Lübcke NSU’nun 11’inci kurbanı mı?
19 Ocak 2020Almanya'da siyasileri hedef alan ölüm tehditleri, ev ve bürolarına yönelik şiddet eylemleri dur durak bilmiyor.
Son olarak Sosyal Demokrat Partili (SPD), Senegal asıllı federal milletvekili Karamba Diaby'nin Halle'deki ofisi kurşunlandı. Failler henüz yakalanmadı. Kendisine farklı kesimlerden gönderilen destek mesajları ve siyasetçilerin saldırıya tepki göstererek sergiledikleri partiler üstü dayanışma için teşekkür eden Diaby, bu saldırıların kendisini yıldırmayacağını, demokrasiye sahip çıkarak mücade etmeyi sürdüreceğini söyledi.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Demokrasi ve Sivil Toplum Enstitüsü'nden (IDZ) terör uzmanı Dr. Axel Salheiser, son dönemde aşırı sağın sadece tehditlerle yetinmeyerek aynı zamanda eyleme de geçtiğine işaret etti.
Salheiser, "Gelinen noktada artık sadece göçmen kökenliler, Seda Başay Yıldız gibi NSU mağdurlarını temsil eden avukatlar değil, siyasetçiler, yerel yöneticiler, üst düzey politikacılar da aşırı sağın ölüm tehditlerine ve saldırılarına hedef oluyor" dedi.
Siyasileri hedef alan en sarsıcı saldırılardan biri geçen yıl Kassel’de gerçekleşti ve Merkel’in sığınmacılara açık kapı politikalarını destekleyen Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Kassel Valisi Walter Lübcke evinde, başına yakın mesafeden sıkılan kurşunla öldürüldü.
Yürütülen cinayet soruşturmasında, 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk, 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) ile bağlantılı yeni ipuçlarının ortaya çıkması ise kimseyi şaşırtmıyor.
NSU’nun 11’inci kurbanı mı?
Aşırı sağ terörü uzmanı Salheiser, sahip olunan bilgilerin, Lübcke cinayetinin tutuklu zanlıları Stephan E. ve Markus H.’nin, geçmişte NSU terör örgütünü çevreleyen ağda yer alan isimler olduklarını ortaya koyduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Lübcke’nin NSU’nun 11’inci kurbanı olduğunu söylemek keskin bir ifade olsa da şu açık: Cinayet NSU ruhunu yansıtıyor… Buna şaşırmadık gayet tabii ki. Çünkü NSU’nun üç kişiden ibaret bir hücre olmadığını, çevreleyen destekçi bir ağ olduğunu ve bu kişilerin sadece NSU’nun suç işlemesine destek olmadıklarını, bu suçlara iştirak edenler olduğu yönünde de bulgular zaten vardı."
Terör uzmanları, NSU soruşturma komisyonlarında görev almış siyasetçiler, NSU kurbanlarının avukatları, yıllardır bu cinayetlerin sadece üç kişilik bir hücre tarafından işlenmiş ve kurbanların rastgele seçilmiş olamayacağını, destek veren bir ağın var olması gerektiğine dikkat çekerek diğer başka faillerin de olabileceğini söylemiş, Alman güvenlik makamları ve yargısına bu ipuçların izlenmesi ve tüm terör ağının ortaya çıkartılarak çökertilmesi çağrısı yapmıştı.
"Tesadüf olamaz"
Bu çağrıyı yapanlardan biri de Thüringen Eyalet Parlamentosu’ndaki NSU araştırma komisyonlarında aktif rol üstlenen ve bu süreçte ölüm tehditlerine hedef olan Sol Partili siyasetçi Katharina König-Preuss.
NSU’yu destekleyen ağın Kassel Valisi Lübcke cinayetine karışmış olabileceği şüphesinin güçlendiğine işaret eden Katharina König-Preuss, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, "Vali Lübcke cinayeti nedeniyle tutuklu bulunan zanlılardan Markus H., 2006 yılında NSU’nun katlettiği Halit Yozgat cinayeti sonrasında polisler tarafından ifade vermeye çağrılmış bir kişi. İfadesinde Halit Yozgat’ı tanıdığını itiraf etmişti. Bu bir tesadüf olamaz" şeklinde konuştu.
Lübcke cinayeti engellenebilir miydi?
König-Preuss’e göre NSU tüm yönleri ve destekçi ağlarıyla aydınlatılsaydı belki Kassel valisi Lübcke bugün hayatta olabilirdi.
"Ancak devlet kurumları, NSU’nun aydınlatılması önünde akıl almaz boyutta bir duvar ördü ve bu duvar ne yazık ki insanların hayatları pahasına örüldü" diyen Sol Partili siyasetçi sözlerini şöyle tamamladı:
"Akıllardaki soru şu: Eğer NSU ile ilgili ipuçları, bilgiler gerektiği gibi ciddiyetle soruşturulsaydı, iç istihbarat bilgileri gizlemeyip, bazı dosyaları imha etmeseydi, hem soruşturma hem de yargılama sürecinde savcılar ve hakim engelleyici tutum içerisinde olmasaydı, NSU’nun tüm ağı ortaya çıkartılsaydı, acaba Lübcke cinayeti önlenebilir miydi?"
Geçmişte Merkel’in partisi CDU’da görevler üstlenmiş olan, Alman hükümetinin NSU kurbanlarının yakınlarına ve mağdurlarına destek olması için ombudsman olarak görevlendirdiği Barbara John da DW Türkçe’ye verdiği söyleşide, NSU’yu aydınlatma çabalarının yetersizliğinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti. Alman siyasetinin kıdemli ve saygın isimlerinden John, güvenlik bürokrasisinde, "devletin bekasının korunması" düşüncesiyle hareket edenler olduğunu söylemiş, "Önümüzde bir duvarla karşı karşıyayız" ifadelerini kullanmıştı.
Yeni cinayetler olabilir endişesi
Artan ırkçı saldırıların endişe verici boyutta olduğuna dikkat çeken Almanya Türk Toplumu (TGD) derneğinin eş başkanı Gökay Sofuoğlu da NSU terör örgütünün tüm destekçilerinin, ağların ve kamudaki uzantılarının aydınlatılmamış olunmasının büyük bir hata olduğunu vurguladı.
"Bu ağları, siyasi ve kamudaki uzantıları, devletteki bağlantıları örtbas etme çabası yeni suçların işlenmesi için bu çevreleri cesaretlendiriyor, korunduklarına inanıyorlar" diyen Sofuoğlu, şu endişesini dile getirdi:
"Eğer devlet içerisinde, siyasi ve güvenlik kurumlarındaki tüm bağlantılar kökten aydınlatılmazsa Lübcke cinayetinde olduğu gibi, işlenecek başka cinayetlerde de NSU izlerine tanık olabiliriz."
Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe