Kadınlar yasağa rağmen 8 Mart’ı kutladı
6 Mart 20168 Mart Dünya Kadın Emekçiler Günü’nü kutlamak amacıyla baharı haber veren güneşin altında Kadıköy’de toplanmaya çalışan kadınlar öfkeliydi. Kadıköy Meydanı sabah saatlerinden itibaren tamamen polis ablukası altına alınmış, yüzlerce polis, TOMA diye anılan Toplumsal Olaylara Müdahale Araçları ve otobüslerle dolu alana, çeşitli siyasi görüşlerden kadın gruplarının girmesine izin vermiyordu.
Polisle tartışan kadınlardan bazılarına müdahale edilmiş, gözaltına alınanlar olmuştu. Bir ağacın altında duran bir kadın, “Ağacın gölgesine sığınmak da mı yasak? Bir yere gitmiyorum. Eylem yapmıyorum, slogan da atmıyorum. Rahat bırakın beni” diyordu karşısındaki bir grup polise.
Bir başkası, “Buradan denizi seyrediyorum. Bu da mı yasak?” diye söyleniyordu. Polis, İstanbul Valiliği’nin mitingi yasakladığını hatırlatıyor, yatıştırmaya çalışıyordu kadın eylemcileri ama, nafile.
Polisle, İstanbul 8 Mart Kadın Platformu temsilcilerinin yaptığı görüşme sonrasında, polis basın açıklamasına izin verileceğini söyledi. Mor bayraklar, dövizler taşıyan hemen her görüşten, her renkten, toplumun hemen her kesiminden yüzlerce kadın kortej halinde Kadıköy sokaklarında yürümeye başladı bir anda.
Tıpkı dün Beyoğlu’ndaki Tünel’de kadın cinayetlerini protesto eden kadınlar gibi, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Gelsin baba, gelsin devlet, gelsin cop. İnadına isyan”, “8 Mart yasaklanamaz”, “Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa” sloganları bağıran yüzlerce kadın, düdükler ve zılgıtlarla Kadıköy çarşısının sokaklarını dolaştı yarım saat-45 dakika boyunca.
Kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini, erkek iktidarını, kadına yönelik baskıları, kadın emeğinin sömürülmesini, tacizleri, tecavüzleri protesto eden yüzlerce kadın, barış ve eşitlik çağrıları yaptı.
Kadınlar Bahariye caddesine ulaştığında, polis bir kez daha karşılarındaydı. Basın açıklamasını yapıp, dağılmalarını istedi. Basın açıklamasını, İstanbul Kadın Platformu adına Günay Demirtaş okudu.
Açıklamada, kadına yönelik şiddete vurgu vardı:
“Kadın cinayetleri katliam boyutuna varmışken, her gün taciz, tecavüz ve erkek şiddeti ile karşılaşıyoruz. 2015 yılında verilere yansıdığı kadarıyla 300’ü aşkın kadın boşanmak istediği için, çalışmak istediği için, bir erkeği reddettiği için kendi hayatına kendi karar vermek istediği için öldürüldü. En fazla yakınındaki erkekler ya da hiç tanımadığı bir erkek tarafından katledildi kadınlar. Cinsiyetçi, kadın düşmanı politikalar sonucunda şiddet, cinsel saldırı, kadın cinayetleri oldukça arttı. Buna rağmen kadınlar ölümü pahasına direnmeye, hayatlarına sahip çıkmaya devam ediyor.”
İstanbul Valiliği’nin yasak kararının protesto edildiği basın açıklamasında, kadınların örgütlü mücadelelerinin süreceği belirtildi.
“Dünyanın yarısını oluşturan bizler evde, sokakta, okulda, işte hayatın her alanında toplumsal yaşamda bizleri yok saymaya çalışan erke karşı kadınlar ve LGBTİ’ler olarak direnmeye devam edeceğiz. Yaşam, eşitlik, barış ve özgürlük için isyan, direniş ve dayanışma ile hayatı hep birlikte örgütleyeceğiz. Şimdiye kadar hakkımız olanları, özgürlüğümüzü nasıl kazandıysak yine kazanacağız.”
Polis, basın açıklamasının ardından kadın göstericilerin slogan atmadan dağılmasını istedi. Diyarbakır’dan İstanbul’a ziyarete gelen 3 genç kadın, göstericiler arasındaydı. 19 yaşındaki Mizgin, eylemi 'çok güzel' diye nitelendirerek, barış çağrısı yaptı, “Kardeş kardeşi vuruyor. Hepimizin annesi var. Kimse ölmesin, hiçbirimizin annesi ağlamasın” dedi.
Yanındaki arkadaşı 21 yaşındaki Hicran, kadınlar için özgürlük istediğini söyledi; “Ben başörtüsü takıyorum. Ama, çıplak dolaşma özgürlüğünü de savunuyorum” dedi.
O sırada bir grup kadın, “Kürdistan’da direnen kadınlara bin selam” diye slogan atıyordu. Polis, bu grubun etrafını sarınca, ilerideki bir başka gruptan polise plastik su şişeleri fırlatıldı. Aynı anda, polis gaz bombalarıyla cevap verdi.
Gazdan korunmak için bir mağazaya sığınan kadınlardan avukat Yasemin Öz, bir yandan akmasına engel olamadığı gözyaşlarını silmeye çalışıyor, diğer yandan da öfkeyle konuşuyordu:
“Polis, bir süredir bütün gösterilerde gaz bombaları atıyor. İnsanların kendilerini ifade etme özgürlüğünü engelliyorlar. Güvenlik gerekçesini koz olarak kullanıyorlar. Devlet toplumun güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Kadın mücadelesinden korkuyorlar.”
24 yaşındaki öğrenci Sinem Şahin de, benzer görüşteydi:
“Gezi direnişi sürecinden beri sokağa çıkılmasının önünü kesiyorlar. Miting yapamayacağımızı, basın açıklaması yapabileceğimizi söylediler. Ama, bu saldırıyı bekliyorduk. 8 Mart kadın mücadelesi iktidarı rahatsız ediyor. Her şeye rağmen evlere tıkılmayı reddediyoruz. Sokaklarda, alanlarda, meydanlarda olmaya devam edeceğiz.”
© Deutsche Welle Türkçe
Kürşat Akyol / İstanbul