Merkel'in büyük hayali
14 Nisan 2013ABD Başkanı Barack Obama’nın iki ay önce duyurmuş olmasına rağmen ikili görüşmelere henüz başlanılamadı. Ayrıntılarda saklı olan pürüzler bir araya geldiği zaman hayati önemdeki bir ticari anlaşmanın imzaya hazır hale getirilmesi uzuyor. Bundan altı yıl önce de AB ile ABD arasında Atlantik aşırı ekonomik ortaklık formülü ortaya atılmış ama güçlü tarım lobisinin baskısı bu girişimi başarısızlığa uğratmıştı.
Engeller aşılmış değil
Bugün de ortadan kaldırılması gereken önemli engeller bulunuyor. Tarım ürünleri, genetik, finans branşı, tıbbi ürünler ve kültürel teşvik programları gibi konulardaki görüş ayrılıklarını gidermek kolay olmayacak. Fransa daha şimdiden, üreticisinin ve kültür alanında faaliyet gösteren Fransızların çıkarları korunmadığı takdirde, ticaret görüşmelerini engelleyeceğini duyurdu.
Ancak daha önceki girişimlerden farklı olarak Atlantik’in iki yakasındaki ortakların başka çarelerinin olmadığı, hatta bunun her iki taraf için de son fırsat olduğu belirtiliyor. Aspen Enstitüsü uzmanlarından Charles Mallory, dünyanın değiştiğini ve zamanın Batı’nın aleyhine işlediğini söylüyor. Mallory, "ABD ve Almanya’nın dünyadaki nispi nüfuzu sürekli azalırken, Hindistan, Brezilya ve Çin gibi ülkeler siyasi ve ekonomik bakımlardan güçleniyor. Değişen dünyadaki otorite tabanımıza güç katacağı için, her iki taraf da ortak ekonomik bölge kurmaya büyük önem atfediyor” diye konuşuyor.
Avrupa Parlamentosu heyeti ABD'de
Serbest ticaret bölgesi ile ilgili istişarelerde bulunmak üzere Washington’a giden Avrupa Parlamentosu (AP) heyeti de Batı’nın küresel nüfuzunun korunması açısından ikili anlaşmanın gerekli olduğu görüşünde. AB ile ABD arasındaki telif hakları anlaşmasını reddeden AP, bu kez serbest ticaret görüşmelerine başından itibaren katılmaktan memnun. Kısa süre önce yapılan oylamada Avrupa parlamenterlerinin yüzde 80’i ikili anlaşmadan yana oy kullanmıştı. Heyette yer alan Avrupa milletvekili Christian Ehler, Amerikan Kongre üyeleriyle yaptıkları görüşmelerde, anlaşmanın sağlayacağı avantajlar konusunda Amerikalı muhataplarını ikna etmeye çalıştıklarını söylüyor. Ehler, "Bunun klasik bir ticaret anlaşması olmayıp, iki büyük ticaret bölgesindeki düzenleyici kuralların birlikte kaldırılmasının ya da ortaklaşa hazırlanmasının büyük bir potansiyel yaratacağını anlatmaya çalıştık. Ticaret anlaşması değil, siyasi bakımdan ondan çok daha önemli saydığımız bir iç pazar oluşturmak amacındayız” diye konuşuyor.
Rakamlar çarpıcı
Avrupa Birliği Komisyonu’nun ortak ticaret bölgesiyle ilgili olarak açıkladığı rakamların siyasi sorumluları etkilememiş olması imkânsız. Buna birkaç örnek: ABD’nin Avrupa’daki yatırımları, Asya ülkelerindeki Amerikan sermaye yatırımlarından üç kat fazla. Avrupa’dan Atlantik’in karşı yakasına bakıldığında ortaya daha da çarpıcı bir tablo çıkıyor. AB ülkelerinin ABD’deki yatırımları, Hindistan ve Çin’e yapılan toplam yatırımların sekiz katını buluyor. Yatırımlardaki artış oranları ne olursa olsun, bu argüman iki büyük ticari blok arasındaki ilişkilerin daha da derinleştirilmesinin sağlayacağı yararları gözler önüne sermeye yetiyor.
Serbest ticaret görüşmelerindeki en önemli konu, sınai standartların uyumlaştırılması olacak. Bunun belli bir çerçeve bünyesinde adım, adım yapılmasının en doğrusu olacağını belirten Aspen Enstitüsü uzmanı Charles Mallory, ABD’deki bazı çevrelerde hakim olan çekinceleri aşmanın kolay olmayacağını söylüyor:
“ABD’deki muhafazakâr çevreler, serbest ticaret bölgesinin, Avrupa’daki sosyal güvenlik sistemini ABD’ye ihraç etmede vasıta olarak kullanılmasından endişe ediyor. Tıpkı İngiltere’nin, AB’nin sosyal çehresinden rahatsızlık duyması gibi.“
©Deutsche Welle Türkçe
Gero Schließ/ Ahmet Günaltay
Editör: Hülya Topçu