1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

MSC anketi: Türkiye'de "değerli yalnızlık" tablosu

Değer Akal
21 Eylül 2024

Dünyada güç dengeleri değişirken Türkler ne düşünüyor? ABD, Çin, Rusya ve Avrupa’ya bakış nasıl? Kime yakın, kime mesafeli? Uluslararası bir araştırma, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

https://p.dw.com/p/4ktmS
Çin ve ABD bayrakları.
Fotoğraf: Dwi Anoraganingrum/Geisler-Fotopress/picture alliance

Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Küresel Güney ülkelerinde kamuoyunun Batı'ya bakışını mercek altına alan anketin sonuçları bir rapor halinde açıklandı.

Münih Güvenlik Konferansı (MSC) tarafından hazırlanan raporda, jeopolitik rekabetin tırmandığı bir dönemde Batı'ya yöneltilen "çifte standart" ve "ikiyüzlülük" suçlamaları irdeleniyor. MSC'nin Türkiye dahil dokuz ülkede yaptırdığı anket, ABD, AB, Rusya ve Çin'e dair algılar ve mevcut uluslararası düzene yaklaşımlar hakkında bulgular ortaya koyuyor.

New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Gelecek Zirvesi vesilesiyle açıklanan "Batı'nın Çifte Standartları ve Uluslararası Kuralların Önemi" başlıklı rapor, MSC Araştırma ve Yayınlar Yöneticisi Dr. Sophie Eisentraut'un imzasını taşıyor.

Münih Güvenlik Konferansı logosu.

Yürüttüğü çalışma hakkında bilgi veren Dr. Sophie Eisentraut, son yıllarda Küresel Güney ülke liderleri tarafından Batı'ya yöneltilen "tutarsızlık" ve "evrensel kural ve ilkelerden devamlı sapma" suçlamalarının yoğunlaştığına, Rusya'nın Ukrayna işgali ve İsrail'in Gazze savaşıyla birlikte tartışmaların artık yeni bir nitelik kazandığına dikkat çekti.

Afrika, Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu'daki hükümetlerin Avrupa ve ABD tarafından uygulanan çifte standartlar konusunda daha açık sözlü hale geldiklerine işaret eden Eisentraut, "Artık 'Batı'nın çifte standartları' tartışması evrensel kuralların geleceğinin ne olacağı tartışmasına evrildi, bu da büyük güçler mücadelesinin dinamikleri ile iç içe geçmiş durumda" dedi.

Peki, bu tartışmalar Küresel Güney olarak adlandırılan ülkelerin kamuoylarında nasıl yankı buluyor?

MSC'nin, 10-15 Temmuz tarihlerinde Türkiye, Brezilya Hindistan, Endonezya, Meksika, Nijerya, Pakistan, Suudi Arabistan ve Güney Afrika'da yaptırdığı anket işte bu soruya yanıt veriyor. Raporda Afrika, Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu'dan seçildiklerine vurgu yapılan bu dokuz ülkenin nüfusunun, dünya nüfusunun üçte birini oluşturduğuna işaret edildi. Anket, ilgili her ülkede 18 yaşından büyük yaklaşık 1000 kişiyle, toplamda ise 9 bin 33 kişi ile görüşülerek yapıldı.

ABD'nin sicili Türkiye'de nasıl? 

Anket sonuçlarına göre Türkiye dahil tüm ülkelerde mutlak çoğunluk uluslararası düzenin kural ve ilkelerine yönelik ihlallerin arttığı görüşünde. Ancak bu toplumlar, Batı'nın öne sürdüğünün aksine ihlallerden sadece Rusya ve Çin'i sorumlu tutmuyor. Hatta bu ülkelerin büyük bir bölümünde ABD'nin uluslararası kuralları Çin'den daha sık ihlal ettiği algısı hakim. Sadece Brezilya ve Hindistan'da Çin'in uluslararası kuralları ABD'den daha sık ihlal ettiği düşünülüyor.

Satranç tahtasındaki ABD ve Rusya bayrakları.
Küresel Güney ülkelerin bazıları, dünyada jeopolitik rekabet arttıkça Batı’nın uluslararası kurallara daha az riayet etmesinden endişe ediyor.Fotoğraf: Sascha Steinach/dpa/picture alliance

Türkiye, Suudi Arabistan, Pakistan ve Endonezya'da ABD Rusya'dan daha kötü puan aldı, uluslararası kuralları en sık ihlal ettiği düşünülen ülke ABD oldu. Ankete katılan hemen hemen tüm ülkelerde Avrupa ülkelerinin ABD'den daha fazla uluslararası kurallara riayet ettiği görüşü öne çıkıyor. Ayrıca Türkiye, Suudi Arabistan, Pakistan ve Endonezya'da insanlar Avrupa devletlerinin Çin'den daha sık uluslararası kuralları ihlal ettiğine inanıyor.

Türk toplumunda dört uluslararası aktöre güvensizlik

Anket, Türkiye'nin diğer ülkelerden ilginç bir şekilde ayrıştığını da gözler önüne seriyor. Türk toplumunda diğerlerinden farklı olarak dört uluslararası aktöre karşı da güvensizlik ve tepki var.

Ankete katılanların yüzde 38'i en sık kural ihlal eden ülkenin ABD olduğunu söylüyor. ABD için bunu düşünenlerin oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye. Ama dikkat çekici olan Rusya'nın en sık uluslararası kararları ihlal ettiğini düşünenlerin oranın da yüzde 33 gibi yüksek bir oranda olması. Avrupa ülkeleri için bunu düşünenlerin oranı yüzde 22, Çin için de yüzde 19.

Türk kamuoyunun hangi küresel aktörün Türkiye'ye saygılı davrandığına ilişkin görüşlerini yansıtan veriler de çarpıcı. Türkler, hem ABD, hem Rusya, hem Çin, hem de Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye saygısız davrandığı görüşünde, bu aktörler arasında yine en çok tepki çeken aktör ABD. ABD'yi Rusya, Çin ve Avrupa ülkeleri izliyor.

Her dört uluslararası aktörün de kendi ülkelerine saygısız hareket ettiğini düşünen tek toplum, Türk toplumu.

Diğer ülkelerdeki anketlerde kamuoyları bazı küresel aktörleri eleştirirken diğerlerini kendilerini daha yakın olarak gördüklerine işaret ediyor. Ama buna rağmen Türklerin yüzde 65'i uluslararası kuralların, dünyadaki ülkelerin çoğunluğunun değer ve ihtiyaçlarını temsil ettiği görüşünde, yüzde 42'si de "Mevcut uluslararası kurallar benim ülkemin değer ve ihtiyaçlarını temsil ediyor" görüşüne katıldığını söylüyor.

DW Türkçe'ye anketin Türkiye'ye ilişkin sonuçlarını değerlendiren Eisentraut, şunları kaydetti:

"Türkiye'de sonuçlar gerçekten dikkat çekici. Anket yaptığımız diğer ülkelerde eleştiriler bir yöne yönelirken, Türk toplumu her dört aktöre de eleştirel yaklaşıyor. Örneğin Hindistan'da Çin'e yönelik eleştirel görüşler ağırlıktayken, Pakistan'da Çin'e bakış çok olumlu. Ama Türkiye'de ankete katılanlar, sorduğumuz tüm aktörlere eleştirel bakıyor. Yine her dört aktörün de Türkiye'ye saygısız davrandığı algısı dikkat çekiyor. Türkiye'de yine diğer ülkelere kıyasla Avrupa ülkelerine eleştiriler bakış açısının ağırlıkta olması da göze çarpıyor. Oysa diğer ülkelerin büyük bölümünde Avrupa ülkeleri ile ilgili algı Çin, Rusya ve ABD'ye kıyasla daha pozitif. Bu durum, ilişkilerin, içerdiği tüm gerilimlerle birlikte çok daha yakın olmasıyla da açıklanabilir."

Batı'ya "ikiyüzlülük" suçlayanlar ve niyetleri

MSC raporunda Batı'ya yönelik ikiyüzlülük ve çifte standart suçlamalarının gerisinde yatan aktörler ve niyetleri de irdeleniyor.

Sophie Eisentraut'a göre bu eleştirileri yöneltenlerin bir bölümünü, Batılı devletlerin uluslararası düzenin ilkelerine bağlılığına dair şüpheleri artan, kurallara dayalı uluslararası düzenin geleceğinden endişe eden ve Batılı devletlerin tutarsızlıklarına son vermesini isteyenler oluşturuyor. Raporda, Batı'da Rusya'nın Ukrayna işgali ve İsrail'in Gazze savaşına farklı tepkiler verilmesinin Batılı devletlerle ilgili olarak "bazı hayatlara diğerlerinden daha fazla değer veriyorlar" ve "çoğunlukla jeopolitik rakipleri tarafından işlenen uluslararası kural ihlallerini dile getiriyorlar" algısını güçlendirdiğine işaret ediliyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping.Fotoğraf: Sergei Guneev/Pool/Sputnik/REUTERS

"Bazı hükümetler ise daha ziyade uluslararası kural ve ilkeleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar" ifadelerine yer verilen MBC raporunda, Rusya ve Çin gibi otoriter devletlere işaret ediliyor. Pekin ve Moskova için Batı'nın çifte standart uyguladığı yönündeki suçlamaların, özellikle ABD ile artan sistemik rekabette kullanışlı bir araç olduğu vurgulanıyor. Her iki ülkenin, hem Batı'nın hem de liberal evrensel kural ve ilkelerin altını oymaya çalıştıkları, böylelikle de dünyayı otokrasiler için daha güvenli hale getirmeyi hedefledikleri belirtiliyor.

Raporda ayrıca, Batı'nın tutarsızlıklarını bahane olarak kullanarak uluslararası kurallara meydan okuyan ilkesiz dış politikalarını meşrulaştırmaya çalışan aktörler olduğuna da dikkat çekiliyor. "Transaksiyonel devletler" olarak tanımlanan bu ülkeler hakkında, "Onlar için yol gösterici ilke, belirli bir dış politika kararının ülkelerinin dar ulusal çıkarlarını destekleyip desteklemediğidir. Dahası bu ülkeler için ortaklıklara girmenin temel ilkesi, paylaşılan değerler değil, işbirliğinin sağlayacağı anlık faydalardır" ifadelerine yer veriliyor.

Türkiye hangi kategoride?

Peki MSC raporunda Küresel Güney ülkeleri ve bir Ortadoğu ülkesi olarak yer verilen Türkiye, hangi kategoride yer alıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son yıllarda Batı ve özellikle ABD karşıtı keskin söylemleriyle dikkat çekiyor. Türkiye NATO üyesi olmakla birlikte Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştirmeye yöneldi, hatta Batı'ya alternatif düzen inşa etme iddiasındaki BRICS'e de üye olmak istiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin BRICS üyesi olmasını istiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin BRICS üyesi olmasını istiyor.Fotoğraf: MIKE HUTCHINGS/AFP/Getty Images

Sophie Eisentraut, Türkiye'nin Batı'ya yönelik eleştirilerinin gerisinde hangi etkenlerin rol oynadığı sorusunun çok ilginç olduğunu, bunun tartışılması gerektiğini söylerken Türkiye'nin Ukrayna savaşında sergilediği tutum nedeniyle daha çok transaksiyonel bir devlet olarak öne çıktığına işaret etti, "Ama kanımca bu daha çok somut olarak baktığınız konulara göre değişkenlik gösteriyor" dedi.

MSC'den Batılı başkentlere uyarı ve öneriler

MSC raporunda, jeopolitik rekabetin daha da tırmandığın bir dönemde Batılı başkentlere Küresel Güney'den yükselen eleştirilere kayıtsız kalmama çağrısına da yer veriliyor. Aksi takdirde evrensel ilkelere ve kurallara dayalı uluslararası düzene güvensizliğin daha da artabileceği uyarısında bulunuluyor.

Batılı devletlerin, birçok ülkenin uzun süredir gündeme taşıdıkları "daha fazla adalet ve kapsayıcılık" talepleri ile çelişen tutarsızlıkların azaltılması gerektiğine dikkat çekilen raporda, "ABD ve Avrupa hükümetleri aynı zamanda tutarlı olma kabiliyetleri sınırlarına ulaştığında da daha dürüst olmak zorundalar" deniliyor.

Münih Güvenlik Konferansı (MSC) Başkanı Christoph Heusgen.
Münih Güvenlik Konferansı (MSC) Başkanı Christoph Heusgen.Fotoğraf: Matthias Schrader/AP/picture alliance

Münih Güvenlik Konferansı (MSC) Başkanı Christoph Heusgen, bugüne kadar hiç kimsenin mevcut kurallara dayalı uluslararası düzenden daha iyi bir alternatif önermediğine dikkat çekti, "Çifte standartlar konusunda süregelen tartışmanın daha yapıcı ve bu kuralları güçlendirmeye yardımcı olacak bir tartışmaya dönüşmesini sağlamalıyız" dedi.

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?