1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ortadoğu’da savaş: İsrail’e öfke radikalleşmeye yol açar mı?

Cathrin Schaer
21 Aralık 2023

Gazze’yi hedef alan bombardımana öfke büyüdükçe İsrail’in Arap dünyası ile ilişkilerini normalleştirme ihtimali azalıyor. Peki bu öfke bölgede radikalleşmeye, şiddeti araçsallaştıran aşırıcılığa yol açabilir mi?

https://p.dw.com/p/4aRya
Fotoğraf: Ariel Schalit/AP/picture alliance

Ürdün'de yaşayan Filistin kökenli genç film yönetmeni Omar Rammal Instagram'daki paylaşımında, duyduğu öfkeyi "Artık ne onların dillerinde konuşmak, ne filmlerini izlemek ne de ünlülerini takip etmek istiyorum" sözleriyle dile getiriyor.

Yaklaşık 800 bin takipçisi olan 26 yaşındaki Rammal, "Benim için hepsi aynı" diyor ve ekliyor: "Taş kalpliler. Biz onlar nezdinde daha az insanız."

Rammal'ın bu sözleri sadece İsrail'e değil genel anlamda Batı'ya kızgın olduğunu, hayal kırıklığı yaşadığını açıkça gözler önüne seriyor. Ve Rammal yalnız değil, Arap dünyasında bu duygu ve düşüncelere sahip olanların sayısı bir hayli artmış durumda.

Almanya, Avrupa Birliği (AB) ve ABD tarafından terör örgütü olarak tanınan Hamas'ın İsrail'i hedef aldığı 7 Ekim'deki saldırısı sonrasında yaşanan gelişmeler Arap dünyasında geniş yankı buluyor.

Algıların değişiminde dönüm noktası: 7 Ekim

İsrail, militan İslamcı Hamas'ın saldırısından sonra Gazze Şeridi'ni bombalamaya başladı ardından da kara harekatı başlattı. Son iki aydır Gazze'den paylaşılan görüntüler pek çok kişiyi dehşete düşürüyor.

Gazastreifen | Reaktionen nach Luftangriff in Rafah
İsrail’in Gazze’yi hedef alan ve binlerce sivilin hayatını kaybettiği bombardımanları Arap dünyasında öfkeye yol açıyor.Fotoğraf: Ibraheem Abu Mustafa/REUTERS

ABD merkezli kamuoyu araştırma kuruluşu Arap Barometresi tarafından yapılan bir ankete göre Gazze'de artan ölümler Ortadoğu'daki tutum ve algıda çok hızlı bir değişime yol açıyor.

Bu kuruluş, Tunus'ta düzenli olarak yaptığı kamuoyu araştırmalarından birini tam yarıladığı esnada, 7 Ekim yaşandı ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yoğunlaştığı sırada elde edilen sonuçlarda büyük ve hızlı değişim gözlemledi. Zira sonuçlar, sadece 20 gün içinde İsrail'e yönelik algının kötüleştiğini gösterdi. Uzmanlar, bu denli büyük bir değişikliğin normalde ancak bir kaç yılda gerçekleşebileceğine işaret ediyor.

Bu arada Arap Barometresi ağının Tunus'ta yaptığı anket bir diğer çarpıcı gelişmeyi daha gün ışığına çıkartıyor: Tunuslular, Hamas'ı destekleyen İran liderliği hakkında daha olumlu bir algıya sahip olmaya başladı.

Siyasetçiler ve uzmanlar neden endişeli?

Tunus'ta gözlemlenen bu durum, aslında Ortadoğu genelinde yaşanan değişimi yansıtıyor, bölgedeki üst düzey siyasilerin açıklamaları da bunu teyit ediyor.

Ürdün Kralı II. Abdullah, Kasım'da AB yetkilileriyle yaptığı görüşmede, Gazze ihtilafının bölgede on yıllar boyunca sürecek bir radikalleşmeyi körükleyeceği endişesini paylaştı. BBC'ye konuşan ancak isminin paylaşılmasını istemeyen bir diğer Arap ülkesinin dışişleri bakanı ise savaşın gençler üzerindeki etkisinden kaygılandığını vurgulayarak "Gazze'de yaşananları televizyonlardan izliyorlar ve gittikçe öfkeleniyorlar" dedi.

Ürdün’de Filistinlilere destek amacıyla gösteriler düzenleniyor.
Ürdün’de Filistinlilere destek amacıyla gösteriler düzenleniyor. Fotoğraf: Alaa Al Sukhni/REUTERS

Ürdün'de çatışmaların barışçıl çözümü alanında faaliyet gösteren Barış için Nesiller adlı örgüt ise yürütülen araştırmaların adalet algısının radikalleşmede kilit bir faktör olduğunu ortaya koyduğunu, bu nedenle bölgede yaşanan son gelişmelerden kaygı duyduklarını aktardı.

Mısırlı gazeteci Hossam el-Hamalavy de Gazze'deki gelişmelerin, Almanya gibi Batılı ülkelerin bu ihtilaf konusunda takındıkları tutumun, ülkesinde tepkiye yol açtığını söylüyor. DW'nin sorularını yanıtlayan Mısırlı gazeteci, "Almanya'nın İsrail'e verdiği koşulsuz destek Mısırlıları daha da öfkelendirdi” diyor.

Bölge liderleri değişen algıyı gözardı edebilir mi ?

Filistin meselesi Arap halkları için her daim büyük önem taşıdı ve bölge halkları da zaten İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda liderleri kadar istekli de değildi.

Israel Angriff auf Wohnhäuser in Rafah
Fotoğraf: Abed Rahim Khatib/dpa/picture alliance

Peki, vatandaşların siyasi karar alma süreçlerinde pek de söz hakkına sahip olmadıkları bu ülkelerdeki yönetimler halkın ne düşündüğünü önemser mi?

Arap Barometresi'nin Araştırma Direktörü Salma al-Şami DW'ye, "Hiç bir rejim, antidemokratik olsa da, asla tam anlamıyla halka hesap verme sorumluluğundan muaf değil" dedi. Şami, demokratik olmayan ülkelerdeki rejimlerin ancak bir yere kadar kamuoyu algısını görmezden gelebileceğine dikkat çekerek halkı karşısına almanın ilgili rejimler için de kolay olmadığını, "Bu, maliyeti arttırır" sözleriyle açıkladı.

Ortaya çıkan tablo, Filistin devleti meselesinin gelecekte, son yıllarda olduğu gibi, bir kenara itilme ihtimalinin daha düşük olduğunu gösteriyor.

Öfke şiddete dönüşebilir mi?

Son yıllarda Arap Barometre'nin anketlerine katılanlarda, siyasi amaçlar için şiddet kullanımını reddetme eğilimi daha güçlüydü. Son Tunus anketi, 7 Ekim sonrasında bunda yaşanan değişimi ortaya koyuyor.

7 Ekim öncesinde ankete katılan Tunusluların üçte ikisi Filistin'de iki devletli çözümden yana olduklarını söylerken sadece yüzde 6'lık bir kesim, silahlı direnişi destekleyen "diğer" kategorisini seçti. Ancak 7 Ekim'den bu yana buna destek verenlerin oranı yüzde 36'ya yükseldi.

Gazze Şeridi’nden yayınlanan görüntüler dehşete yol açıyor.
Gazze Şeridi’nden yayınlanan görüntüler dehşete yol açıyor.Fotoğraf: Omar Albam/DW

Artan öfkenin gerçekten de radikalleşmeye ve şiddeti araçsallaştıran aşırıcılığa evrilip evrilmeyeceği bilinmiyor.

Ancak Ortadoğu'daki savaş Avrupa ve ABD'yi de etkiliyor. Gazze'deki savaş, Batılı ülkelerde duygusal bölünmelere yol açarken, aynı zamanda ırkçı, antisemitik ve İslamofobik eylem ve söylemlerde de artışa neden oldu. Avrupa Komisyonu'nun İçişlerinden Sorumlu Komiseri Yiva Johansson da Kasım ayında yaptığı açıklamada toplumsal kutuplaşmanın Avrupa'da şiddet riskini artırdığına işaret etti.

İhtilafın çözüme kavuşturulmaması riskleri artırıyor

Hamas bugüne kadar, İsrail ve işgal altındaki Filistin toprakları dışında, herhangi bir terör saldırısından sorumlu tutulmadı. Ancak son haftalarda bunun değişebileceği yönünde endişeler dile getiriliyor.

Geçen haftalarda Almanya ve Hollanda'da düzenlenen operasyonlar bu endişeyi artırdı. Operasyonlarda Hamas ile bağlantılı oldukları ve "Avrupa'da saldırı planladıkları” iddiasıyla tutuklamalar gerçekleşti.

Bu arada El Kaide ve IŞİD gibi örgütler de, Yahudilere karşı saldırılar düzenlenmesi yönünde çağrılar yapmaya başladı.

Lahey'deki Uluslararası Terörle Mücadele Merkezi'nden kıdemli uzman Tanya Mehra, "Çatışmalar devam ettiği müddetçe daha fazla üye toplayabilirler” uyarısında bulunuyor.

Çok farklı aktörler ihtilafı araçsallaştırıyor

Mehra, aslında dünyanın farklı bölgelerinde, çok farklı grupların Ortadoğu ihtilafını kendi çıkarları için kullanmaya çalıştıklarına dikkat çekiyor.

Aşırı sağcı grupların bu gelişmeleri göçmen karşıtlığı ve antisemitizmi körüklemek için araçsallaştırdıklarına işaret eden Mehra, Kasım ayında Paris duvarlarına çizilen Davut Yıldızları'nda Rusya'nın parmağı olduğu iddiasını da hatırlattı. Tanya Mehra, ayrıca Gazze'deki gelişmelerin aynı zamanda güney ve güneydoğu Asya'da radikalleşme ve şiddet içeren aşırıcılığın artmasına da yol açtığını kaydetti.

Siyasi gözlemciler ayrıca Hindistan'daki aşırı sağcı grupların ülkedeki Müslümanlara karşı nefreti körüklemek için Ortadoğu'daki ihtilafı kullandıklarını aktarıyor.

Dünya genelinde olduğu gibi Almanya’da da Ortadoğu’da yaşananlarla ilgili gösteriler düzenleniyor. Bazı gösteriler Filistinlileri desteklemek için, bazıları da İsrail ile dayanışma için yapılıyor.
Dünya genelinde olduğu gibi Almanya’da da Ortadoğu’da yaşananlarla ilgili gösteriler düzenleniyor. Bazı gösteriler Filistinlileri desteklemek için, bazıları da İsrail ile dayanışma için yapılıyor.Fotoğraf: Michael Kuenne/PRESSCOV/ZUMA/picture alliance

Arap Barometresi'nin Araştırma Direktörü Salma al-Şami ise radikalleşme ihtimalinin önemli bir endişe olduğunu söylemekle birlikte, gelişmelere sadece bir güvenlik perspektifinde bakılmaması gerektiğini savunuyor ve şunları kaydediyor:

"Filistin önemli çünkü insan hakları önemli, adalet önemli ve kendi kaderini tayin etmek önemli. Arap halkları, ister kendi iç mücadelelerinde olsun isterse bölgesel mücadelelerinde olsun,  tutumları ve eylemleriyle bu temel değerlerin sözde kalmaktan daha fazlasını hak ettiğini sürekli olarak teyit etmişlerdir.”

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?