Küçük şirketlerde iflas endişesi
31 Ağustos 2018"Bu yıl sonuna kadar 5 milyon dolar borç ödemem gerekiyor. Yıl başında bu borç 19 milyon TL ediyordu. Şimdi ise borcum 30 milyon TL'nin üstüne çıktı. İşler de durma noktasında. Bu kadar borcu ödeyemem. Ne yapacağımı bilmiyorum.”
Bu cümleler, İstanbul’da tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir iş adamına ait. Adını vermek istemeyen iş adamı, birkaç ay içinde neredeyse iki katına çıkan dolar borcunu ödeyebilmek için 120 çalışanından en az yarısını işten çıkarmaya hazırlandığını söylüyor. İş adamının en büyük korkusu ise, kurlardaki artışın sürmesi halinde iflas seçeneği ile yüz yüze gelmek.
Şu anda Türkiye’nin dört bir köşesinde binlerce şirket, bu çaresiz işadamı ile aynı endişeyi paylaşıyor.
2019'da küçülme riski artıyor
Geçen yıl 850 milyar dolarlık milli gelire ulaşarak dünyanın 17'nci büyük ekonomisi olan Türkiye’deki şirket sayısı 3,5 milyon civarında. Bu şirketlerin yüzde 90’dan fazlası küçük ve orta ölçekli işletmelerden (KOBİ) oluşuyor.
Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası tarafından son birkaç haftada alınan bir dizi önleme karşın, bayram tatili sonrasında Dolar kuru 7 TL, Euro kuru ise 8 TL seviyelerini test etmeye devam ediyor. Bu durum, Merkez Bankası'nın olası bir faiz artışına rağmen ekonomide ciddi bir soğumanın yaşanacağına işaret ediyor. Pek çok ekonomist, Türkiye'nin 2018'i yüzde 3-4 civarında bir büyüme ile bitirse dahi, 2019'da ekonominin küçülme tehdidi ile karşı karşıya olduğu görüşünde.
ABD merkezli yatırım bankası JP Morgan da Türkiye'nin Temmuz 2019'a kadar ödemesi gereken toplam dış borcun 179 milyar dolar olduğu tahmininde bulunurken, bu miktarın Türkiye'nin gayrısafi yurtiçi hasılasının yaklaşık dörtte birine karşılık geldiğine işaret etti. Banka, bu durumun da ekonomide keskin bir küçülme riski yarattığını kaydetti.
Türkiye'de faaliyet gösteren tüm ticari kuruluşların üyesi olduğu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Ticaret ve Sanayi Odaları Konseyi Başkanlığı'nı da yürüten Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva'ya göre, TL'deki değer kaybı Türkiye'nin büyümesine ağır darbe vurabilir.
DW Türkçe’ye konuşan Takva, “Ekonomimiz bir örümcek ağı gibi ve her şirket birbirine bağlı halde. Şirketlerin borcu, 81 milyon Türkiye vatandaşının borcu haline geldi” diyor.
En kritik sektörler inşaat ve enerji
Takva'ya göre TL'deki değer kaybı ile birlikte birkaç ay içinde on milyarlarca dolar artan dış borç miktarı konusunda en riskli sektörler ise inşaat ve enerji.
Türkiye'nin 16 yıllık AKP iktidarı döneminde sürekli desteklediği bu iki sektör, şimdi ağır bir borç yükü ile karşı karşıya. Çünkü her iki sektörde de dış borçlar, toplam borçların neredeyse tamamını oluşturuyor ve her iki sektörde de döviz gelirleri yok denecek kadar az.
Özellikle inşaat sektörünün tek başına 160 ayrı sektörü etkileyen bir yapıya sahip olduğuna işaret eden Necdet Takva, şöyle konuşuyor:
"Türkiye ekonomisi uzun yıllardır inşaat üzerine yükseldi. Mobilyadan tekstile, beyaz eşyadan elektroniğe kadar her sektör için inşaat itici güç oldu. Şimdi ise inşaatta alarm zilleri çalıyor. Bu da 160 sektörü doğrudan olumsuz etkileyecek. Devletin bir an önce bu çöküşe engel olacak adımları atması gerekiyor.”
Aslında ekonomi yönetimi, döviz piyasasındaki tarihi yükselişi frenlemek için son birkaç haftada bir dizi adım attı. Buna karşın piyasaların asıl beklentisi olan faiz artırımı ve yeni bir ekonomik program konusunda henüz bir gelişme sağlanabilmiş değil. Bununla birlikte, küçük şirketlerin bu krizden olabildiğince az hasarla kurtulabilmesi için 16 maddelik bir "destek ve önlem paketi" hazırlandı. Bu pakette şirketlerin kamuya olan borçlarının 2019'a ertelenmesi ve kredi vadelerinin uzatılması gibi maddeler bulunuyor.
Ekonomiye olan güvende sert düşüş
Ancak Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu darboğazdan bu "palyatif" önlemlerle çıkması pek mümkün görünmüyor.
Son açıklanan veriler de hem tüketicilerin hem de şirketlerin Türkiye ekonomisine ilişkin kaygılarının arttığına işaret ediyor. TÜİK'in açıkladığı son ekonomik güven endeksi sonuçlarına göre, ekonomiye olan güven Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 9 oranında azalarak 92,2 değerinden 83,9 değerine düştü. Ekonomik güven endeksindeki düşüş, tüketici, imalat sanayi, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.
"Asıl tehlike iç tüketimin durması”
Türkiye'nin 82 kentinde farklı sektörlerde faaliyet gösteren 2 milyonun üzerinde kayıtlı girişimciyi temsil eden Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken’e göre, Türkiye’de küçük şirketler özellikle akaryakıt ve enerji maliyetleri nedeni ile sıkıntı yaşıyor.
Türkiye’de şirketleri bekleyen en büyük tehlikenin döviz borcundan çok yurtiçi tüketimde yaşanacak bir küçülme olduğuna vurgu yapan Palandöken, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, "Türkiye'de insanlar alışveriş yapmayı azalttıkça, şirketlerin durumu daha da kötüye gidiyor. Devletin mutlaka Türkiye'de ticareti artıracak önlemler alması gerekiyor” diye konuşuyor.
''Küçük şirketler savunmasız''
Önümüzdeki günlerde Türkiye'yi bekleyen en büyük sınav ise, Eylül ayının ilk günlerinde açıklanması beklenen yeni Orta Vadeli Program'ın (OVP) içeriği olacak. Ayrıca kurlardaki artışı frenlemek için, Merkez Bankası'nın 13 Eylül'deki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında keskin bir faiz artışı yapmasına ilişkin beklentiler artmış durumda.
DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı'ya göre, Türkiye'deki küçük şirketlerin sermayeleri büyük bir hızla erirken, iç talepte yaşanacak durgunlukla birlikte şirketlerin artan borçlarını ve maliyetlerini karşılamaları imkansız hale gelecek.
Bu dönemde şirketlerin yeni kaynak bulmak konusunda da çok zorlanacağını kaydeden Prof. Günçavdı, şunları söylüyor:
''Mevduat faizlerinin yüzde 25'lere, 2 yıllık gösterge faizlerin yüzde 28-29'lara çıktığı bir ortamda küçük şirketler tamamen savunmasız hale gelmiş oluyor. Büyük şirketleri kurtarmak için İstanbul Yaklaşımı gibi çareler aranıyor ama küçük şirketlere ne olacağı belirsiz. Bu şirketlerin hayatta kalmaları giderek zorlaşabilir.''
Aram Ekin Duran
© Deutsche Welle Türkçe