaz hale getiriyoruz” diyor.
“Deprem toplanma alanlarının yüzde 75'i imara açıldı”
Uzmanlara göre, hızla nüfusu artan İstanbul'da beklenen büyük bir depremin yaşanması durumunda, insanların toplanacağı yer sayısı da kısıtlı. Hacıalioğlu, “İlk deprem olduğunda 1999’da o psikolojiyle birçok deprem toplanma alanı belirlendi. Ama daha sonraki süreçlerde o alanlarda yapılacak binalarla elde edilecek rant bu tehlikeden daha değerli oldu. Ve bu yönde birçok yer talebe bağlı olarak imara açıldı. Deprem tabii ki bizim ülkemizin bir gerçeği ama depremin felakete dönüşmesinin sebebi de yine bizleriz” diyor.
Nusret Suna, 17 Ağustos 1999 depremi sonrası, 490 küsur deprem toplanma alanı tespit edildiğini ancak bu yerlerin dörtte üçünün imara açıldığını söyledi. Suna, "Bu alanların yüzde 75'inin hepsine inşaat yapıldı. Deprem toplanma alanı dediğimiz anda altyapısı hazırlanmış, orada vatandaşların ikamet edebileceği, temiz su, pis su giderlerinin, elektriğinin, altyapısının hazırlandığı deprem toplanma alanları olarak kabul ederiz. Bizim yöneticilerimizin söylediği okul bahçeleri, cami avluları, parklar, çocuk bahçeleri deprem toplanma alanı değildir. Onlar deprem anından geçici kaçıp bekleyeceğimiz yerlerdir” açıklamasını yapıyor.
Birleşmiş Milletler’in “2016'da Dünya Kentleri” adlı raporunda göre, İstanbul nüfusunun 2030 yılında 16 milyon 694 bine çıkması bekleniyor. Bu da 2030’da kadar yılda ortalama yüzde 1,1’lik nüfus artışı anlamına geliyor. Öte yandan, raporda Türkiye toplam nüfusunun yüzde 18,5’inin İstanbul’da ikamet ettiği belirtiliyor. Toplam kent nüfusunun ise yüzde 25,1’i İstanbul’da yaşıyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Başak Sezen