Kabil teklifi Ankara-Batı ilişkisini yumuşatır mı?
9 Haziran 2021Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında 14 Haziran’da Brüksel’de gerçekleşecek ilk yüz yüze görüşme için geri sayım sürerken Ankara-Washington-Brüksel hattında "tarihi diplomatik müzakere" süreci yaşanıyor.
Rusya’dan yaklaşık 1.3 milyar dolara S-400 hava savunma sistemi aldığı için ABD yaptırımlarıyla karşılaşan Ankara’nın S-400’leri elden çıkarması için baskıyı artıran Washington yönetimi, Ankara’nın Erdoğan-Biden görüşmesine "daha net bir tutumla" katılmasını sağlıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bunun için son olarak "Türkiye NATO müttefiki gibi davranmıyor.Sadece S-400 konusunda değil Doğu Akdeniz’deki gelişmelerden ve insan hakları alanında yaşananlardan endişeliyiz" demekten geri durmadı.
Görüşmeye "pozitif bir gündem" oluşturma amacıyla katılmaya çalışan Ankara ise ikili ilişkileri rayına oturtmak için her iki tarafın da atacağı adımlar olduğu mesajı vermeye devam ediyor. DW Türkçe’ye Washington’la yoğun bir diplomasi trafiğinin yaşandığını, Erdoğan-Biden görüşmesinde hiçbir konunun "havada bırakılmaması" konusunda karşılıklı anlaşmaya varıldığını anlatan Türk diplomatik yetkililer, iki NATO müttefikinin çözemeyeceği sorun olmadığını söylüyor.
Peki; Amerika’nın bir NATO müttefikinde olmasını asla kabul edemeyeceğini söylediği S-400’ler sorunu nasıl çözülecek?
S-400’lerin Türkiye-ABD ortak gözetimine alınacağı iddiası
Washington’da Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner Çağaptay, S-400’lerin Türkiye-ABD ortak gözetimine alınacağını iddia etti. Türkiye’deki S-400’lerin bir NATO üssüne taşınması anlamına gelen bu iddia Ankara ve Washington kulislerini hareketlendirirken, Türk Dışişleri yetkilileri sadece Washington yönetimiyle müzakerelerin sürdüğünü söylemekle yetiniyor. Zirvenin en önemli konusunun S-400 olduğunu belirten aynı yetkililer, Washington yönetimiyle ortak bir mutabakata varılması halinde Türk-Amerikan ilişkilerinin "daha normal" bir düzeyde ilerleyeceğinin görüleceğini dile getiriyor.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen DW Türkçe’ye Amerika’nın S-400 meselesinde tutumunu sertleştirdiğini anlatırken "Çünkü Aralık 2020’de, 2021 yılının Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası çıktı ve bu yasada S-400 ve CAATSA yaptırımlarına yönelik olarak da bir yasa maddesi onaylandı. Bu yasa maddesine göre CAATSA yaptırımlarının kaldırılması için Türkiye’nin S-400 sistemlerini elden çıkarması lazım" hatırlatmasını yapıyor.
Türkiye’nin S-400’lere hem 1.3 milyar dolarlık bir harcama yaptığı hem de S-400’ler üzerinden siyasette çalkantı yaşadığı için S-400’ler konusunda siyaseten geri adım atmasının zor olduğunu anlatan Ülgen, Ankara ile Washington’ın üzerinde anlaşabileceği formül ne olur diye düşünüldüğünde yeni yeni önerilerin gündeme getirilmesinin doğal olduğunu söylüyor.
Ülgen, Ankara ve Washington kulislerini hareketlendiren son önerinin özünün Türkiye’nin S-400 kullanımını şarta bağlamayı kabul etmesi olduğuna dikkat çekiyor. Ülgen, "Türkiye’nin tabii ki egemen hakkıdır S-400 almak ama kullanımını şarta bağlamayı kabul etmek o haklardan biraz geri adım atmak olacak. Şartların ne olacağı konusunda taraflar arasında bir anlaşma sağlanırsa o zaman bu sistemin denetimine dair kuralların getirilmesi gündeme gelecek. O zaman İncirlik meselesi konuşulacak" diyor. Ülgen, işin kritik tarafının da İncirlik değil, hangi şartlarda mutabakat sağlanacağı konusu olduğunu söylüyor.
Peki bu bir taviz mi? Ülgen, bu soruya "Şu açıdan bakarsanız taviz tabii ki. Türkiye kendi inisiyatifinde olan bir kararı artık Türk-Amerikan ilişkilerinin konusu haline getiriyor. Ama nihayetinde bunun bir müzakere konusu olduğunun altını çizmek lazım. Bunun karşılığında ne alındığına bakmak lazım" yanıtını veriyor.
"Asker olan her yerde risk vardır"
S-400 sorununu çözmek için çeşitli öneriler üzerinde duran Ankara, NATO zirvesi öncesi bir başka diplomatik girişimde daha bulundu. Türkiye’nin NATO’ya belli şartlar altında Afganistan’daki Kabil Havalimanı'nı koruma ve işletme teklifinde bulunduğu ortaya çıktı. ABD ve NATO’nun tamamen çekileceği bir bölgede Türkiye’nin güvenliği sağlamak istemesi Ankara’nın ABD ve NATO’yla son dönemde S-400’ler konusunda yaşanan gerilimi düşürmeye, pozitif gündem yaratmaya dönük arayışının bir sonucu olarak değerlendiriliyor.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın "Bizim şartlara bağlı olarak Afganistan’da kalma niyetimiz var. Şartlarımız; siyasi, mali ve lojistik destek" açıklamasının ardından dikkatler NATO’dan gelecek yanıta çevrildi.
NATO’nun Afganistan’daki en yüksek sivil temsilciliğini de yapmış olan eski dışişleri bakanlarından Hikmet Çetin, Ankara’nın bu önerisini olumlu buluyor.
Çetin DW Türkçe’ye "Batı’yla ilişkileri birden bire düzeltmez ama NATO’ya olumlu yansır. Afganistan’da Taliban dahil herkes Türkiye’ye sempatiyle yaklaşır. Türkiye, kardeş ülkedir. Afganistan’da barış görüşmeleri sürüyor. Türkiye daha önce de Kabil Havalimanı'nda güvenliği sağladı. Şimdi yine yaparsa bu görevi bölgesel etkinliği ve gücü artar" diyor.
"En az risk Türkiye içindir"
Güvenliği sağlama görevinin her ülke için riskli olduğunu ancak Türkiye için daha az riskli olacağını dile getiren Çetin, "Asker olan her yerde risk vardır ama Afganistan'da en az risk Türkiye içindir" yorumunu yapıyor.
EDAM Başkanı Sinan Ülgen de, "Türkiye zaten Kabil’de konuşlanmış, havaalanının da güvenliğini sağlayan ülkeydi. Şimdi bunu daha geniş çaplı yapmayı düşünüyor. Bu açıdan baktığımızda evet risk ama karşılığında da Türkiye’nin hem Türk-Amerikan ilişkileri hem de Afganistan’a istikrar sağlanması, hem de Türkiye’nin bölgesel etkisi bakımından elde edeceği kazanımlar var" diyor.
Alman Marshall Fonu (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı da benzer düşüncede. Ünlühisarcıklı "Türkiye’nin dışında bunu gerçekleştirebilecek olan bir NATO ülkesi yok. Kaldı ki Taliban’la sürekli, gerçek zamanlı bir iletişim hattı olduğu için Türkiye’nin orda siyasi avantajları da var. Türkiye bu misyonu yerine getirebilir, dolayısıyla bu NATO içinde de Türkiye’ye daha fazla prestij kazandırır" yorumunu yapıyor.
ABD Başkanı Joe Biden 11 Eylül 2001’deki saldırıların bu yıl 20. yıldönümü olduğunu belirterek Afganistan’daki birliklerin çekilmesinin tamamlanacağını söylüyor. Afganistan’da son günlerde şiddet sürekli tırmanırken, Taliban’ın uluslararası güçlere saldırmama yükümlülüğünün olmadığını açıklaması ülkedeki yabancı askerler açısından güvenlik riskini daha da büyütüyor. 11 Eylül saldırılarının ardından Afganistan’ı bombalamaya başlayan Amerika, Taliban’ı geriletmek için uluslararası güçlerden de destek almıştı. 2002’de Afganistan’daki güvenlik ve yardım harekatına katkıda bulunmaya başlayan Türkiye’nin bölgede bu amaçla yaklaşık 2 bin askeri bulunuyor. Kabil’de 2012’de meydana gelen bir helikopter kazasında 12 Türk askerinin hayatını kaybetmesinin ardından Türkiye’nin Afganistan’daki varlığına yönelik tartışmalar üzerine Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yapmıştı. Açıklamada, Türk askerinin Afganistan’da ulusal güvenlik güçlerini eğitmek, Afgan halkına güvenlik ve istikrar konusunda yardım etmek amacıyla bulunduğu vurgulanmıştı.
Hilal Köylü / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe