2009'da Münevver Karabulut, 2015'te Özgecan Aslan, 2018'de Özgecan Aslan'ın kuzeni Cemile Aslan (Ertürkoğlu), 2020'de Pınar Gültekin ve 2021'de Azra Gülendam Haytaoğlu korkunç şekilde öldürüldüler. Bu cinayetler birbirleriyle alakasız görünse de; failleri farklı olsa da, hepsinin ardında aynı seri katil ya da azmettirici var: Öldürülen kadının açığını arayan, "namusunu" sorgulayan anlayış. Bu durum yeni değil elbette, ama son örneğini Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde geçen hafta sonuçlanan Pınar Gültekin davasında gördük. Hem de çok fena bir biçimde…
Pınar Gültekin, 16 Temmuz 2020'de Muğla'da Cemal Metin Avcı tarafından vahşice öldürüldüğünde 27 yaşındaydı. Mahkeme katile "haksız tahrik" indirimi yaptı ve sadece 23 yıl ağır hapis cezası verdi. Bu, böylesine canavarca bir cinayet işleyen katilin 14 yıl 4 ay hapis yatıp, sonra aramıza katılacağı anlamına geliyor. Katilin cinayete iştirak ettiği şüphesiyle yargılanan kardeşi Mertcan Avcı, gözaltına alındıktan sonra olay yerine giderek delilleri yok ettiklerinden şüphelenilen o zamanki eş ve anne baba da ceza almadılar.
Suçu unutup, tahrike odaklanmak
Deliller en başından beri şunu gösteriyordu: Katil Cemal Metin Avcı, Pınar Gültekin'i tasarlayarak ve eziyet ederek öldürmüştü. Adli Tıp Kurumu raporları, bir varil içinde üzerine beton dökülmüş şekilde bulunan genç kadının, ateşe verilirken hâlâ hayatta olduğunu gösterdi.
Ne var ki, Pınar'a yapılan işkence orada bitmedi, yaklaşık iki yıl süren dava boyunca da devam etti. Katil, eziyet ederek öldürdüğü yetmiyormuş gibi, dava sürecinde de Pınar Gültekin'in itibarını sarsmaya çalıştı. Önce Pınar'la girdiği evlilik dışı ilişkiyi eşinin, ailesinin ve tüm Muğla'nın öğrenmesinden korktuğunu söyledi, sonra Pınar Gültekin'in kendisini bununla tehdit ettiğini iddia etti. Hatta genç kadın tarafından bayıltıldığını, sonra da başka erkeklerle çıplak görüntülerinin çekildiğini, bu görüntülerle kendisine şantaj yapıldığını da öne sürdü. Katil Pınar'ın kendisine çakı gibi bir bıçakla saldırdığını, kolunun yaralandığını da iddia etmişti. İşin acayip tarafı, katil bütün bu iddiaları soruşturma ve dava sürecinin farklı aşamalarında, taksit taksit dile getirdi. Tutarsız tanık ifadeleri dışında katilin bu iddialarını doğrulayan tek bir delil çıkmadı. İddia edildiği gibi, ortada bir bıçak ya da çakı yoktu. Pınar'ın telefonunda, sözü edilen türde herhangi bir görüntüye de rastlanmadı. Katilin kolundaki izin bıçak kesiği değil, sıyrılma olduğu birden çok raporla tespit edildi. Yani ortada "haksız tahrik" ve meşru müdafaa tablosu oluşturmak için ciddi bir çaba vardı, ama delil yoktu.
Katil dava boyunca katlettiği kadını itibarsızlaştırmaya da çalıştı. Pınar Gültekin'in dekoltesinden tutun, başka erkeklerle ilişkilerinden uzun uzun söz etti, varsayımlarda bulundu. Pınar'ın babasının "Kızıma iftira atıyor. Bir ölü kalkıp konuşamaz" demesi de fayda etmedi.
Katile askerlik travması soruldu
Duruşmada dikkat çekici başka diyaloglar da gerekçeli karara yansıdı. Katil, darp edip bilincini kaybetmesine neden olduğu Pınar Gültekin'in boğazını neden sıktığı sorusunu, "Kendim hani o an nasıl panik haliyle nasıl şey yaptım ben de şey yapamadım" gibi bir cümleyle cevaplayamazken, mahkeme heyeti imdadına yetişmişti. Mahkeme başkanının "Panik demişken, sizin panik atak tedavisi, panik atak rahatsızlığınız olduğu söylenmiş. Böyle bir tedavi gördünüz mü" sorusuyla sorgunun seyri bir anda değişmişti. Katil bir anda 2008 yılında Aktütün saldırısı sırasında Çukurca'da askerlik yaptığından, şahit olduğu çatışmalardan, hatta ve "hatta üç şehit, iki terörist cesedi taşıdığından" bahsetme imkanını bulmuştu.
HSK'ya iki kez şikayet sonuç vermedi
Gültekin Ailesi avukatlarının dört kez yaptıkları reddi hakim talebi kabul görmedi. Aile mahkeme heyetini Hakimler ve Savcılar Kurulu HSK'ya bir yıl arayla iki kez şikayet etti. HSK bu cinayet davasını yeterince önemsemiyor olacak ki, 25 Haziran 2022 itibariyle aileye halen bir cevap gelmemişti.
Pervin Hamak'ı öldürten eski eşe de indirim!
Davaya müdahil olan Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Muğla Başsavcılığı ve ailenin avukatlarıyla beraber bu yüz karası kararı istinafa götürdü.
Ne var ki, aynı erkek egemen yaklaşım, temyiz sürecinde de karşımıza çıkabiliyor ve kararlar katiller lehine bozulabiliyor. 2008'de evliyken kendisini terk ettiği gerekçesiyle eski eşi Pervin Hamak'ı öldürten Mehmet Emin Yaba ve oğlu Kadir Yaba, bu şekilde ağırlaştırılmış müebbet hapisten kurtulup, 11 yıl 3 ay ceza aldılar. Tetikçinin de ağırlaştırılmış müebbet cezası normal müebbete çevrildi. Bir dava daha katillere cesaret verecek şekilde bitti.
Örnekler maalesef çok. Bir kadını vahşice öldürüp, "delil yetersizliğinden" beraat eden de var, "kasten öldürme" yerine, daha az ceza öngören "taksirle öldürmeden" yargılanan da. "Pişmanım" dediği ve temiz giyindiği için, "iyi hal" indirimi alan da var, Cemal Metin Avcı ya da yukarıdaki baba oğul gibi "haksız tahrikle" ödüllendirilen de. Seri katil bu yüzden hâlâ her yerde, hâlâ aramızda dolaşmakta.