Kıbrıs'ta suları bulandıran sondaj krizi
9 Mart 2018Türkiye'nin geçen ay İtalyan devletinin kontrolündeki enerji devi Eni'ye ait bir sondaj gemisinin Kıbrıs açıklarında doğal gaz aramasına engel olmasıyla gündeme gelen ada ve çevresindeki doğal zenginlikleriyle ilgili tartışmalar sürüyor.
Amerikan enerji devi ExxonMobil'in Güney Kıbrıs yönetimiyle yaptığı anlaşma çerçevesinde adanın güneybatısında yapmayı planladığı araştırma çalışmalarının ABD Donanması'na bağlı 6'ncı Filo'nun Doğu Akdeniz'de İsrail'le ortak tatbikat gerçekleştireceği günlere denk gelmesi ise iddiaları beraberinde getirdi.
Yunan basını, ABD'nin, bölgedeki askeri varlığını artırarak Eni'nin yaşadığı gibi ExxonMobil'in yapacağı çalışmaların da Türkiye tarafından engellenmesi riskini ortadan kaldırmayı amaçlamış olabileceğini öne sürdü.
Bazı uluslararası yayın organları da ExxonMobil'e ait iki geminin Napoli merkezli 6'ncı Filo eşliğinde, Güney Kıbrıs'ın tek taraflı olarak ilan ettiği 10'uncu parsele gittiğini iddia etti.
Ancak internetteki gemi takip sitelerinde yapılan sorgulamalar, ExxonMobil'e ait gemilerden Med Surveyor'ın İsrail limanı yakınlarında, Ocean Investigator'ın ise Yunanistan'ın Ege sularında olduğunu gösteriyordu. Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Nikos Kristodulides de Perşembe günü yaptığı açıklamada, gemilerin ABD donanması eşliğinde bölgeye gittiği yönündeki haberleri yalanladı.
Doğal gaz arama çalışmalarının Kıbrıslı Türk ve Rumlarca birlikte yürütülmesi gerektiğini savunan Türkiye ise bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın çarşamba günkü açıklamasında, ExxonMobil gemileriyle ilgili "sürecin ilerlediğini" bildiklerini belirtti ve "Ama 6'ncı Filo henüz oraya gelmiş değil" diye ekledi.
6'ncı Filo iddialarına bir süre sessiz kalan ABD, perşembe akşam saatlerinde Anadolu Ajansı'na bir açıklama yaptı. Pentagon ve ABD Donanması yetkilileri 6'ncı Filo'nun ExxonMobil’i korumak için Doğu Akdeniz’e gittiği iddialarının asılsız olduğunu, bölgede önceden planlanan bir tatbikat için bulunduklarını söyledi.
"Rum tarafının işine geliyor"
DW Türkçe'ye konuşan enerji uzmanı Necdet Pamir, medyada çıkan bazı haberlerin "kışkırtma" amaçlı yapıldığı görüşünde.
"Kimi Rum taraflı yayın organları, 6'ncı Filo'nun gelişini sopa havuç gibi kullanmak adına bence istismar ediyorlar" diyen Pamir, iki gelişme arasında "zorlama" bağlantılar kurulduğunu belirtti. Yaratılan gerginliğin Rum tarafının "işine geldiğini" söyleyen Pamir, "Bazılarının çatışma beklentisinin boşa çıkacağını düşünüyorum" dedi.
Güney Kıbrıs yönetimi, 10'uncu parsel olarak kabul ettiği bölgede doğal gaz aranması için geçen yıl ExxonMobil ve Katar devletine bağlı Qatar Petroleum (Katar Petrolleri) şirketiyle anlaşmıştı. Rex Tillerson'ın ABD Dışişleri Bakanı olmadan önce 42 yıl çalıştığı ve CEO'luk ve Yönetim Kurulu Başkanlığı da yaptığı ExxonMobil ile Qatar Petroleum'un 10'uncu parseldeki araştırma çalışmalarının ardından sonbaharda da sondaj faaliyetlerine başlaması planlanıyor.
Türkiye neden karşı çıkıyor?
Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) doğal gaz ve petrol arama ruhsatı verdiği alanlarla çakışmayan 10'uncu parsel, Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesine (MEB) de girmiyor. Ancak Türkiye, Güney Kıbrıs'ın tek taraflı eylemi nedeniyle 10'uncu parseldeki olası sondaj çalışmalarına da karşı çıkıyor.
Türkiye'nin şubat ayında savaş gemilerini göndererek engellediği İtalyan şirketi Eni ise Kuzey Kıbrıs'ın TPAO'ya ruhsat verdiği alanlarla çakışan 3'üncü parselde sondaj faaliyetleri gerçekleştirmeyi amaçlıyordu.
Güney Kıbrıs, ilan ettiği 13 parselden 6'ncısında geçen Temmuz'da başlattığı sondaj çalışmalarının ilk etabını tamamladıktan sonra 3'üncü parsele yönelmişti. Güney Kıbrıs'ın 12'nci parsel olarak adlandırdığı bölgede ise ABD'li enerji şirketi Noble Energy 2011 yılında 127 milyar 400 milyon metreküplük doğal gaz rezervi bulmuştu. Ancak bu rezervin çıkarılması için herhangi bir işlem yapılmadı.
Tek taraflı faaliyetlerle Kıbrıslı Türklerin adanın çevresindeki doğal zenginlikler üzerindeki hakkının hiçe sayıldığını belirten Türkiye, birlikte yapılacak sondaj sonrası çıkarılacak kaynakların gecikmeden paylaşılmasını öneriyor. Kıbrıslı Rumlar ise sürdürdükleri doğal gaz arama faaliyetlerini egemenlik hakkı olarak görüyor ve olası bir ekonomik kazancın ada birleştikten sonra tüm Kıbrıslılara adilane bir şekilde paylaştırılacağını savunuyor.
Türkiye'den üst üste uyarılar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şubat ayında Eni ile 3'üncü parsel nedeniyle yaşanan krizin ardından yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs hükümetiyle anlaşarak ada açıklarında doğal gaz arama faaliyeti yürüten uluslararası şirketlere de "Rum tarafına güvenerek hadlerini ve güçlerini aşan işlere alet olmamalarını tavsiye ettiklerini" söylemişti.
Erdoğan, Hürriyet gazetesinin haberine göre geçen haftaki Afrika turu sırasında da, "O bölgede KKTC’nin ve Türkiye’nin rızası olmaksızın bir adım atılamaz. Eni hadisesinde bu görüldü. Yarın Fransa, belki Total ile yapmak isteyecek bu işi. ABD belki Exxon ile yapmak isteyecek. Ama KKTC’nin ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklarından haklarının çiğnenmesine fırsat vermemiz elbette mümkün değildir" ifadesini kullandı.
"Türkiye de doğal gaz bulmalı"
Türkiye'nin Katar'daki eski büyükelçisi Mithat Rende'ye göre Türkiye'nin Kıbrıs nedeniyle yaşanan sondaj krizinde statükoyu değiştirmek için yapması gereken, 2017 başında satın aldığı Güney Kore yapımı sondaj gemisini kullanarak TPAO'ya ada çevresinde ruhsat verilen alanlardan birinde, doğal gaz veya petrol bulmak.
"Bunun için de sanıyorum gelecek yıldan itibaren böyle bir faaliyet öngörülüyor. Şu anda geminin teknik ekipmanlarının tamamlanmakta olduğunu anlıyorum" diyen emekli büyükelçi Rende, Kıbrıslı Rumların ancak bu sayede Türk tarafını "yok sayamayacağını" söyledi.
Erdoğan geçen hafta gazetecilerin "Yakın vadede Türkiye’nin bir arama çalışması söz konusu olabilir mi?" şeklindeki sorusuna, "Tabii ki olabilir. Bu gemi bunun için alındı. Geminin alınması birinci derecede Rum kesimini rahatsız etti" diye yanıt vermişti.
Katar eleştirisi
Her ne kadar Erdoğan'ın şu ana kadar uyardığı ülkeler arasında Katar bulunmasa da Exxon Mobil'in 10'uncu parseldeki ortağının Qatar Petroleum olması ise tartışmalara ayrı bir boyut katıyor.
Enerji uzmanı Pamir bu durumu eleştiriyor: "Biraz ironi yaparak söylüyorum. Bu kadar yakın dostlarımıza hiçbir şey söylenmemesini anlamakta güçlük çekiyorum. Ama hükümet kanadından da basından da tık yok. Katar'ın Körfez'de bir tane dostu yok. Ambargo uygulanıyor. Tek 'dostu' ise Türkiye... Böyle bir durumda Türkiye'nin elinin Katar'a karşı güçlü olması lazım. Katar'ın kulağının bükülmesi lazım. Ama Katar faaliyetlerini sürdürüyor" şeklinde konuşan Pamir, "Bizim siyasilerin Katar'a böyle bir uyarı yapmamalarının nedeni acaba ne olabilir? Katar'ın eli niye güçlü siyasiler üzerinde? Bir de tersten sorabiliriz soruyu" dedi.
Türkiye'nin eski Doha Büyükelçisi Rende ise Qatar Petroleum (QP) ve ExxonMobil'in uzun zamandır birlikte çalışan iki şirket olduğuna vurgu yapıyor. "Benim Katar büyükelçiliğim zamanında da ExxonMobil'in yaklaşık 16 milyar dolarlık bir yatırım vardı Katar'da... Bunlar birlikte proje geliştiren, gerçekleştiren iki şirket. Muhtemelen ExxonMobil QP'yi risk paylaşmak icin almıştır. QP'nin orada herhangi bir gemi bulundurması söz konusu değil. ExxonMobil gemisi gidecektir. QP de masraflara katkı yapacaktır" diyen Rende, buna karşın Türkiye'nin "dostu" konumundaki iki ülkedeki bu şirketlerin Ankara'dan defaatle yapılan uyarılara rağmen bölgedeki faaliyetlerini sürdürmelerinin dikkat çekici olduğunu belirtiyor.
Gözler AB zirvesinde
Eni'ye ait sondaj gemisinin Türk savaş gemileri tarafından durdurulması krizi nedeniyle geçen ay yaşanan sondaj krizi, Türkiye ile Avrupa Birliği'ni de karşı karşıya getirmişti. AB'nin Ankara'ya tepki olarak 26 Mart'taki Varna zirvesini iptal etmesi gündemde. AB liderleri Erdoğan ile 26 Mart'ta Bulgaristan'ın Varna kentinde görüşüp görüşmeyeceklerine 22-23 Mart'taki AB Konseyi zirvesinde karar verecek.
Cengiz Özbek
© Deutsche Welle Türkçe