Türkiye, Tanju Özcan'ı 2019 yerel seçimlerinden hemen önce yaptığı -nefret söylemiyle yüklü- açıklamalarıyla tanıdı. Kuşkusuz siyaset sahnesi için yeni bir isim değildi. 2011'den bu yana CHP'nin Bolu milletvekiliydi. Öncesinde, 2009 yılındaki yerel seçimlerde Bolu Belediye Başkan adayı olmuş; kazanamayınca rotayı Meclis'e çevirmişti. 10 yıl boyunca milletvekilliği yaptıktan sonra, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde şansını bir kez daha denemek istedi. CHP'nin o dönem Muharrem İnce'nin liderliğindeki ulusalcı kanadıyla birlikte hareket ediyordu. Belediye başkan adaylığı kulisine erken başlayan Özcan, Kemal Kılıçdaroğlu'nu ikna edebilmek için Muharrem İnce ile köprüleri attı. Belediye başkan adayı olabilmek uğruna, uzun süre birlikte siyaset yaptığı İnce'yi 2018'deki Cumhurbaşkanlığı kampanyasında yalnız bıraktı.
Tanju Özcan muradına ermiş, başkan adaylığını kapmıştı. Sıra, 10 yıl önce ikna edemediği Bolulu seçmenlerin oylarını almaya gelmişti. Gerçi CHP'nin ulusalcı kanadıyla hareket ettiği dönemdeki çıkışları, seçmen yoğunluğu milliyetçi ve muhafazakâr olan Bolu halkında istediği etkiyi yaratmaya başlamıştı. Milletvekilliği yaparken sağ seçmene göz kırpmak için, kendisini aday yapacak olan Kılıçdaroğlu'nu hedef almaktan çekinmemişti: "Parti iyi yönetilmiyor. Parti savruluyor. Herhangi bir konuda dik duruşu yok. Bir gün HDP bir gün FETÖ ile anılıyoruz."
Düzensiz göçün suçlusu, göçmenin kendisi mi?
Kılıçdaroğlu, bu demeçlerine rağmen Bolu'yu 15 yıl aradan sonra kazanabilmek için Özcan'ı aday yaptı. Tanju Özcan bu kez işini şansa bırakmak istemiyordu. "CHP'yi sağdan eleştiren" bir CHP'li olmak yetmeyebilirdi, milliyetçi ve muhafazakâr oyları kazanabilmek için bu kez nefret söylemini masaya sürdü. 31 Mart seçimlerinden önce açıkça şunları söyledi: "Seçilirsem Suriyelilere ruhsat vermeyeceğim, bir kuruş belediye kasasından yardım yapmayacağım. İçime sinmiyor, kabullenemiyorum… Bu misafirlik fazla bile uzadı…"
Düzensiz göçün yarattığı sıkıntıları muhalefetin dile getirmesi elbette normaldi. Ama ortaya çıkan sıkıntıların faturasını doğrudan göçmenlere kesmek, bu sıkıntılara yol açan iktidarın göç politikası ve diplomatik fiyaskolarından tek satır söz etmemek CHP'nin söylemiyle çelişiyordu. Kılıçdaroğlu, sıklıkla "İktidara gelirsek tüm sığınmacıları memleketlerine davul zurnayla göndereceğiz. Bu millete sözümdür. Irkçılık yapmadan, çünkü onların kabahati yok" diyordu.
Anayasa'ya aykırı olduğunu "hukuk” mezunu bilmez mi?
Biz yine Tanju Özcan'a dönelim… Türkiye siyasetinde âdettendir. Sandık gününden önce seçmenin hassasiyetine oynamak için uçuk vaatlerde bulunulur. Özcan'ın göçmenlere yönelik nefret söyleminin, sadece oy avcılığı için yapılmış olması ihtimali vardı. Bu bile tehlikeliydi elbette ama kâğıt üzerinde kalabilir, seçim zaferinden sonra unutulacak onlarca vaadin arasında hafızalardan silinebilirdi. Öyle olmadı. Özcan, Kuran'a el basarak görevini devraldıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, atacağı adımları somutlaştırdı: "Yabancı uyruklu kim varsa abonemiz olan, su fiyatlarına, katı atık ücretlerine başta olmak üzere bazı ücretlerde 10 kat zam yapacağız. Gitsinler istiyoruz."
Sözde kalmayan vaatler, Pazartesi günü Bolu Belediye Meclisi'nde alınan kararla hayata geçirildi. Suyun metreküpüne vatandaşlar 2,5 TL, yabancılar ise 2,5 dolar ödeyecek. Bolu'da evlenen yabancılar, nikah ücreti için tam 100 bin TL ödemek zorunda kalacak. Bu uygulamaların hiçbiri hukuki değil. İcraatlarının Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, başvuru halinde yargıdan döneceğini; hukuk fakültesi mezunu, Bolu'da avukatlık yaparken siyasete atılan Tanju Özcan da çok iyi biliyor.
CHP, nefret söylemine karşı neden sessiz kalıyor?
Özcan'ın amacı bu yolla Boluluların oylarıyla siyasi kariyerini uzatmak. Her oportünist siyasetçinin yapacağını yapıyor. Peki CHP ne yapmaya çalışıyor? Daha doğrusu, ırkçılıkla dans eden bu belediye başkanı hakkında neden hiçbir şey yapmıyor? MHP'den kopan İyi Parti bile Ümit Özdağ'ı taşıyamazken, CHP Tanju Özcan'la yol alıyor. "Açıklamaları parti politikamız ile zıt” demecinden başka yapacak herhangi bir şeyi yok mu CHP'nin? Hele Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme” listesini açıkladığı bu günlerde…
Bütün ülkeyi kazanmaya çalışan CHP, 15 yıl aradan sonra kazandığı belediyeyi kaybetmemek için popülist-faşizan söylemi sineye mi çekecek? "Öteki”ne yönelik nefret söylemi ile ajite edilenler; 6-7 Eylül'ü, Sivas'ı, Çorum'u, Maraş'ı, Solingen'i yaşattı. "6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile helalleşeceğiz" diyen Kılıçdaroğlu; kendi elleriyle seçtirdiği belediye başkanının, helalleşilecek yeni bir facianın taşlarını döşediğinin farkında mı?
Bülent Mumay
© Deutsche Welle Türkçe