Mağdurların avukatı
17 Temmuz 2012Mehmet Daimagüler'in ailesi 1963'te Almanya’ya gelir. Babası bir çelik fabrikasında, annesi ise deri fabrikasında işçidir. Ailenin 5 çocuğundan biri olan Mehmet Daimagüler için hayat, babasının 1984’te hayatını kaybetmesiyle değişir.
"O zamanlar sosyal yardım alanların oturumu iptal ediliyordu. Paramız yoktu ama yardım alamadık. Hepimiz aile bütçesine katkıda bulunmak için çalıştık“ diyen Daimagüler'i anaokul öğretmeni eğitim güçlüğü çekenlerin okuduğu bir okula (Sonderschule) göndermek ister. “Oysa ben sadece çekingen bir öğrenciydim” diyen Daimagüler buna itiraz eder ve önce orta dereceli bir liseye (Hauptschule) sonra da üst düzey lise Gymnasium'a gider.
Eğitime aile desteği
Daimagüler annesinin eğitimine verdiği önemi de bir örnekle anlatıyor: ”Babam öldükten sonra annemle gittiğim markette bir kitap gördüm ama fiyatı 19.90 DM’dı. Bu paraya bir haftalık mutfak masrafını karşılıyorduk. Ama eve geldiğimizde annemin kitabı bana aldığını gördüm.“
Öğrenme güçlüğü çekenlerin okuduğu okulun kapısından dönen ve Harvard’da eğitim alma imkanı bulan Daimagüler, başarı için üç kriteri olduğunu söylüyor: Aile desteği, çalışmak ve biraz da şans.
İlk Almanca kelimesi: Warum (Neden)
Mehmet Daimagüler'in Almancada ilk öğrendiği kelime Warum (Neden) kelimesi olmuş. “Çok meraklı bir çocuktum, belki ondan ilk onu öğrendim“ diyen Daimagüler, bu soruyu siyaset ve avukatlık yaşamında da sürekli kullandığına değiniyor.
Almancayı iyi öğrenmesinde Philippine adlı yaşlı Alman komşularının büyük etkisi olduğunu söyleyen Daimagüler “Evimize gelir, ödevlerimizde yardımcı olurdu. Birlikte yemek yerdik, aile gibiydik” diyor.
Siyasete geçiş
Bonn'da hukuk eğitimi sırasında iş ararken Federal Meclis’te Hür Demokrat Partili (FDP) eski İçişleri Bakanı Gerhart Baum’un yanında çalışmaya başlayan Mehmet Daimagüler, FDP'nin söylemlerini kendine uygun bularak partiye üye olur.
"FDP vatandaşlığa geçişin kolaylaştırılması ve Türkiye’nin AB’ye üye olmasını programıyla destekliyordu. Bunlar benim için önemliydi zira böylece Türkiye’de yaşayan insanların da Avrupalı olduğu kabul ediliyordu“ diyen Daimagüler 1997'de FDP'nin parti yönetimine kadar yükseldi. 2005'e kadar da bu görevini sürdürdü.
"Westerwelle değişti, ben de siyaseti bıraktım“
Yönetimde görev aldığı süreçte partinin Türkiye politikasındaki ciddi değişim Mehmet Daimagüler’in bazı kararlar almasına neden olur.
"Guido Westerwelle her ne kadar açık olarak söylemese de zamanla Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin 'Türkiye kültürel olarak Avrupa'ya uymuyor' tezini benimsedi. Bu durum Wikileaks’in ortaya çıkarttığı belgelerde de var. Parti çizgisi değişince ben de ayrıldım“ diyor.
Türk mağdurlar
Daimagüler son olarak Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü NSU'nun öldürdüğü Türklerden ikisinin ailesinin avukatlığını üstlendi.
"Aileler bu olayın sadece hukukî değil bir de politik boyutu olduğunu düşündükleri için bana geldiler“ diyen Mehmet Daimagüler özellikle faillerin yıllarca yakalanamamasında siyasetçilerin ciddi ihmalleri olduğu görüşünde.
Örnek olarak dönemin İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble'nin Anayasayı Koruma Teşkilatı bünyesindeki aşırı sağ ve aşırı solla mücadele eden birimleri birleştirmesini gösteriyor.
Politik hata yapanların bunun hesabını vermesi gerektiğini düşünen Daimagüler, cinayetleri işleyen teröristlerin de gereken cezayı alması için hukuksal alanda mücadelenin süreceğini belirtiyor.
"Dosyalar kasıtlı olarak yok edildi“
Avukat Mehmet Daimagüler Anayasayı Koruma Teşkilatı bünyesinde NSU ile ilgili bazı dosyaların yok edildiğinin ortaya çıkmasının ardından Köln Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
"Dosyaların imha edilmesi kasıtlıydı, yanlışlıkla yapılmış bir şey değil. Buradaki soru neden yaptıkları. İşte bu sorunun cevabının cezai müeyyide baskısıyla aranması için suç duyurusunda bulundum“ diyen Daimagüler, Köln Savcılığına olayı aydınlatma noktasında güveniyor.
Cinayetlerin perde arkasının öğrenilmesinde Federal Meclis Araştırma Komisyonuna büyük görev düştüğünü ifade eden Daimagüler „Komisyon Başkanı Sebastian Edathy çok başarılı işler yapıyor ama onun da gücü kendine anlatılan kadar. Bir çok muhattabın komisyona tüm bilgileri verdiği konusunda ciddi şüphelerim var“ diyor.
"Henüz Güzel Bir Ülke Değil“
Bunca koşuşturmacanın arasına bir de kitap sığdırmış Mehmet Daimagüler.
Geçtiğimiz yıl piyasaya çıkan "Kein schönes Land in dieser Zeit“ (Henüz Güzel Bir Ülke Değil) kitabında uyum konusundaki yanlışlıklara değinen Daimagüler "Türkler bu ülkenin her alanda değişimine, kalkınmasına imza attı. Ama hala genleri, kabiliyetleri tartışılıyor. Bazılarının artık bu ülkenin Hans ve Sabine’den oluşmadığını anlaması gerekiyor. Almanya eğer göçmenler olmasa bu denli başarılı olamazdı" görüşünü savunuyor.
Kitabında uyum için her iki tarafa da görev düştüğüne değinen Daimagüler "Almanlar da yabancılara kollarını açmalı. Düşünün bir evin kapısını çalıyorsunuz. Ev sahibinin dilini ne kadar iyi bilirseniz bilin, o kapıyı açmadığı sürece sokakta kalmaya mahkumsunuz“ diyor.
"Podyuma Sarrazin ile çıktım, çünkü…“
Almanya’da göçmenleri hedef alan kitabıyla büyük tartışma yaratan Thilo Sarrazin ile bir podyum tartışmasına katılan Mehmet Daimagüler bunu kabul etmesinin iki nedeni olduğunu söylüyor:
"Birincisi Sarrazin bu ülkede rasizme yeni bir boyut getirdi. Kitabıyla yabancı düşmanlığını toplumun merkezine çekti. Almanya'ya çok büyük zarar verdi. Bunu onun yüzüne söylemek istedim. İkinci olarak Sarrazin'in‚ 'Göçmenler uyum sağlamak istemiyor' gibi klişelerden rant sağlamaya çalıştığını, bunların doğru olmadığını istatistikî rakamlarla ispatlamak istedim“ diyor.
"Kuzey Kore'ye özenenler var“
"Almanya'da bir kesimin homojen bir toplum kurma hayali var“ diyen Mehmet Daimagüler Kuzey Kore ziyaretinde bunun ne denli olumsuz olduğunu yerinde tespit etmiş. "Orada göçmen yok, herkes birbirine benziyor, isimleri, inançları, gelenekleri aynı. O yüzden bu ülke fakirliğe mahkum.Ördüğü duvarlar da ekonomik kalkınmasını engelliyor“ diyor.
Homojen bir Almanya hayal edenlerin olayın nereye varacağının farkında olmadığını savunan Mehmet Daimagüler "Bunun için Kuzey Kore’ye bakmaları yeterli olacaktır“ diyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Erhan Merttürk/Berlin
Editör: Beklan Kulaksızoğlu